O olayın üstünden üç gün geçmişti. Ağzımın kenarında kalan tırnak izleri bana o günden hatıralar bırakmıştı.
Acaba gerçekten de öyle bir şey var mıydı? Yoksa bu sadece benim kafamda var olan bir şey miydi?
Eğer gerçekse tekrar gelir miydi?
Bana zarar verir miydi?
Son düşündüğüm fikir irkilmeme sebep oldu. Yutkunmaya çalışırken boğamızdan garip bir ses çıktı.
Menekşe, sırasının üzerinde kalmış kitaplarını düzenlerken ben kafamı sıraya yaslamış öylece karşımdaki duvara bakıyordum.
Açıkçası bunun bana pek de bir yararı dokunmuyordu. Aksine o gün olanlar daha çok aklıma geliyordu.
Ders rehberlikti. Sedef Hoca her zaman ki gibi hepimize bir form verdikten sonra gitmişti.
Zil sesi düşüncelerimle olan savaşımın arasına girdiği zaman birden aklıma bir fikir geldi.
Eğer öyle bir şey varsa yine orada olurdu değil mi? Boş bir hayal yüzünden korkuyordum. Korkularımın üzerine gitmeliydim.
Sıradan aniden kalktım. Menekşe bunun üzerine şaşırmış bir vaziyette,
"Hayırdır kızım ne oldu ayaklandın birden?"
dedi. Elimle onu geçiştirmek için bir hareket yaptım ve sınıftan çıkmak için kapıya doğru yöneldim.
Kapıya yaklaştıkça korkum daha da artıyor, sanki kendini belli etmek istercesine kalbime baskı uyguluyordu.
Sınıftan çıktıktan sonra hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim.
Merdivenlerden çıkarken ellerimi sıkıyor, kendimi olacak veya olmayacak, iyi veya kötü bir şeye hazırlıyordum. Elbette kütüphanede bir şeyin olmaması çok daha iyiydi.
İkinci kata çıktıktan sonra yine derin derin nefes alarak biraz dinlendim. Elbette bu süreyi daha da uzatmıştım. Amacım o kütüphaneye elimden olduğunca geç gitmekti.
Fakat korkunun ecele faydası yoktu.
Derin bir nefes aldım. Kendimden emin bir tavırla kütüphaneye doğru ilerledim.
Tam kapının önünde durdum. Girmeliydim. Ne olursa olsun.
Kapı kolunu sertçe kavradım ve aşağı indirdim.
Yine bomboştu. Her zaman ki gibi. İçeri girdim.
Sadece ayak seslerimi duyuyordum. Başka hiçbir ses yoktu.
"Kimse var mı?"
Hangi cesaretle bu soruyu sormuştum bilmiyordum. Tek düşündüğüm şey geçen gün burada olan yaratığın yine burada olmamasıydı.
Ses gelmeyince aralara baktım. Yoktu!
Sevinç içinde kütüphanede zıplamaya başladım. Sadece hayaldi. Kötü bir hayal...
"Ne zıplıyorsun kurbağa gibi?"
Menekşe'nin sesini işittiğim zaman koşarak ona doğru gittim ve sarıldım.
Menekşe şaşırırken,
"Aa delinin zoruna bak. Kızım iyi misin sen?"
dedi.
Ondan ayrıldığımda kafamı yukarı aşağı salladım.
Gözlerini devirdi.
"Neyse bugün son dersin hocası yokmuş. Yani eve gidebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Çiçeği
Fantasy"Onu gördüğüm her gün ömrümden bir gün eksilecekti. Ama vazgeçmeyecektim. Tek bir günüm bile kalsa onu görmeye devam edecektim. Çünkü gerçek aşk bunu gerektirdi. " ... Bazen zamana ihtiyaç duyarsın, bazen de zamandan kaçmaya. Oysa o, zamanı yok etm...