Bölüm 13

227 7 1
                                    

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. :)

On dört saat yirmi altı dakika. Söylediklerine göre dönüşümüme kalan süre tam olarak bu. On bir saat otuz dört dakika önce aldığım kararla çalışmaya başlamıştım. Tam olarak dövüşmeyi öğrenemesemde Nick'in dediğine göre dönüşüme kadar geçen her dakika bana güç verecekmiş. Ve damarlarımda akan kanın hızı, sıcaklığı ve yoğunluğu bunu kanıtlıyordu. Kendimi daha önce hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim. Açıkçası bu güç beni bir yandan korkutuyordu. Ya kontrol edemezsem ve birilerine zarar verirsem. Ben bütün bunları düşünürken kurduğumuz grup yapılan planların üzerinden dördüncü defa geçiyordu. Omuzumda tanıdık bir elin ağırlıpını hissederek elin sahibine döndüm.
'' Endişelenmene gerek yok artık. Caroline'i kurtaracağız. '' dedi Nick. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyordum. Bunun içinde sadece kafamı olumlu anlamda sallayarak yetindim. Nick gerçekten fazlasıyla yanımda olmuştu. Bu zaman içerisinde kendime karşı oldukça dürüst davranmıştım. Ve artık Nick'ten ciddi anlamda hoşlandığımı biliyordum.
On bir saat dört dakika. Lanet olsun yola çıktığımızdan beri geçen her dakika artan gücüm yüzünden bedenim daha da kasılıyordu. Gözlerimi kapamaya korkuyordum. Sanki kapasam bir daha açamayacak gibi hissediyordum. Araba son sürat Antonio'nun çukuruna doğru ilerliyordu. Yakın bir yer değildi. En aşa altı saatlik yolumuz vardı. Aslında dönüşünce en fazla iki saatlik bir yoldu. Ama ben henüz dönüşemediğim için arabayla gitmek zorunda kalmıştık. Bu da bize dinlenme ve psikolojik olarak hazırlanmaya zaman kazandırmıştı.
Yedi saat elli yedi dakika. Kollarım ve bacaklarım uyuşmuştu. Daha dönüşüm gerçekleşmeden bu kadar etkilendiysem kim bilir dönüşürken ne kadar acı çekecektim. Yol orman yolu gibiydi. Çok ıssızdı. Hava kesinlikle buz gibiydi. Nick başını cama yaslamış uyukluyordu. Ona baktıkça aklıma ona benim yüzümden bir şey olabileceği korkusu benliğimi sarıyordu.
Dört saat otuz üç dakika. Başımın içerisinde yüzlerce ses dolanıyordu. Bu seslerin arasında oldukça tanıdık gelen bir kadın sesi vardı. Ancak çıkaramıyordum. Camdan dışarıya baktıpımda yol kenarlarında mezar taşına benzer taşların sıralı bir şekilde dizildiğini gördüm. Bunun ne anlama geldiğini merak ediyordum. Araba gittikçe yavaşladı ve sonunda durdu. Bu da geldiğimizi anlamam için yeterli olmuştu. Yerimden kalkmak için bir hamle yaptım ama ayaklarım oynamamıştı bile. Sanki vücuduma beynime ben hükmetmiyordum. Nick'in bakışları üzerimdeydi. Bir şey anlamaması gerekiyordu. Çünkü anlarsa benim onlarla gitmeme izin vermeyeceğini biliyordum. Gücümü toplayarak kalkmayı başardım. Fakat bu seferde fazla güç kullanmış olacağım ki kafamı sert bir şekilde kapıya çarptım. Nick anında kolumu kavrayarak bana destek sağladı.
'' İyi misin? Pek iyi görünmüyorsun.''
'' Evet. Evet. Sadece otura otura bacaklarım uyuşmuş o kadar.'' Cevabım hiç inandırıcı olmamıştı. Hala bana sorgulayıcı bir şekilde bakıyordu. Yüzüme sahte bir gülücük yerleştirdim ve kafamı ilerlemeye başlamış olan adamlara taraf çevirdim. Her adımımı atmak için kafamda ki seslerden kurtulmam ardından neredeyse bütün gücümü kullanarak beynime hükmetmem gerekiyordu. Nick'in varlığını iki adım arkamda hissediyordum. Bu bana güç ve güven veriyordu.
Ağaçlar seyrekleşmeye başladı ve ardından oldukça büyük ama eski görünümlü bir köşk göründü. Rengi bir yağmur bulutunun griliğindeydi, camları filmlenmiş ışık geçirmeyen bir özelliğe sahipti ve kapısı oldukça geniş ve yüksekti. Bana izlediğim korku filmlerinde ki cinayet evlerini anımsatmıştı. Grubumuz durduğunda Nick elini sert bir şekilde belime yerleştirdi ve beni kendisine çekti. İşte o an köşkün kapısının açılmış ve dışarıya yaklaşık on beş adamın çıktığını fark etmiştim. İçeriden iri yapılı bir adam çıktı ve bütün adamların tam önüne gelecek bir yerde durdu. Herhalde bu adam Antonio olmalıydı. Doğrudan bana bakıyordu.
'' Sevgili Alexandra. Ne kadar da güzelleşmişsin. O küçük kız artık bir genç kız olmuş. Lütfen çekinme ileriye gel.'' Bu adamda beni ona çeken bir şey vardı. Nedenini bilmeden bir adım ileriye attım. Nick'in belimden sertçe tutan kolu daha fazla ilerlememi engelliyordu. Hızla ona doğru dönerek sessizce '' Bana bir şey olmayacak. Şimdi bırak beni.'' Sesim istediğimden daha sert çıkmıştı. Gözlerinde bir hayal kırıklığı sezmiştim. Eli nazikçe belimden boşluğa doğru düştü. Bende bu boşluktan yararlanarak adamları itip en öne geçtim.
'' Enerjini içinde tutma Alexandra. Onu hissetmeme izin ver. Kendini ne kadar sıkarsan sana o kadar acı verir.'' Söylediği şeyler beni rahatlatıyordu. '' İşte böyle.'' diye devam etti. Yüzüne tatmin olan bir gülümseme hakimdi.
Üç saat kırk dokuz dakika. Sanki aklımda bir saat işliyordu. Antonio yaklaşık on dakikadır konuşuyordu. Sonunda sadede gelerek '' Evet Alexandra. Şimdi sıra sende ya arkadaşını kurtararak bizim tarafımıza geçersin ya da hem arkadaşını hem de yanında getirdiğin kişilerin ölümüne sebep olarak bizim tarafımıza geçersin. Karar senin. '' Bu sözler beynimde tekrarlanıp duruyordu adeta. Beynimdeki sesler artık bir işkence halini almışlardı. Susturamıyordum. Ve işte o an olan oldu.
Göğsümden başayarak bütün vücudumu saran kavurucu sıcaklık yere düşmeme sebep olurken bir yandan da sanki beni başka bir boyuta taşıyordu. Şimdiki zamandan geçmişe kadar olan bütün anılarım beynimde görüntüler ve sesler halinde geziniyorlardı. Çığlıklar, havada ki menekşe kokusu, kahkahalar, ağlamalar, konuşmalar, ağzımdaki yoğun kan tadı ve bedenimi kavrayan buz gibi eller. Çığlığın benden geldiğini ancak ağzımı kapayabildiğimde anladım. Menekşe kokusu aşırı derecede yoğundu. Bedenimin her noktasına yayılmış olan acı gittikçe dayanılmaz bir hal alıyordu. Gözlerim sımsıkı bir şekilde kapalıydı. Açamıyordum. Açarsam olacaklardan korkuyordum.

Nick'ten
Onu bu şekilde acı çekerken görmek benimde aynı acıyı tatmama neden oluyordu.Onu sabit tutmaya çalışıyordum ama o ellerimin arasından bir şekilde sıyrılıyordu. Normalde dönüşümüne en az üç saat vardı. Niçin bu kadar erken evrim başlamıştın ki? Kesinlikle bu işte bir anormallik vardı. Ancak şu anda bunları düşünmek ikinci plandaydı. Önceliğim Alex'in daha az acı çekerek dönüşümü atlatmasını sağlamaktı. Ne yazık ki ona söylemediğim bir gerçek vardı. Herkes bu dönüşümü atlatamıyordu. Bazılarımız dönüşümden önce ya da dönüşüm sırasında ölebiliyorduk. Bunu Alex'e söylememe nedenim hem onun paniklemesini ve bu riski daha çok yükseltmesini engellemek hem de bunu ona söyleyecek gücü kendimde bulamamaktı. Ne var ki şuan elimden hiçbir şey gelmiyordu. Antonio'ya baktığımda yüzünde endişe vardı. Nedenini anlayamamıştım. Caroline Alex'in tam dönüşümü başladığı an dışarıya çıkartılmıştı. Şimdiyse Alex'in başına çökmüş ağlıyordu. Büyük ihtimalle Antonio bizim ne olduğumuzu ve Alex'in ne olacağını ona söylemişti. Bu çok rahat bir şekilde Caroline'in gözlerinden anlaşılıyordu. Gözlerinde bizim yanımıza hatta Alex'in yanına yaklaşırken bile korku vardı.
Antonio yanımıza birkaç adam yollayarak Alex'i içeriye taşımak istedi. Ancak ona güvenemezdik. Ne var ki Alex'in bu şekilde yerde can çekişirken görmekten daha iyi bir fikirdi. Alex'in bedenini kavrayarak kucağıma aldım. Bana karşı koyuyordu. Vücudu aşırı derecede sıcaktı ve titriyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. İçeriye girdiğimizde onun için hazırlanmış gibi bir odaya doğru yönlendirdiler beni. Sanki hazırlıklıydılar. Pislikler. Alex'in narin vücudunu yatağa bırakarak yanına oturdum. Keşke dönüşüm sırasında bizler bir müdahale edebilseydik. Ama edemezdik. Bizim yapabileceğiniz bir şey yoktu. Artık gerisi ona kalmıştı. Caroline hala Alex'in başında ağlıyordu. İlginç birisiydi. Odanın içerisinde biraz göz gezdirdim ve anında kapının yanında duran kız ilgimi çekti. Klara. Bu kızı daha öncede görmüştüm hem de Alex'in evinde. Başından beri onda bir şeyler olduğunu sezmiştim. Demek bir Versiydi. Lanet olsun başından beri Alex'in çevresindeydiler. İşte bu çok ağır gelmişti. Yerimden hışımla kalkarak Klara denen kızın boğazına sarıldım. Duvara yapıştırdığım sırada iki kolumdan da beni geriye çekerek odadan çıkarttılar. Kapının önünde Antonio beni bekliyordu.
'' Genç adam. Ya uslu durursunuz ya da kapının önünde beklersiniz.''
'' Biliyorsunuz ki Alex'te benimle birlikte gelecek. Zaten başından beri bu yüzden hiçbir şey yapmadan duruyorsunuz.''
'' Buna dönüşümden sonra Alexandra karar verir. Eğer o isterse onu götürebilirsiniz. Ki ben zaten ona gerekli şeyleri söyledim. Sayıca bizden azsınız. Ve birde değerli arkadaşı Caroline var. Unutmadan yerinizde olsam yanımızda bir Venator gezdirmezdim. Tehlikelidirler.'' Venator mu? Kimden- Aman Tanrım. Caroline. Yani o bir avcı mı? Bunca zaman tek odak noktam Alex'ti. Halbuki çevresinde ona tehlike arz eden ne kadar çok kişi varmış. Bu iş gittikçe karmaşık bir hal alıyordu. Alex bir an önce uyansa iyi olurdu. Kapıyı yavaşça açarak içeriye girdim. Klara odadan çıkmıştı. Caroline sonunda susmuştu ve Alex kımıltısız duruyordu. Oda çok sessizdi. Caroline kafasını kaldırarak bana baktı. Gözlerinde inanılmaz derecede bir üzüntü vardı. Bu üzüntü ister istemez Alex'in- Hayır yok öyle bir şey. Yani olamaz değil mi? Hızlı adımlarla Alex'in yanına çöktüm ve başımı Alex'in göğüsüne dayadım. Hiçbir şey duyamıyordum. Bu gerçek olamazdı. Hayır. Böyle bir şeyi aklım almıyordu. Ben...Ben... Artık onsuz yapamazdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

18' imden Sonra BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin