Yangın Yeri

265 28 5
                                    

Doğan hergün, yeni bir başlangıçtır. Belki acılarımızı yeni baştan yaşarız belki de sevinçlerimizi.

Sultan, yeni güne gözlerini bu düşüncelerle açmıştı. O, bugünün kendisine sevinç getirmesini istiyordu. Geri dönmesinin nedeni bu şehirde kaybettiği mutluluğu yeniden bulmak istemesiydi. Ama, dün Miraç'ın gözlerinde gördüğü şey aşk mıydı emin olamıyordu. Miraç, sanki ona kırgınlıkla bakıyordu. 5 yıl önce söylediği sözler, öylesine söylenmiş sözler değildi. En azından Sultan, dün buna emin olmuştu. Ikisi de yeni bir hayat kurmuştu. Aslında, Miraç adına seviniyordu. Kendisi, hayatına devam ederken Miraç'ın da burada yok olmasını istemiyordu. Miraç, haklıydı. Hayalleri , aşkının önüne geçmişti. Miraç, hayalini kurduğu gibi müzisyen olmuştu. Belki şuan zirvede değildi ama yakında orada olamayacağını kimse söyleyemezdi. Amerika'da olsa da Miraç hakkında çıkan bütün haberleri takip etmişti. Henüz çok yeni olmakla beraber işinde hızla yükseleceğini söyleyen haberleri okumak Sultan'ı, az da olsa rahatlatırdı. Onun aşkı, kül olmuş olabilirdi ama Miraç'ın hayatınında kül olmasını istemezdi. Iki yangın bu kalbe ağır gelirdi. Kendisi yanmaya razıydı ama Miraç'ın da yanmasını istemiyordu.

Herkes hayatından memnundu. Kapanan yarayı yeniden deşmek sadece can yakardı. O da bunu yapmayacaktı. 5 yıl önce çok can yanmıştı. Artık kimsenin canı yanmayacak herkes mutlu olacaktı.

" Anne, bugün dayımla gidebilir miyim?" diyen küçük afacan, bir yandan da tabağında ki kurabiyeleri tabağın köşeşine yitiyordu.

" Eğer o kurabiyeleri yersen olabilir, küçük bey" diyen Sultan, Furkan'ın şaşkın bakışlarını görünce ne oldu der gibi baktı.

"Anne, görmüyor musun? Bunda karabiber var nasıl yerim?" diyerek dudaklarını büzdü.

" Onlar karabiber değil Furkan, tarçın. Yani sana zarar vermez. Hem bak dene çok lezzetli" diyerek kurabiyeden bir parça koparıp Furkan'ın ağzına atan Sultan, Furkan'ın gözlerini sevinçle açmasıyla "Ben sana dedim, annene güven sen" diyerek Furkan'a meyve suyunu da uzattı.

" Peki, dayımla gidebilir miyim? " diye tekrardan soran Furkan, izin almadan annesinin yakasını bırakmayacağa benziyordu.

Sultan, masada bulunan Bora'ya çevirdi bakışlarını.

" Bora, nerelere gideceksiniz? "

" Halı sahada maç yapacağız. Furkan'a izin ver gelsin. Dayısı ona futbol nasıl oynanır öğretsin" diyerek gururla çayını yudumlayan Bora, Sultan'ın cevabını beklemeden Furkan'ı da elinden tutarak masadan kalktı.

"Dikkatli olun. Bora, eğer Furkan'a bir şey olursa..."

"Merak etme anne. Ben kendimi korurum" diyen Furkan, dayısının ardından hızla merdivenleri çıktı.

"Ben kalede dururum " diyerek kaleye koşan Furkan'ı, omuzlarına çıkaran Miraç, "sana çok daha önemli bir görev vereceğim" diyerek Furkan'ı sahanın dışına çıkardı. Burası onun için tehlikeli olabilirdi.

"Furkan, bir maçta en önemli şey nedir biliyor musun?" diyerek Furkan'ın dikkatini çekmeyi başaran Miraç, elindeki bayrağı Furkan'ın eline vererek "En önemli şey taraftardır. Sen burada bizim için destek ol biz de maçı kazanalım" diyerek Furkan'ı sahanın güvenli bölgesine yerleştirip sahaya geri döndü.

" Süpriz. Biz geldik" diyerek Melek'in odasına giren Ece, içeride hasta olduğunu görünce tekrar dışarı çıktı.

"Ne zaman gelsem hastası oluyor" diyerek dudaklarını büzünce Sultan, "O bir doktor canım. Bu normal" diyerek hastaların beklemesi için koridorda bulunan sandelyelere oturdu.

" Ya kalk oturmayalım burada. Melek, kırk saate çıkmaz. Kantine inelim " diyerek Sultan'ı sürükleyen Ece, acil kapısının oradaki hareketliliği farkedince izlemeye başladı. Onun durduğunu farkeden Sultan, bakışlarını kapıya doğru çevirdi.

Ya gözleri ona oyun oynuyordu ya da şuan bir hayalin içindeydi.

" Sultan, ne işiniz var sizin burada. Hemen dışarı çıkın"diye bağıran Melek'ten başkası değildi. Sultan, olayın şokunu atlatamasa da hesap sormak için kapının önünde bekleyen Bora'nın yanına gitti. Bora ise başını ellerinin arasına almış, neler olduğunu kavramaya çalışıyordu. Her şey bir anda olmuştu. Ilk önce Furkan'ı sahada gördü sonra da Miraç'ın kollarında. Furkan, o sahaya nasıl inmişti, nasıl yaralanmıştı. Belki de Miraç olmasa her şey daha ciddi olabilirdi. Kafasını kaldırıp Miraç'a bakmak istediğinde ise kendisine daha doğrusu Miraç'ın üzerine doğru gelen Sultan'ı gördü. Furkan'ı, Miraç'ın kollarında gördüğü için yanlış anlamış olabilirdi. Ve şuan kimsenin en ufak bir yanlış anlamayı kaldırabileceğini sanmıyordu.

" Oğluma ne yaptın? "diyerek dişlerinin arasından konuşan Sultan'ı sakinleştirmek için söze karışan Bora her ne kadar "Sultan, Miraç bir şey yapmadı. O sadece onu kurtarmaya çalıştı" dese de Sultan'ın pek anlar gibi bir hali yoktu. Yangın yerini andıran bakışlarını Miraç'ın gözlerine sabitleyip "Ona bir şey olursa seni kendi ellerimle öldürürüm" diyerek hızla arkasını dönüp yürümeye başladı.

Sultan, bir yangın başlatmıştı. Hem kendi gözlerinde hem de Miraç'ın yüreğinde. Kim isterdi ki sevdiği kadının canına zarar gelsin. Onun eline diken batsa kendisinin yüreği kanardı. Miraç, sevdiği kadının en sevdiğine nasıl zarar verebilirdi ki. Candan öte canandı o. Furkan, onun oğlu olmasa da sevdiği kadının oğluydu.

Miraç, oturduğu sandalyeden kalkıp Furkan'ın durumunu sormak için doktorun yanına gitmeye karar verdi. Koridorda ilerlerken yanından geçtiği odada Furkan'ın yattığını gördü. Ve sevdiği kadını. Başını , ne ara hastaneye geldiğini bilmediği Jack'in omzuna yaslamış, elleri ile de Furkan'ın ellerini hapsetmiş Sultan'ı gördü. Yanında olup ona destek vermek yerine lanet bir pencerenin ardından bu mutlu aileye bakıyordu. Neden o resimde kendi yoktu? Nasıl olmuştu da her şey böyle yerle bir olmuştu. Aptalca bir gurur her şeyi bitirebiliyordu. Bunun canlı örneğiydi. Bakışları Jack ile buluşunca yerinde huzursuzca kıpırdandı. Jack'in, Sultan'a bir şeyler söylediğini görünce geldiği yere geri gitmeye karar verdi.

" Miraç, biraz konuşabilir miyiz? " diyerek Miraç'ın yanına yaklaşıp cevap beklemeden yürümeye devam etti. Miraç'ın kendisini takip edeceğini biliyordu.

" Lafı uzatmayı sevmem. Zaten sen de beni pek sevmezsin. Muhabbet etmeye gerek yok" diyerek direk konuya girmeyi seçen Jack, sanki söyleyeceği şeylerle günah çıkaracağını hissediyordu.

" Ilk olarak ben Sultan'la evli değilim .." daha cumlesini bitirmeden Miraç'ın başını kaldırıp "ne saçmalıyorsun sen?" demesiyle devam etti.

"Ama, Furkan'ın babasıyım"

♥ TOZ PEMBE ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin