Yorumlarınızı bekliyorum...
Bir umut doğurdum içimde.
O umuda bağlandım, onu büyüttüm kendimle birlikte.
Yoruldum, usandım, bıktım.
Bazen yaşamaktan bile korktum.
Ama o umut, bağladı beni hayata.
Gülümsememi sağladı sana.
Belki de sadece senin için yaşadım.
Sadece basit bir aşk için?
Aşk...Başımı masaya yaslamış, kafamda dolaşan cümleleri def etmeye çalışıyordum. Çünkü onların gerçeklikleri bana acı veriyordu. Zaten gerçekler insana hep acı vermez miydi?
Astro, mutfağa gitmiş bir şeyler hazırlıyordu. Ne yaptığı hakkında bir fikrim yoktu ama en azından yalnız kalabilmiştim.
Aslında umudun olduğu yerde acı da yetişir. Çünkü acı, umudun en büyük rakibidir. İkisinden biri kaybedene kadar devam eder bu savaş. Ama o savaşta asıl kaybeden siz olursunuz. Bunu kimse görmez, bilmez.
Her şeye katlanmıştım.
Herkesin benimle dalga geçmesine, bana gülmesine.
Beni dışlanmasına, yalnızlığa.
Ağlamaya, mutsuzluğa.
Ama, şimdi tüm umudum benimle birlikte toz olup gidecekti. Ben bittiğimde o da, bitecekti. Birlikte bir başlangıcımız olmayacaktı ama bir sonumuz olacaktı en azından. Bu da bir birliktelik olmaz mıydı?
Ahsen...
Umudum...
" Ya hep söyleyecektim de unuttum! İzin gerçekten çok güzel!"
Astro'nun cırtlak sesi bir bomba gibi kafamın içine düşmüştü. Kulaklarım da bozulan sessizliğin karşısında benim gibi biraz rahatsız olmuşlardı.
Ama Astro ne demişti az önce? İz mi?
"Ne izi?"
Astro, kısa tüylü parmağıyla boynumu gösterdiğinde hemen ayağa kalktım ve duvarda asılı olan aynaya baktım. Boynumda gerçekten de bir iz vardı! Bir kristal vardı ve üzerinde de "S" harfi yazıyordu. Açıkçası güzeldi, hatta çok güzeldi. Fakat boynumda böyle bir şeyle dolaşmak istemiyordum. Boynumu ovalamaya başladım. Fakat ne kadar sert ovalarsam ovalayayım çıkmıyordu! Boynum ovalanmaktan kıpkırmızı olmuş, hatta çok sert ovaladığım yerlerde hafiften izler bile oluşmaya başlamıştı.
"Astro, bu ne? Nasıl çıkar bu?"
Astro, belli belirsiz kaşlarını kaldırdı.
"O iz, seni koruyacak Makbule. Sen, Safir'e ait olduğun için bu iz sende. Muhtemelen seni boynundan öpmüş olmalı. Yani diğerleri seni rahatsız edemeyecek veya sana zarar veremeyecekler. Sen Safir'in adını her söylediğinde Safir, yanında bitecek. Yani ona minnettar olmalısın."
Bu sefer kaşlarını kaldırma sırası bendeydi. Yani iki üç saat önce Safir benim boynumu bu yüzden mi öpmüştü? Evet, bu bana iğrenç gelmişti ama sanırım iyi bir amacı vardı. İlk defa korunup kollanmak istenmek garip hissettirmişti. Bunca zaman yalnızken, hayatıma birden bire Safir gibi bir şeyin girmesi bir mucizeydi. Hatta mucizenin bile ötesindeydi.
Ama aklımda bir soru daha vardı. Hatta beni korkutan bir soruydu. Safir, neden Astro'nun kulaklarını keserdi?
"Astro, neden Safir senin kulaklarını keser? O kadar kötü biri mi?"
Astro, bu sefer daha da şaşırdı. Sonra elini havaya kaldırıp yere doğru indirdi.
"Hayır! Sen olayı çok yanlış anlamışsın Makbule. Biz yeminliyiz. Yani Safir kendi isteğiyle kulaklarımı kesmiyor."
Kaşlarımı çattım. Nasıl yani? Ne yeminiydi bu peki?
"Ne yemini Astro?"
Astro, zıplayarak masanın üzerine çıktı. Rahat bir pozisyon bulup masaya oturdu.
"Bak şimdi Makbule. Biz tavşanlar, fanilerin dünyasına bir yeminle geliyoruz. Yani eğer insanların olduğu bu dünyaya girmek istiyorsak her birimize bir görev veriyorlar ve bizlerde o görevleri yerine getiriyoruz. Benim görevim de sana göz kulak olmak. Eğer olmazsam canımdan bile olabilirim ama Safir bunu engelledi. Sadece kulaklarımdan olacağım. Safir sandığından çok daha iyi biri. Kaç tane Şeytan ve Melek onu istiyor biliyor musun? Hatta sadece Şeytan ve Melekler değil. Denizkızları, Periler, Cinler..."
Astro, konuşmaya devam ederken ben söylediği şeyleri düşünüyordum. Gerçekten de o kadar iyi biri olabilir miydi? Ama annemle babamın ölümü onun elinden olmuştu.
"Yine boş boş konuşmaya başlamışsın bakıyorum Astro?"
Astro da, ben de sesin geldiği yöne baktığımızda Safir'le karşılaştık. Safir, oldukça normal görünüyordu. Yani insan gibi. Genç erkekler gibi giyinmişti ve yüzünde de tatlı bir tebessüm vardı. Sanırım bu da normal olduğunu kanıtlamak için yaptığı bir şeydi. Çünkü göz göze geldiğimiz an yine eski soğuk yüz hatlarına geri döndü.
"Size yemek getirdim. Eminim ki Astro, yemek yapmaya çalışırken mutfağı mahvetmiştir."
Astro, yere bakıp parmaklarıyla oynarken mutfağa doğru yöneldim. Ama Safir, kolumdan tutarak beni engelledi.
"Aç olmalısın. Haydi Astro'yla yemek yiyin. İnan bana onunla yemek yemek çok eğlencelidir."
Bana tepeden bakarken, bende kafamı kaldırmış ona bakıyordum. Eğer biraz daha bakarsam boynum ağrıyacaktı. Bu yüzden kafamı indirdim ve yemek masasının olduğu yere ilerledim. Bir sandalyeyi çekerek oturduğumda Astro zaten masanın üzerinde olduğu için beni bekliyordu. Safir, elindeki poşetlerle geldiğinde o da bir sandalye çekti ve oturdu.
Benim önüme de, Astro'nun önüne de bir poşet koydu. Astro, poşeti hemen açtı ve havuçları lüp lüp götürmeye başladı.
"Ay, kıtır kıtır en sevdiğim!"
Gerçekten de Astro, yemek yerken çok komikti. Bende önümdeki poşeti yavaşça açtım. Bir hamburger menüsüydü bu! Ben kilo vermeye çalışıyordum. Fakat Safir, onca şeyin arasından ala ala bana hamburger menü almıştı!
"Safir, üzgünüm ama ben bunları yiyemem."
Safir, kırmızı kalın kaşlarını çatarken yüz hatlarının gerildiğini hissettim.
"Neden? Sevmiyor musun? İnsanlar bunu çok yiyorlar ama."
Elbette seviyordum! Hatta çok fazla! Ama vermem gereken kilolarım olduğu için bunları gecenin on birinde yemem hiç doğru olmazdı.
"Halimi görmüyor musun Safir? Çok kiloluyum. Bunları yersem daha fazla kilolu olurum."
İlk defa kendimi bu kadar açık ifade etmiştim. Açıkçası buna ben bile şaşırmıştım. Çünkü genellikle böyle şeyleri sadece içimden söyleyebilirdim.
"Kilolu olman seni değiştirmez. Özellikle de orayı."
Gözlerim hamburger menüsünde olduğu için Safir'in nereyi kast ettiğini anlamadım.
"Nereyi?"
İnce, uzun işaret parmağını vücuduma doğru yaklaştırdı ve parmağı kalbimin hizasında durdu.
"Burayı."
Dedi. Evet, kalp ne olursa olsun değişmezdi. En azından benim kalbim değişmemişti.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Çiçeği
Fantasy"Onu gördüğüm her gün ömrümden bir gün eksilecekti. Ama vazgeçmeyecektim. Tek bir günüm bile kalsa onu görmeye devam edecektim. Çünkü gerçek aşk bunu gerektirdi. " ... Bazen zamana ihtiyaç duyarsın, bazen de zamandan kaçmaya. Oysa o, zamanı yok etm...