Tibet: Seni özledim.
Ekrandaki mesaja bakıp tekrar kilitledim telefonu. Beni neye dayanarak özlüyordu? Özlenecek ne paylaşmış ya da ne yaşamıştık ki? Kendi içimdeki tartışmaya bir son verip karşımda duran Kaan'a verdim tekrar dikkatimi.
"Anlamadım?" Kaan derin bir nefes alıp hızla dışarıya verdi.
"Kızım neyi anlamadın? Gel işte ileri de Zamir, kendin ver ceketini diyorum." Eliyle gösterdiği karanlık sokağa bakmak için hafifçe eğildim. Ardından tekrar doğruldum.
"Sen neden bahsediyorsun?" Sinirli çıkan sesime aldırmadan elimdeki ceketi hızla ona doğru fırlattım.
"Çocuk mu kandırıyorsunuz siz? Ben onunla konuşmak için can atmıyorum zaten! Konuşmazsa konuşmasın! Al götür şu ceketi de onun ayağına kadar hizmet edecek halim yok bir de!" Amaçlarını kesinlikle anlamamıştım. Ne istiyorlar benden! Karanlık bir sokağın ucunda yanmaya çalışan bir ışık ve birkaç serseri vardı. Benim ne işim var o sokakta?"Ya bak sen yanlış anlıyorsun beni. Bizi. Ne yapacağız biz sana saçmalama. Gel, sadece seni davet ediyoruz. Kırma bizi."
"Pardon? Ne mi yapacağız? Ben sizi tanımıyorum ki? Her şeyi yapabilirsiniz."
Kaan elliyle yüzünü kapatıp saçlarını dağıttı. Ve ardından bir adım geriye çekilip seni yükseltti.
"Of! Bıktım bu işlerden. Gel işte öyle istiyorlar ben ne yapayım?" -lar?
"Kimler?"
"Yeter, yeter soru sorma anlattırdın zaten her şeyi yürü işte. Ben varım yanında sana kimse zarar veremez." İçimden güldüm. Gerçekten. Beni ondan kim koruyacaktı peki? Cebimde titreyen telefonu daha fazla görmezden gelemeyerek çıkarttım. İki cevapsız arama bir mesaj. Hepsi Anıl'dan tabiki.'Nerde kaldın ya? Geleyim mi?'
Telefonun ekranını bir kez daha kilitleyip Kaan'a döndüm.
"Bak beni merak etmeye başladılar. Buraya gelmem bile hataydı. Ceketi al. Götür. Onlara. Ve teşekkür ettiğimi söyle. Hatta bir daha karşılaşmak istemediğimi de söyle." Kaan sıkıntıyla nefesini dışarıya verdi.
"İyi peki. Kendine iyi bak."
Samimiyetsiz bir ifadeyle ona gülümsedim. Ardından arkamı dönüp aksi yöne caddeye doğru yürümeye başladım.-Kaan-
Elimdeki ceketle yavaş yavaş karanlık sokakta ilerlemeye başladım. Ben şimdi ne diyecektim? Gelmedi mi? Gelmek istemedi mi? Hatta gelmek istemediğini ve ek olarak onları bir daha asla görmek istemediğini içeren nazik mesajını da iletmeli miydim? Hem aklı başında olan her kız buraya gelmek istemezdi ki. Öncelikle buldukları yer çok saçmaydı. Daha şirin bir kafede buluşmak isteyebilirdik sonuçta. Her neyse.
"Kız?"
"Bak o gelmek istemedi."
"Kız nerede dedim?"
"Gitti." Zamir sinirle titrettiği ayağını durdu ve ayağa kalktı.
"Bak bana kızamazsın bunun için tamam mı? Kimse bu sokağa girmek istemez. O da istemedi. Zaten arkadaşı bekliyormuş."
"Arkadaşı mı?"
"Evet. Tek değildi." Zamir elini ensesine götürdü ve başını eğdi. Evet ikimizde endişeliydik ama zorla kolundan tutacak halimiz yoktu ya.
"Çok sinirlenecek." Zamir'in ağzından çıkan cümle kafamdakiyle birebir örtüşüyordu.
"Keşke sadece sinirlense." Diye ekledim bende ceketini ona uzatırken. Birlikte koltuklara doğru ilerlerken endişe içimi kemiriyordu.
"Oğlum, hem zaten baksana kız gelmiş olsa bile geç kaldı. Kız giderdi şimdiye." Zamir salladığı bacağını tekrar durdurup bana baktı.
"Sence neden geç kaldı? Anladı." Tırnaklarımı kaldığım yerden yemeye devam ettim.
Biraz sonra sert bir fren sesi duyduğumuzda ikimizde kafamızı kaldırıp kapıya döndük. İçeri girer girmez etrafa bir bakış attı ve ardından gözleri bizim oturduğumuz koltukta durdu.
"Kız nerde?" Kafamı eğip birleştirdiğim ellerime odaklandım.-Merlin-
"Ya inanabiliyor musun beni ara sokağa çağırıyor. Tekme atmadığıma şükretsin o." Sinirle saçlarımı diğer yanıma aldım. Elektriklenmişlerdi zaten çiseleyen yağmur yüzünden, giderek kabarmalarını önlemem gerekiyordu.
"Kızım tamam be, gitti bitti işte uzatma sende. Bir daha nerede göreceksin."
"Anıl? Numaram var onlarda."
"Ya numaran olsa ne olacak? Rahatsız etme beni dersin biter. Ya da dersin erkek arkadaşım kızıyor benim adımı verirsin. Hallederiz sıkma canını." Yavaşça kafamı salladım.
"Gül bakayım şimdi bana." Söylediği şeyin konuyla alakasız olması yüzünden ufak bir kahkaha attım.
"Evet, işte böyle." Kafamı cama çevirip gökyüzünü kaplayan bulutlara bakmaya başladım.Tibet: Niye cevap vermiyorsun?
Cebimden telefonu çıkartırken Kaan olmaması için deli gibi dua ediyordum. Ancak Tibet'in ikinci bir mesajı attığını görünce daha fazla şaşırmıştım. Hemen aklıma ilk gelen cevapla ekranda parmaklarımı kaydırmaya başladım.Merlin: Ne duymak istiyorsun?
Tibet: Sadece bana cevap vermeni istiyorum. Sana ihtiyacım var şuan.
Merlin: Ne gibi?
Tibet: Sorma sadece cevap vermen yeterli.
Merlin: Sinirli falan mısın bir şeye mi üzüldün yoksa?
Tibet: Çok fazla sinirliyim.
Merlin: Peki, o zaman..
Tibet: Ne yaptın bugün?
Merlin: Hiçbir şey. Halletmem gereken ufak bir iş vardı onu hallettim. Şimdi arkadaşlarımla buluşacağım.
Tibet: Ne işi?
Merlin: Senin zaten bunları biliyor olman gerekmiyor muydu?
Tibet: Bu sefer dikkatimi sana veremedim. Hatta bir süredir. Neler yaptığını senden duymak istiyorum.
Merlin: Aynı bir şey yapmadım.
Tibet: Pekala. Konuşmamızı zorlaştırmaya mı çalışıyorsun?
Merlin: Hayır öyle bir amacım yok. Ama zor bir gün geçirdim ve aklım çok karışık, bir sürü sorum var ancak hiç cevabım yok. Bu yüzden odaklanamıyorum.
Tibet: Peki, konuşmak ister misin?
Merlin: Hayır, özel. Teşekkür ederim. Sen anlatmak istersen dinleyebilirim.
Tibet: İş ile alakalı seni sıkmam istemem.
Merlin: Dinleyebilirim.
Tibet: Birkaç çalışanım canımı sıktı sadece. Konuşmak istemiyorum bu konu hakkında.
Merlin: Peki, sen bilirsin. Yapabileceğim herhangi bir şey?
Tibet: Sesini duymak iyi gelir belki? :)
Fazlaca kendimi kaptırıp kaçırdığım ipleri elime alma vakti gelmişti artık.Merlin: Arkadaşlarımla buluşacağımı söylemiştim. Şuan müsait değilim. Başka bir zaman belki :)
Bu mesajdan sonra cevap vereceğini pek düşünmüyordum. Belki de son konuşmamız bu olurdu. Ne olursa olsun hayatımda somut bir yeri olmadıktan sonra beni oyalamasına izin vermeyeceğim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesaj.
Literatura KobiecaBilinmeyen numara: Sadece seni tanımak istiyorum Merlin: Ama ben istemiyorum. Bilinmeyen numara: Şimdilik.