-18-

217 8 4
                                    

Minik bir geçiş bölümü yazayım dedim. İyi okumalar :)


Heyecanlı mıyım?

Bir yandan evet bir yandan hayır. Neden evet cevabını düşündüğümü bile bilmiyorum. Heyecanlanacak bir şey yapmıyorduk sonuçta her zaman ki gibi dışarıya çıkmıştık. Özel bir gündü. Ama içimde garip bir kıpırtı vardı. Sanki kanım çekiliyor ve kalbim bir anlığına atmayı bırakıyor ardından bu fikrinden vazgeçip tekrar atıyordu. Ama durduğu sırada oluşan arkadaki mesafeyi kapatmak için baya hızlanıyordu.

Bu garip heyecanımı bastırmak için etrafta göz gezdirmeye başladım. Karanlıkta hiçbir şey tam net değildi ama bir hazırlık yapılmış olduğu belliydi. Localar daha özelleştirilmiş gibi duruyordu. Bizim ayırttığımız kısma geçerken hala daha mekanın kokusunu alabiliyordum. Daha şarkılar bile o kadar hareketli sayılmazdı. Özel bir parti olduğu belliydi insanlar isimlerine göre içeri alınıyor, mekan yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. İki üç merdiven çıktıktan sonra biraz daha ilerleyip bize ayrılmış koltuklara kendimizi attık. Tuna ifadesiz bakışlarıyla etrafı süzüyordu. Sanırım herhangi birini tanıyor mu diye kontrol ediyordu. Anıl yanıma oturmuş telefonunu kurcalıyordu. Ona baktığımı fark edince telefonun ekranını kendine yakınlaştırdı.

"Okumasana kızım."

"Ne?"

"Tamam bana aşıksın ama bu kadar beni sıkıştırma. Mesajlarımı okumak artık saygısızlığa giriyor bence."

Önce gözlerimi kısıp kafamı iki yana salladım ardından söylediklerine gülmeye başladım. Anıl şaka yaptığımı sanıyor diye fısıldadı telefonuna geri dönerken.

Tuna'nın gözü birisinde takılı kaldı ve hafif oturuşunu dikleştirdi. Gözlerini kısıp görüşünü netleştirmeye çalıştığında onun baktığını yöne doğru döndüm. Kimi gördüğünü ya da neden gerilmeye başladığını tam olarak anlayamıyordum. Sadece iki karartı vardı zaten etraf birisini tanımaya yetecek kadar aydınlık değildi. Karartılardan bir tanesi diğerini tek bırakıp daha dolmamış boş alana doğru yürümeye başladı. Kendinden emin adımlarla nihayet ışıklandırmaya geçen kişinin yüzünü göreceğim anı bekledim.

Anıl'ın en az kendisi kadar ağır kolunun ağırlığını bir anda omuzlarımda hissettiğimde korkudan ne yapacağımı şaşırdım. O kadar odaklanmıştım ki Tuna'nın baktığı kişilere bir an nerede olduğumu unutmuş gibiydim.

"Aslı yoldaymış gençler çok kalabalık olmadan yetişir umarım."

"Süper!" Anıl'a cevap verdikten sonra kafamı az önce takip ettiğim iki karartıya çevirdiğimde kimseyi göremedim. Kim olduklarını sormak için Tuna'ya döndüğümdeyse koltukların en ucuna geçmiş, birisine mesaj yazıyordu.

Kaan

.Yavaş yavaş dolan mekana bakıp keyifle güldüm. Tibet abi bizimle gurur duyacaktı. Üzerimdeki siyah gömleğin kollarını düzeltirken sinirli adımlarla bana yaklaşan Zamir'i gördüm. Yine ne vardı? Yine ne olmuştu? Neden bir kez de her şey çok güzel olamazdı. Derin bir nefes alıp hızla dışarı verdim ve ellerimi cebine sokup Zamir'in konuşacak kadar yanıma yaklaşmasını bekledim.

"Kaan." Benim olduğumu onaylamak ister gibi sorduğu soruya bıkkınlı mırıldandım ardından sadece dikkatimi çekmek için adımı söylediğini anladım.

"Abicim mekan doluyor iyi hoş tamam da. İki problemimiz var. Abime kalmadan onları halletmemiz lazım sonra yaptığımız işi nasıl elimize yüzümüze bulaştırdığımızı yüzümüze vurup durmasın." Bu sefer derin bir nefes alıp oflayarak dışarı verdim. Ellerimi cebimden çıkartıp yüzümü sıvazladım.

"Neyi eksik yaptık yine?" En son böyle bir parti yaptığımızda daha doğrusu Zamirle yapmaya kalkıştığımızda barın içinde büyük bir kavga çıkmıştı ve biz ayıramamıştık. Sadece biz değil bodyguardların araya girmesi bile durumu değiştirmedi. Hem yeterince bodyguardımız yoktu o gün ama Zamirle beraber bütün gece mekanı kolaçan edip eksiği doldurabileceğimizi düşünmüştük. Ancak iş sandığımızdan çok daha zordu. Ve kavganın önüne geçemedik. Ayırmak için bir kavgaya giriyorsan eğer en çok dayağı sen yersin bu kesin bir bilgi, deneyimleme şansım oldu maalesef. Her neyse tecrübe tecrübedir. İyi ya da kötü olması önemli değil. Tibet abiden bir ton azar işittik. Bu kadar küçük meseleyle bile baş edemiyorsak eğer bu işin içinde nasıl sürüklenmeden ayakta durmayı planlıyormuşuz da çok ılımlıymışız da bilmem ne bir ton azar işte.

"DJ ayarladın mı sen?" bir an şaşkınlıktan küçük dilimi yuttuğumu sandım. Eyvah! İşte şimdi ayvayı yedik.

"Ah! Kahretsin ya! Abi ben bizim yapacağımız işi s..."

"Hooop!"

"İşi seveyim. Ağabeycim ya. Ne bok yiyeceğiz şimdi?"

"Ben Arda'yı aradım." Derin bir nefes aldım. Arda bizi kurtarırdı en azından geceyi kurtarırdı eğlenmesini bilen bir çocuktu. "Ama sevgilisiyle planları olduğunu söyledi."

"Ya.." ellerimi saçlarımın arasına sokup saçlarımı çekiştirdim. "Birkaç saat gelse yeter devamını ben idare ederdim."

"Burada bile değilmiş ki oğlum. Millet bizim gibi sap mı? Adam sevgilisine vakit ayırmış o vakti çalmak bencillik olur." İnanamayan gözlerle Zamir'e baktım.

"Sen iyi misin kardeşim? Romantik komedi filminde miyiz vakti varmış bilmem neymiş. Sıçacak Tibet abi ağzımıza sence Arda'nın planı şuan umurumda gibi mi?" Zamir omuzlarını silkerek ellerini pantolonunun cebine soktu. Ne yapacaktık şimdi? Telefonumu çıkartıp hızla rehberi gözden geçirdim kim vardı kim vardı.

Yanımda duran Zamir'in bana baktığını sandığımda kafamı telefondan kaldırıp yeniden kafamı çevirdim. Ama yanılmıyormuş yüzünden saçma bir tebessümle bana bakıyordu.

"Ne?" dedim telefonu cebime koyarken.

"Sen çıkıyorsun kabine."

"Ne? Saçmalama oğlum hayatta yapmam. Ben ısınmayı nasıl yapacağım sonra kopma sonra kapanış. Bilmiyorum hiçbir şey."

"Ya hahaha ne saçma adamsın kopma ne?"

"İşte herkesin en eğlendiği saat nirvana." Gülerek kafasını salladı. Sonra locaların bulunduğu yere doğru kafasını çevirdi.

"Hem ben gömlek giydim be Zamir bu kardeşin her zaman böyle giyinmiyor." Hafif yüzü düşse de gülümsemesini çok bozmadan karşıya bakmaya devam etti. Aklıma gelen fikirle yavaş yavaş ona döndüm.

"Bir şartla paçamızı kurtarırım." Soru soran gözlerle bana baktığında devam ettim. "Eğer sen de benimle çıkarsan." Söylediğim çok komik bir şeymiş gibi gür bir kahkaha patlattı. Ardından karnını tutup bir elini omzuma koydu.

"Kaan harbi bazen çok komik olabiliyorsun."

"Ne?" kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne ne?"

"Ciddiyim oğlum ben. Anca öyle kurtarırım paçamızı. Ben burada ne fedakarlıklar yapacağım. Gideceğim üstümü değiştireceğim hazırlanacağım moda gireceğim şarkı ayarlayacağım bilmem ne bir sürü iş. Yoksa yok abicim Tibet abinin azarını yerim daha iyi." Zamir bir süre düşündü bir şeyleri tartıyor gibiydi. derin bir nefes alıp dışarı verdi.

"Sen var ya.."

"Ne ben var ya?" kollarını göğsünde birleştirdi. Çalmaya çok hevesli değildim ama biraz eğlenmekten zarar da gelmezdi. Sadece ben yeteri kadar eğlenemeyecektim hem şansım yaver giderse flörtleşebileceğim kızlar oluyordu. Bunlardan ödün verecektim.

"Git üstünü değiştir." Gülerek ellerimi cebimden çıkarttım ve bulunduğumuz köşede Zamir'i tek bırakıp üstümü değiştirmek için dans alanından geçip merdivenleri takip ettim.

Zamir iki problemimiz olduğunu söylemişti eğer ilki buysa diğeri neydi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mesaj.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin