Yorumlarınızı bekliyorum.
Ölüm...
Neden ona bu kadar yakışıyordu.Karanlığın en ücra köşesinde, ölüme hükmediyor gibiydi.
Gözleri ölümün asilliğini taşırken, adeta ölüm ona tapıyordu sanki.
Dudağımı yaladım.
"Tamam, bir soru daha soracağım. Onun için nelerden vazgeçerdin? Hiç onun için bir şeyden vazgeçtin mi?"
Gözleri, gözlerimi esir aldı. O an zaman aktı. Sadece ikimizin anlamsız ve bir o kadar da derin bakışları vardı.
"Bu iki soru Makbule. Hangisine cevap vermemi istersin?"
Baş parmağıyla dudağının kenarını sildi. Bunu yaparken arsızca bana bakıyordu. Ayrıca o çok... Güzeldi. Ölüm onu bu kadar güzel kalıyordu.
"İkincisine."
Ayağa kalktı ve bana iyice yaklaştı. İyice eğilip aramızda tek nefeslik bir mesafe bıraktığında korkuyla kusursuz yüzüne baktım.
"Evet, vazgeçtim. Onun için kendimden vazgeçtim."
Burnunu burnuma sürttü. Amacı neydi? Beni korkudan öldürmek mi?
Ağzında tuttuğu nefesi bana doğru üflerken gözlerimi kapattım.
Gözlerimin önüne bir çocuk geldi. Daha doğrusu iki çocuk. Koşuşturuyorlardı.
"Peki ben sana sorular sorabilir miyim Makbule?"
Gözlerimi yavaşça aralayıp ona baktığımda kafamı hiç düşünmeden salladım.
"İnsanlar, neden bu kadar bencil ve unutkan?"
Gözlerimi kırpıştırdım. Bu, nasıl bir soruydu? Bunu nasıl bilebilirdim?
Yine dudaklarımı yaladığımda gözlerini dudaklarıma indirdi. Sanki gözleriyle dudaklarım buluşmuş gibi hissediyordum. Bu çok garip ve kötü bir histi.
Kafamı sağa doğru çevirdim. Günlükle göz göze geldiğimde içimde dizginlenen volkan tekrar harlandı. Safir, annemle babamın canını almış bir pislikti.
"Belki de kendilerine acı çektiren insanları istemedikleri içindir?"
Öfke dolu bakışlarımla ona baktığımda yüzünün gerildiğini net bir şekilde görebiliyordum.
"Ya da senin gibi pislikleri hayatlarından çıkarmak için. Keşke yok olsan!"
Sağ eli kısa saçlarımı kavradı ve kafamı aşağıya doğru çekti.
"Sanırım sana fazla tolerans gösterdim. Belki de ne kadar kötü biri olduğumu tam anlamıyla öğrenememişsindir?"
Kahkaha attığında birden tüm elektrikler gitti. Korkuyla çırpınırken saçımdaki elini ittirmeye çalıştım. Ama milim kıpırdamamıştı.
Zaten biliyordum. Ne kadar acımasız ve kötü biri olduğunu.
Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Karanlıktan çok korkardım.
"Karanlıktan çok korkuyorsun değil mi? Ne kadar da güzel!"
Dudaklarını boynumda hissettiğimde çırpınmaya başladım. Aynı bir balık gibi. Ellerimle onu ittirmeye çalıştığımda, iki elimi tek eliyle tutarak bunu engelledi.
"Neler yapabileceğimi bilmiyorsun Makbule! Sana öyle şeyler yaparım ki aklın şaşar. Bekledim. Yıllarca bekledim."
Islak ve soğuk dudakları boynumu işgal ederken gözlerimdeki yaşların akmasına engel olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Çiçeği
Fantasy"Onu gördüğüm her gün ömrümden bir gün eksilecekti. Ama vazgeçmeyecektim. Tek bir günüm bile kalsa onu görmeye devam edecektim. Çünkü gerçek aşk bunu gerektirdi. " ... Bazen zamana ihtiyaç duyarsın, bazen de zamandan kaçmaya. Oysa o, zamanı yok etm...