Bölüm 4

6.9K 543 49
                                    

~~~~~~~~

Tenha sokaklarda sessizce yürüyordu. Yanı başında yürüyen hayalletten başkası yoktu yanında. Yanındaki hayalete gülümsedi. Elindeki kanın bir kısmını emdi. Gözlerini kapatıp bu enfes tadın keyfini çıkardı birkaç saniye. Bir hayatın ellerinde son bulması hissi... Bu düşündüğünden çok daha tatmin ediciydi. Ruhu hala zevkle titriyordu, yemek yememişti ama karnı aç değildi. Sanki tüm ruhu buna açtı ve artık doymuştu. Şeytani gülümsemesi yüzüne yayılırken ardında bıraktığı şaheserine son kez göz attı. Şahaserinin etrafı minik kırmızı bir göletle süslenmişti. Ay ışığının vurduğu kırmızı göl gecenin karanlığının içinde şehvetle parlıyordu. Kırmızı ve siyahın muhteşem uyumuyla gözlerine muhteşem bir ziyafet çektirdi. Denize düşen yakamozlara benziyordu kan gölünün üzerinde dans eden ay ışığı. Ah hayır bu çok daha güzeldi. Soğuk suya çarpan ışıktan çok daha muazzam. Sıcak kan, rengiyle ve ılıklığıyla manzarayı daha da ısıtıyordu. Kan gölünün ortsındaki figür ise ah işte sanat eserinin en güzel noktasıydı. Değersiz hayatıyla böyle bir sanat eseri oluşturabilir miydi? Ona minnettar olmalıydı. Değersiz hayatını muhteşem bir tabloya dönüştürmüştü. Artık değersiz bedeni onun hayatına engel olmak yerine onun daima hatırlanacak eserinde yeniden can bulmuştu. Kimse insafsız olduğunu düşünemezdi. Ona yeniden doğma şansı vermişti ve borcunu ödemişti. Hızla arkasını döndüğünde rüzgar yüzünü küçük dokunuşlarla okşadı. Gözlerini kapattı ve merhametinin kabul gördüğünü düşünerek adımlarını hızlandırdı. Yüzünde engel olamadığı gülüşü, çevik ve güçlü adımları ile karanlık sokakta kayboldu. 

~~~~~~

Beyaz dar pantolonu, göbeğini açık bırakan kırmızı beyaz kareli gömleği, dalgalı saçlarının muhteşem rengini ortaya çıkaran kırmızı bandajıyla bir cinayet dedektifinden çok mankenlere benziyordu. Chanmi öyle karanlık görünüşe bürünebilecek bir kız değildi. İlk göreve başladığı yerlerde bu her zaman sorun oluyordu ama kısa sürede herkes alışıyordu. Hatta ilk göreve başladığı yere kot elbise ile gitmesi yüzünden onun bir yalancı olduğundan şüphelenmişlerdi. İnsanların kıyafetleri neden sorun oluyordu ki? Yani siyah yerine beyaz kot giymek atlet yerine renkli gömlek giymek arasındaki tek fark ton farkı değil miydi? Şubeye girdiğinden beri tüm şaşkın gözleri üzerine çekmesini umursamadan kahve makinesine yönelmişti. Kendine bir kahve alıp odasına doğru ilerlediği sırada bir anda sarsılmıştı. Tam odanın önündeydi ve birinin omzuna attığı kolla dengesini kaybetmiş kahvesinin bir kısmını pantolonuna dökmüştü. "Lanet olsun" diye geçirdi içinden. Pantolonu beyazdı ve tüm gün kocaman bir kahve lekesiyle dolaşmak zorunda kalacaktı. Yüzünü buruşturduğunda kulağının hemen yanındaki eğlenen sesle kendini toplamıştı.

-Sana kahve aldım çaylak ihtiyacın olacak.

Chanmi neşeli sesin sahibine dönüp yapmacık bir şekilde gülümsemişti. İntikam mı alıyordu yani? Ah çocuk gibiydi. Aynı yapmacık gülüşü o da yaptığında burnuna doğru kahveyi tutmuş elindekini de çekip almıştı. Kendi elindekini Namjoon'a kaptıran Chanmi eline tutuşturulan kahveye şüpheli gözlerle bakmıştı. Ne vardı içinde? Müsil? Zehir? Namjoon az önce elinden aldığı kahveden büyük bir yudum aldığında Chanmi'ye dönüp konuşmaya başlamıştı.

-Bunu içmemiştin değil mi?

-Henüz fırsatım olmamıştı.

-Iyy çok şekerli.

Chanmi, yüzünü buruşturup tadı uzaklaştırabilirmiş gibi dilini çıkran çocuğa bu sefer gerçekten gülümseyrek bakmıştı. Çocuk odaya girip elindeki kahveyi hemen girişteki masanın üzerine adeta fırlatmıştı. Chanmi'de onu izliyordu. Kendi masasına ulaşıp bir dosya alıp parlayan gözlerle kıza bakmıştı. Kız sadalyeye oturmaya gerek duymadan masanın üstüne çıkmıştı. Bu çocuk bu kadar heyecanlıysa kesinlilikle ilk görevi için uzun süre beklemesine gerek kalmamış demekti. Elindeki kahveye sıkı sıkı tutunmuştu. Çocuk yavaş adımlarla yanına geldiğinde elinde tuttuğu sarı kaplı bir dosyayı yüzüne doğru salladı.

Efsane İkiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin