Bölüm 1 Bay Ukala

50 7 5
                                    

DORUK KAYAHAN

Her zamanki gibi saat 07:00’de kalktım. Tişörtsüz yattığım için biraz üşümüştüm. Eylül ayında olmamıza rağmen ben kıyafetle yatmayı pek sevmem. Nedendir bilmem ama en nefret ettiğim şey giyinmek. Çıplaklığı özgürlük olarak görüyorum ben. Yatakta tavana bakarak zaman geçirirken aklıma sabah sporunu unuttuğum geldi. Bir hışımla yataktan kalktım. Her yer darmadağınık ve biraz kirliydi. Çakıl taşı rengindeki duvarlarda kahve izleri bile vardı. Fazla umursamazdım ben bu konuları. Nede olsa sabahtan akşama kadar evlere paket götürmekle meşgul bir adamdım. Pek zengin değilim ve evi temizlemekte bana göre iş değil doğrusu. Geniş bir çevrem var. Genelde evde pek uyumam. Gece kulüplerinde kankalarla sabahlarız. Evet şerefsizin tekiyim çünkü şuana kadar becerdiğim kadınlarla harem kurulur...

(YAZARIN AĞZINDAN)

Doruk hızlı adımlarla banyoya doğru gitti. Musluğu açtı ve yavaş akan suyla yüzünü yıkadı. Sağ tarafta bulunan beyaz havluyla kurulandıktan sonra üstünü giyinmek üzere odasına geri döndü. Dağınık dolabından gri bir tişört çıkarıp üstüne giydi. Biraz tuhaf hissediyordu nedense. Bugün hiç havasında değildi. Kapıya doğru yöneldi. Siyah ayakkabılıktan spor ayakkabılarını çıkardı. Bağcıklarını çözerek giydi. Gökyüzü kara bulutlarla kaplı, soğuk bir rüzgar esiyordu. Doruk ormana gitmeye karar verdi.

İSTANBUL TEKİN

İlk defa bu kadar erken kalkmıştım sanırım. Erken kalkmayı bırak 2 saatlik uykuyla duruyordum belkide. Bu hayattaki en güzel şeyin uyumak olduğunu bilsem de bugün dışarda yürüyüş yapıp temiz hava almalıydım. Mavi kanepeden güçlükle kalktım. Aşırı düzenli bir eve sahiptim sanırım. Perdelerin rengi ve duvarların uyumu bile harikaydı. Evet, bu benim! Herşeyin en mükemmeline sahip olmayı seven biriyim. Fazla oyalanmadan mutfağa doğru yöneldim. Ahşap zeminde yürürken aklıma çay yapma fikri gelmişti. Oldum olası nescafe sevmem. Tek içtiğim kahve latte’dir. Ben hep çay taraftarı biri olarak mutluyum. Sarı renkteki dolaptan sallama çayı çıkardım ve kettle’da su kaynarken bende elimi yüzümü yıkayarak üstümü giyinecektim. Merdivenlere doğru yöneldim. Banyoya girdim ve etrafa hakim olan lavanta kokusunu bol bol içime çekerken yüzümü yıkadım. En sevdiğim renk olan mor havluyla kurulandıktan sonra üstümü giyinmek üzere odama gittim. Acaba dün gece neden odamda uyumamıştım? Fazla viski kafa yapmıştı sanırım. Her neyse üstümdeki askılıyı çıkardım. Ve onun yerine tişört geçirdim. Hava soğuk olsa da giyinmeyi pek sevmem. Bir aralar striptiz kulübünde çalıştığım için değil tabiki. Sadece ben böyle olmayı seviyorum. Giyindikten sonra mutfağa giderek bir fincana sallama çayı yerleştirdim. Daha sonra üzerine sıcak sudan ekledim. 5 dakika bekledikten sonra hazırdı. Balkona çıkarak temiz havayı içime çekecektim fakat şehir içinde oturduğumdan dolayı bu fikrim suya düşmüştü. Balkona çıkınca burnuma dolan koku egzoz kokusundan başkası olamazdı. Hal böyle olunca çayımı içer içmez yürüyüş için ormana gitme düşüncemi gözden geçirdim.

(YAZARIN AĞZINDAN)

İstanbul çayını bitirmişti. Ve ayağına converslerini geçirip dışarı doğru yol aldı. Orman uzaktı aslında. Fakat arabayla gitme fikri daha kötüydü İstanbul'a göre. Hızlı adımlarla yürümeye başladı. Kurumuş yapraklara bastığında çıkan ses bile onu mutlu etmeye yeterdi. İlk defa bu kadar mutluydu belki de. Yaşadığı herşey ona bir ders olmuş olabilir miydi? Cevabı bulmak epey zor gözüküyor.

Nihayet ormana varmıştı İstanbul. Tek başına yürüdüğünü sanıyordu. Fakat hiçte yalnız değildi. Telefonunun saatine baktı. Henüz 07:47’ydi. Tam ona gelen mesaja bakarken ani bir sarsıntıyla yere düşüverdi. Arkasına bile bakmadan kaçan tişörtsüz esmer bir adam olduğunu görebilmişti sadece. İstanbul zorlukla yerden kalktı ve üstünü silkeledi. Tüm neşesi kaçmıştı. Çünkü telefonuda ani düşüşle kırılmıştı. Sinirli bir şekilde eve geri döndü. 2 gündür yaşadığı bu tatsızlıklar neyin işaretiydi? Ilık bir duşun iyi geleceğini düşünerek kapıya girdiği anda kıyafetlerini çıkarmaya başladı Grace. Üst kata çıplak ayaklarının çıkardığı çıtırtılarla çıktı ve duşun altına yavaş yavaş girdi. Fazla kalmadan askıda duran bornozunu üstüne geçirerek odasına doğru gitti. Dolabından kot mini bir elbise çıkardı. Önce siyah iç çamaşırlarını giydi. Daha sonra elbiseyi üzerine geçirdi ve saçlarını kurutmaya başladı. Saçları kuruduktan sonra saçını önce at kuyruğu daha sonra etrafında dolayarak topuz yaptı. Mini siyah botlarını ve deri ceketini giydikten sonra hafif bir makyajla hazırdı. Evinden çıktığı gibi kulaklarına gürültü hakim olmuştu. Hızlı adımlarla dükkana doğru yöneldi. Kapıdan içeri girdi ve İstanbul'un burnunu kapıya çarpmasına sebep olan Doruk kasada duruyordu. Göz göze gelmemeye çalışarak arkaya doğru yönelirken dengesi sarsıldı ve az daha Doruk'un üstüne düşüyordu. İstanbul nezaket göstergesi olarak:

Loyalty.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin