Yorumlarınızı bekliyorum...
Ağlamaktan içim acıyordu. Attığım çığlıklar yüzünden sesim kısılmıştı ve boğazım da yanmaya başlamıştı. Aklım sorularla doluydu. Neden?
Neden hayat bu kadar acımasızdı?
Neden birdenbire böyle şeyler yaşıyordum?
Bu Azrail neden peşimi bırakmıyordu?
Neden ölmek veya bir başkasının ölümünü izlemek zorundaydım.
Neden?
"Ağlamayı kes artık. Son on iki dakika. Ahsen'i kurtaracak mısın, yoksa onu ölüme mi terk edeceksin? Sana söylediğim gibi bence onu kurtarman çok saçma olur. Onu kurtarmak için kendi hayatından vazgeçecek kadar ap-"
"Evet, haklısın aptalım. Kabul ediyorum. Ne olursa olsun onun canını almana izin vermeyeceğim."
Sözünü keserek güçlükle Azrail'e cevap verdiğimde yüz hatlarının gerildiğini gördüm. Ah, tabi ya! Onun ölmesine izin vereceğimi zannediyordu değil mi? Öyle bir şey asla olmayacaktı. Annemle babamın canını almış olabilirdi fakat, Ahsen'in canını alamayacaktı.
"Sen yaşamanın kolay olduğunu mu zannediyorsun? Sana bir can verilmiş ve sen o canı seni hiç düşünmeyen bir insana vermek istiyorsun. Ah gerçekt-"
Tekrar sözünü keserek içimdeki taşları ona boşaltmak, atmak istedim. Fakat o da, sözümü keserek bunu engelledi.
"Yeter artık! Biliyor musun Azrail sen hayatımda gördüğ-"
"Evet haklısın Makbule. Ben pisliğim, iğrencim, hatta dünyanın en kötüsüyüm. Peki ya sen? Sense çok aptalsın! Tutmaman gereken bir dala tutundun, şimdiyse o dallar kırılıyor ve sen yere düşüyorsun. Oysa o dallar seni hiç sarmamıştı, sana destek olmamıştı. Hatta tutmaman için dikenlerini çıkarmıştı. Ama sen, ellerin kanlar içinde bile olsa, tutunacak gücün kalmasa da o dallara tutunmaya devam ettin. Neden bu kadar aptalsın? Seni sevmeyen birine sadece basit bir aşk için canını neden vermeye kalkıyorsun? Aptal!"
Gerçekler sert bir tokat gibi yüzüme tek tek çarparken, utanç içinde yüzümü yere eğdim. Haklıydı. Hatta çok çok haklıydı.
"Başka bir dal yoktu ki tutunabileceğim. Kimse dallarını tutmama izin vermedi. Ben sadece sevmek, sevilmek istedim. Yalnızlıktan kurtulmak, hep mutlu olmak istedim. Ama ne oldu biliyor musun? Kimse yoktu yanımda. Yalnız ağladım, yalnız güldüm. Bekledim, hep bekledim belki biri yalnızlığımı sona erdirir, kanayan yüreğimi sarar diye. Ama gelmedi. Bende bir dal bulunca tuttum hemen. Bırakmadım, bırakamadım."
Hafif bir rüzgar esti geçti önümden. Bu içimi daha da fazla titretti.
"Merak etme, ölüm seni alıncaya dek, hep seninle kalacağım."
Yere bakan yüzümü yavaşça kaldırdım ve Azrail'e baktım. Gözlerim büyümüştü. Az önce ne demişti o? Beni yalnız bırakmayacak mıydı?
Zaten yalnız kalmama o sebep olmuşken, bunu söylemesi çok komik olmamış mıydı?
Birden gülmeye, hatta kahkaha atmaya başladığımda Azrail, kaşlarını çatmış bana bakıyor ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
"Çok komiksin Azrail. Zaten senin yüzünden yalnızım. Şimdi de gelmiş bana seni yalnız bırakmayacağım mı diyorsun? Seni gördüğüm zaman çok daha fazla canım yanacak. Bunu bildiğin için böyle söylüyorsun değil mi? Evet, haklıyım. Ama bir şey daha söylemek istiyorum. Ayrıca çok aşağılık bir varlıksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Çiçeği
Fantasy"Onu gördüğüm her gün ömrümden bir gün eksilecekti. Ama vazgeçmeyecektim. Tek bir günüm bile kalsa onu görmeye devam edecektim. Çünkü gerçek aşk bunu gerektirdi. " ... Bazen zamana ihtiyaç duyarsın, bazen de zamandan kaçmaya. Oysa o, zamanı yok etm...