İntikam Acı Yenen Yemektir

482 45 17
                                    

Aras, yediği yemeğin acısıyla resmen kıvranıyordu. Evet, intikamımı almıştım. Aynı onun yaptığı gibi yemeğine karabiber ektim. Tamam, ekmedim resmen boca ettim. Ece'yi yanımda kantine sürükleme nedenim de buydu. O, Aras'ı oyalamış ben de karabiberi resmen gömmüştüm çorbaya. Bora'nın bana attığı bakışları hiç umursamadan yapmıştım hem de bunu. Aras'ın çorbayı ağzına almasıyla suya sarılması bir oldu. Durumu bildiğimden sessizce kulağına;

"Aaa Aras, yapma böyle. Sen koca okulun liderisin. Bu kadarcık acıdan mı korkuyorsun" diyerek onu bütün okula rezil olmakla tehdit etmiş bulunmaktaydım. Aras'ın gözünden yaş gelerek çorbayı içmesini büyük bir keyifle izliyordum. Miraç'ın kardeşine acır bir ifadeyle bakmasına biraz üzülsem de Aras, bunu çoktan haketmişti.  Miraç, oturduğu yerden kalkıp bulunduğumuz masaya geldi. Ben O da bize katılır diye düşünürken Miraç, Aras'ın önündeki çorbayı alıp gitti. Evet, gitti. Hadi ama ben o kadar da kötü biri değilim, sadece Aras'ın Miraç'a yaptıklarının aynısını O na yaşatıyordum. Ama Miraç'ın, Aras'ın önünden çorbayı alırken bana attığı bakış sanki Aras'ı öldürüyormuşum gibiydi. İçim üşümüştü. Miraç'ın peşinden gitmek için masadan kalktım.

"Miraç, bekler misin?" diye arkasından seslenmemle yerinde durdu. Şu an okulun bahçesinde bulunan kamelyaların yanındaydık.

"Oturup biraz beni dinler misin Miraç?" diyerek zaman kazanmaya çalışıyordum.

"Bu yaptığın doğru değildi Sultan. Ne olursa olsun O benim kardeşim. O'na hiç bir şekilde zarar gelmesini istemem."

"Ben sadece sana yaptığının aynısını O'na yapmak istemiştim."

"Lütfen, bir daha Aras'la benim arama girme. O'na zararı dokunacak hiç bir şey yapma. O zaten yeteri kadar kendine zarar veriyor."

"Özür dilerim Miraç. Bir daha asla böyle bir şey tekrarlanmayacak" diyerek oturduğum yerden kalktım.

Miraç'a çok kırılmıştım. Ben sadece.. sadece.. Aman neyse. Kendi bilir beyefendinin. Ne hali varsa görsün.

 Akşam eve gelir gelmez kendimi yatağa attım. Hem intikam meselesi, hem olimpiyatlar için çalışma bugün beni oldukça yormuştu. Ha tabi bir de Miraç bey'in sözleri. Bunları düşünmemek için hemen gözleri kapayıp uyumaya çalıştım.

**

"Bugün okula sizi ben bırakayım." diyen babama hayret dolu gözlerle bakıyorduk. Bu zamana kadar babam bir kere bile okula gelmemişti. Toplantılarımıza bile hep annem gelirdi.

"Neden babacığım?" diye sormama rağmen babamdan cevap gelmemesiyle kahvaltıma devam ettim. 

Bora'yla birlikte arabada oturmuş babamı bekliyorduk. Bora, kulağıma eğilip gayet kısık bir sesle "Okulda bir şey mi yaptın?" diyerek babamın okula gelme nedenini kendinnce anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Ne yapıcam be. Hatırlatırım bu evde ki tek sorunlu çocuk sensin" diyerek arabadan indim. Babamı arabanın dışında beklesem daha iyi olacaktı yoksa Bora'yı öldürebilirdim.

Okulun kapısından babamla girmek çok utanç vericiydi. Bize çevrilen bakışları umursamadan babamla birlikte müdürün odasına gittik. Yaklaşık yarım saatlik konuşma ve babamı ikna çalışmalarından sonra müdür beyin zafer dolu ifadesini geride bırakarak sınıfa gittim. Miraç, sırasında oturmuş kitap okuyordu. Ece'ye selam verirken bakışlarımı Miraç'a dikmiştim ama hiç istifini bozmayarak yaptığı işe devam etti.  Ne demişler iyilik yap denize at Miraç bilmezse halık bilir.

Ece, bende ki durgunluğu anlamış olacak ki kolumdan çekip bahçeye sürükledi.

"Anlat!"

"Neyi anlatayım Ece?" diyerek bu konuşmanın özünü anlamaya çalışıyordum.

"Miraç'la aranızda ne oldu da birbirinize karşı bu kadar soğuksunuz". E  artık Ece bile anladıysa problem var demektir. Ece'ye olan her şeyi anlattım ama O ne yaptı Miraç'ın tarafını tuttu.

"Sultan, çocuk haklı. Kardeşini korumuş sadece. Hatırlasana Aras, Bora'yla maç yaparken Bora'yı yere düşürdü diye sahaya inecektin. Sen daha beterini yapmışsın. Bir paket karabiberi nasıl dökersin. Benden yardım istediğin de o kadar acımasız olacağını bilseydim sana yardım etmezdim."

Ece'nin öğütlerini dinledikten sonra Miraç'ın yanına gittim. Tamam, bu konuda benim dışımda herkes haklıydı kabul ediyorum. Şimdi gidip Miraç'tan özür dileyeyim ve eski hayatıma geri döneyim diye düşünerek sınıfa çıktım. Miraç, pencerenin çıkıntısına oturmuş, gözlerini kapatmış, kulağında kulaklık müzik dinliyordu. Geldiğimi bile farketmemişti. Ben de uzulca yanına sokulup kulaklıklardan birini alıp pencerenin açık olan tarafına oturdum. Biraz tehlikeli bir yerdi ama dikkatli olmamam için bir neden yoktu. Miraç, kulağından kulaklığı çıkarınca bana baktı ve hiç bir şey söylemeden yeniden gözlerini kapattı. Bu umursamaz tavrı iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Kulağından kulaklığı çekip Miraç'a bağırmaya başladım. Ses tonum yüksek değildi ama sinirli olduğum belli oluyordu.

 "Ya özür diledim işte neden hala surat yapıyorsun Miraç. "

"Surat falan yapmıyorum Sultan. Sen ne zaman büyürsen seninle o zaman konuşacağım."

"Seni düşünen de kabahat" diyerek Miraç'ı ittim ama yanlış hamle yaptığımı anlamam uzun sürmedi. Miraç, yerinden milim kımıldamazken ben yaptığım yanlış hamleyle pencerenin açık kısmından aşağı uçup yeri boyladım.

"Ahh ayağım çok acıyor sanırım kırıldı."

♥ TOZ PEMBE ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin