Tibet'in attığı mesajdan sonra ona cevap vermeyeli tam 1 hafta olmuştu. Cevap vermeyecektim tabii ki çünkü beni küçük düşürmek için programlanmış gibiydi son zamanlarda attığımız mesajlara bakınca. Bu yüzden cevap atmamıştım o da bana geri bir mesaj atmamıştı zaten. Beklenti içinde miydim peki? Hayır. Yalan mı söylüyorum? Evet.
Hayatımdaki ufak renkliliğe elveda dedikten sonra evet tabii ki yalan söylüyordum. Ama sonuçta bir stalker sapık tarafından gelecek ilgi hiç gelmesin. Görüşme planında bile yokum ama beni izliyor bir yerlerden ama aynı zamanda da çalışıyor. Bu çok ironik hepsini bir arada yapması mümkün değil. Acaba bir dedektif mi? Hem beni izliyor hem işini yapmış oluyor çünkü! Tabii ya! Bu daha önce neden aklıma gelmedi.
Ama neden gelsin ki? Kim neden benim için dedektif tutsun, normal günlük bir hayatım var. Bu noktada mistik hayallerimi çöpe uğurluyorum..Birkaç gündür yanımda taşıdığım Zamir'in ceketini ona verebilmek için zaman ve aynı zamanda Zamir'i kolluyordum. Bana onun beni bulabileceği gibi bir ima bulunmuştu ama hala ceketini almaya gelmemişti. Bana ceketini verdiği süre boyunca hava soğuktu ve belki de tek ceketi buydu bu yüzden onu benden almak için dışarı çıkamıyor olabilirdi. Ya da çok meşguldü bilemiyorum. Her neyse. Gerçekten.
Telefonum titrediğinde uçsuz bucaksız bir çuvalı andıran çantama elimi daldırıp telefonu aramaya başladım. Sonunda bulduğumda Tuna'nın aramasına son anda cevap verebilmiştim.
"Güzellik!"
"Güzellik mi? Bir şey mi isteyeceksin Tuna?"
"Ha ha ha çok komiksin." Telefona gözlerimi devirdiğim de isteyeceği şeyi söylemesini bekledim.
"Aslında şöyle teknik olarak bir şey istemiyorum. Kendim için değil yanlış anlama. Senin için istiyorum."
"Hmm beni meraklandırıyorsun neymiş bu istek?"
"Şimdi güzelim şöyle manyak bir kız peşimde sevgilim var diyorum ve kesinlikle bana inanmıyor."
"Üffff.. eee.." Sıkkın bir şekilde nefesimi dışarıya verdim. Her zamanki Tuna..
"Ya bak! Ofladın tamam bir şey istemiyorum! Senin için iyilikte yapılmıyor be!"
"Benim için mi? Benim için olan kısma gelemedin hala ve iyice meraklandım.."
"Tabi senin için yavru ben her zaman seni düşünürüm. Sana bu yakışıklıyla tam tamına 2 saatlik bir yemek ayarladım! Nasıl?"
"Hangi yakışıklı pardon?"
"Ben. Ben işte. Tuna Mert."
"Hmm.. Üzücü.."
"Neymiş o üzücü olan?"
"2 saat boyunca senin gibi bir egoist ile restoranta tıkılıp kalacak olmam."
"Aslansın be! Seviyorum seni! Hem ne zamandır evdesin okul ev, okul ev size gelmekten yoruldum az dışarı çık. "
"Bende bende sorma." Son söylediğini görmezden gelip telefonda kahkahası yankılandıktan sonra telefonu kapattım."Günaaaydın!" Anıl'ın mükemmel enerjik sesi sınıfta yankılandığında ona zoraki bir gülümseme gönderdim.
"Sanada.." kısık sesli cevabımın karşısında gözlerini ilk kıssa da elindeki defterleri yanımdaki boşluğa bırakıp bir kolunu arkamdaki sıraya doğru uzattı.
"Çirkin. Kaç gündür böylesin ne oluyor? Şu mesaj atan çocuk yüzünden mi yoksa kaç gündür ceketiyle gezdiğin yüzünden mi?" Allah'ım Anıl ile Tuna'ya her şeyi anlatmakla hata mı etmiştim?
"Off saçmalama o benim moralimi bile bozamaz ayrıca ceketini taşıdığım çocuğu tanımıyorum bile."
"Yaa tabi canım. Neden bozsun ki zaten?"
"Anıııl.."
"Tamam bak sana bir iyilik yapabilirim istersen aklın dağılsın birisiyle görüş."
"Yok canım kalsın hali hazır da bir randevum var zaten."
"Kimmiş o?"
"Kim olabilir sence.." Gözlerimi devirerek tesadüfen kapıdan giren Tuna'ya baktım.
"Bu mu kandırdı seni? Rahatsız ediyorsa döveyim bak!" Güldüğümde Tuna'da Anıl'ın söylediklerini duymuş yanımıza gelmişti.
"Kimi dövüyorsun aslan sen! Yavaş gel." Tatlı atışmalarına gülerken Anılla Tuna selamlaştı.
"Hangisi peşinde bu sefer?" Anıl'ın sorusu üzerine Tuna aklına gelmiş gibi kafasını sağa sola salladı.
"Yok mu sarışın geçenlerde yanımdaydı."
"Hee makyaj küpünü diyorsun.."
Konuşmalarına daha fazla dikkatimi veremedim ve tam anlamıyla onlardan koptum diyebilirim. Belki gerçekten ev-okul-ev arasında sıkılmışımdır dışarıya çıkmak iyi olabilir. Tuna'ya daha sonra kızabilirdim yaptığı şey için şimdi bende kendimi düşünmeliyim.
"Oho sen böyle kopacaksan dünyadan olmaz ki. Tamam heyecanlanma ya o kadar." Tuna'nın sesiyle kendime geldiğimde Aslı'da çoktan gelmiş Tuna'nın yanına oturmuştu.
"Ha ha ha ölüyorum heyecandan." Dedim gözlerimi yeniden devirerek. Anıl gülerek saçlarımı karıştırdı. Ve ardından tekrar düşüncelerime gömüldüm.Eve geçtip yatağın üzerine amaçsız bir şekilde kendimi attığım sürenin ardından tam tamına 3 saat geçmişti ve artık benim hazırlanmam gerekiyordu. Mesaj sesi geldiğinde telefonu elime aldım. Bir numaradan mesaj gelmişti.
Bilinmeyen Numara: Ya kusura bakma denizkızı ben Kaan. Böyle numaranı alıp mesaj attım falan.
Merlin: Kaan? Aaa boynumu az daha kırıp beni boğacak olan Kaan mı? Önemli değil nereden buldun numaramı?
Kaan: Ya hala mı be kızım. Hayatını kurtardım gördüğüm muameleye bak. Neyse. Numaranı söyleyemeyeceğim bir yerden buldum.
Nasıl söyleyemeyeceğim? Benim numaram nerelerde dolaşıyordu böyle. Herkes biliyor gibiydi ya da ulaşmak isteyen insanlar için hiçbir engel teşkil etmiyordu resmen. Bu konuyu Kaan ile daha fazla irdelememek için kapattım. O kadar samimi olmaya gerek yoktu sonuçta.
Merlin: Ne istiyorsun?
Kaan: Pekte kabayız.
Kaan: Zamir'in ceketini isteyecektim.Merlin: Neden kendisi istemiyor?
Kaan: Dedim ya sevmiyor insanlarla konuşmayı. Getirecek misin akşam?
Bir de benim getirmemi istiyordu. Ayağına kadar ben mi götürecektim Zamir Bey'in. Benimle konuşmaya bile tenezzül etmiyor.
Merlin: Gelemem erteleyemeyeceğim bir işim var ama çok lazımsa eğer bir yere bırakayım oradan alın.
Kaan: Hadi yaa. Neyse tamam kalsın bir sonraki akşam için
Merlin: Tamam, öyle olsun da bende kalmasını da istemiyorum açıkcası daha fazla.
Kaan: Tamam denizkızı sorun yok getirirsin bir gün
Merlin: Ben niye getiriyorum kendiniz gelip alın 😒
Kaan: Öyle olması gerekiyor çünkü 🙃
Anlamadım. Mesajına cevapta vermedim. Bu da ne demek. Tibet yetmezmiş gibi bir de Zamir çıktı başıma. Ne demek istedi? Neden dedi? Uğraşmak istemiyorum artık gerçekten. Hali hazırda hazırlanmam gereken bir akşam yemeği var zaten.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesaj.
Chick-LitBilinmeyen numara: Sadece seni tanımak istiyorum Merlin: Ama ben istemiyorum. Bilinmeyen numara: Şimdilik.