Yeni Kız...

879 56 14
                                    

Medyada -Bora- var :)

"Anne ya ben okula bununla gitmek zorunda mıyım?" diye anneme milyonuncu kez soruyordum. Hayır anlamıyorum ya neden ben her yere Bora'yla gitmek zorundayım. Kuyruk gibi peşimde olmasından bıktım artık ya.

"Kızım okulun ilk günü bari beraber gidin. Hem yolu öğrenmiş olursun."

"Anne ya ben çocuk muyum?" diyerek son kez isyan etsem de en sonunda kendimi Bora'yla birlikte okul kapısının önünde buldum.

"Bana bak Sultan, okulda beni tanımıyor gibi davran." diyen Bora'ya gözlerimi kocaman açıp baktım. Şuan biri beni görse korkudan girecek delik arardı.

"Ay ben seninle olmaya çok meraklıyım sanki. Hatırlatırım babama ayrı sınıflarda olalım diye yalvaran bendim" birbirimize son kez öldürücü bakışlarımızı atıp okulun kapısından içeri girdik. Bora sağ tarafa doğru giderken ben de sol taraftan yürümeye başladım. Hayır anlamıyorum bir insanın ikizi nasıl bu kadar zıt olabiliyor. 

**

Müdür bey önde ben arkada yeni sınıfıma doğru gidiyorduk. Bora bey ortalarda gözükmüyordu. O, çoktan sınıfına gitmiş, kendine kopyaya ve uyumaya elverişli bir sıra bulup kamp kurmuştur . Ahh, o çocuk gerçekten beni sinir ediyor.

Müdür beyin adımı seslenmesiyle kendime geliyorum. Kendimi binlerce kez hazırladığım sahneyle karşı karşıyayım. Şuan bana bakan kocaman bir sınıf ve çok tatlı bir öğretmen var. Adının Melis olduğunu öğrendiğim Matematik öğretmenimiz beni direk sırama gönderiyor. Ona iyi dileklerimi sunarak sırama gidiyorum.

Ders başlayalı 25 dakika oldu ve ben hala hocaya anlamsız gözlerle bakan öğrencilerin dolu olduğu bu sınıfta çok sıkıldım. Bir çok öğrenci dersi dinlemiyor, ya sıranın altında kendilerinden bile daha akıllı olan akıllı telefonlarıyla uğraşıyorlar ya da anlamsızca sınıftakileri izliyorlar. 

Melis hocanın ismimi söylemesiyle dikkatimi topladım.

"Sultan, ilk günden seni zorlamak istemem ama bu soruyu çözer misin?" diyerek gayet nazik bir şekilde beni tahtaya çağırdı. Başımı sorun değil anlamında hafifçe sallayarak tahtaya çıktım. Soruyu çözdükten sonra Melis hocanın gözlerinin parlamasıyla içimi kaplayan sevgi pıtırcıklarıyla birlikte sırama yürümeye başladım. O ara sınıfta oluşann uğultunun nedenini tahmin edebiliyordum. "Yeni kız ilk günden kaptı hocadan aferini. Miraç olsa görürdüm ben onu."

İçimden kim lan bu Miraç diye söylenmeye başlamıştım. Başıma bela almak istemezdim, zaten Bora bu okul için yeterli bir belaydı. Sıraya oturduğumda Ece'nin yani yeni sıra arkadaşımın " Tebrik ederim bu sınıfta Miraç'tan sonra kafası çalışan sayılı kişilerdensin" demesiyle bu çocu hakkında ki merakım daha da artmıştı. Ama bir yandan da rahatlamıştım, demek ki Miraç okulun çete lideri falan değil zeki bir öğrenciydi. Hadi ama zekilerden korkulmaz. Mesela ben. Benden hiç korkuyor musunuz?

Tüm bu şeyleri düşünürken ders bitmiş ve Ece'nin de ısrarlarıyla kantine inmiştik. Ve tahmin edin o sırada yanımıza kim geldi. Ece'nin hayranlıkla baktığı, oksijen israfı kardeşim daha sabah birbirimizi tanımayalım demesinin üzerinden bir saat bile geçmemesine rağmen ilk tenefüste soluğu benim yanımda almıştı.

"Sultan, bana para ver. Ben cüzdanımı evde unutmuşum." Hadi ama Bora ben yermiyim bunu. Sen yanında para olmadan evden başını bile çıkarmazsın.

"Bora, paranı nereye harcadığını söylemeden sana kuruş vermem."

"Of çok gıcıksın Sultan. İddiaya girdim bütün param gitti."

"Sen varya bu dünya'da gördüğüm en salak insansın. Kim bilir hangi kız yüzünden iddiaya girdin ve kaybettin paranı. Para falan yok sana şimdi çekil" diyerek Bora'yı masadan deyim yerindeyse kovmuştum. Hadi ama ben kötü bir ikiz değilim sadece Bora biraz fazla şeyy..mmmm...Salak.

"O, senin kardeşin mi? Çok tatlı, bizi tanıştırsana" diyen Ece'ye gözlerimi devirdim.

"İnan bana Ece. Bora'yla tanılmak sadece zaman kaybı."

Ece'yle meyve sularımızı içerken kantine dalan çocukla Bora'ya bir güzel saymaya başladım.

"Koşun millet yeni gelen çocukla Aras kapışıyor."

Allah seni bildiği gibi yapsın Bora. İlk günden bari yapma ya.

Ben bahçeye çıkmayı beklerken kendimi spor salonunda buldum.

"E bunlar kavga etmiyor ki" dedim birdenbire.

"Kardeşin çok iyi basket oynuyor Sultan."

"İyi olduğu nadir konulardandır" diyerek gülümsemeye çalıştım. Kavga etmiyorlardı ama gayet sert bir şekilde basket oynuyorlardı. Teke tek yapılan maçta karşıda ki çocuğun Bora'ya sert bir şekilde hamle yapmasıyla sahaya inmeye çalıştım. Tamam, Bora'yla anlaşamıyor olabilirim ama o benim kardeşim. Ve onu bir tek ben dövebilirim.

"Şşşt.. ne yapıyorsun? Bu bir kabul oyunu. Eğer Bora bu maçı alırsa Aras onu kendi takımına alır. Dua et de kaybetmesin yoksa hiç iyi şeyler olmaz."

"  Kaybederse ne olur ki?" Tamam, Bora iyi bir basketçi ama bu Aras denen çocuğun darbelerine daha ne kadar dayanır bilemem.

"Miraç'ın takımına katılır. Miraç, Aras'ın sorunlu olduğu tipleri korur. Ve kardeşinin bu maçta yenilmesi demek Miraç'la yoluna devam etmesi demek."

"Hadi ama o kadar kötü gözükmüyor. Miraç, şu zeki çocuk değil mi? Ondan zarar gelmez."

"Tatlım, bu okulda tarafını seçmek önemlidir. Bir tarafta okulun bütün cool tipleri, partiler, eğlenceler ki bu Aras'ın tarafı oluyor diğer tarafta dersler, sınavlar, okul. Ve tahmin ettiğin gibi bu tarafta Miraç'ın tarafı. Tamam, iki tarafta iyi. Sonuçta takımların kaptanları afet-i devran ama lise hayatına da heyecan lazım."

"Bir şey soracağım. Bu Miraç ve Aras ezeli düşman mı? Kan davaları falan mı var?"

"Hayır, aslında onlar kardeş"

Ağzımı şaşkınlıkla açıp duyduğum cümleyi teyit etmek için tekrarladım.

"Kardeş mi?"

♥ TOZ PEMBE ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin