Hapishanenin önüne geldiklerinde ikisi de etraflarına bakınıyorlardı. Emily ve Mike büyük ihtimalle şefe haber vermişti ve buralardan bir yerden üzerine atlamasını bekliyordu ama kimsecikler yoktu. Chanmi kendi kendine "Bu hiç mantıklı değil Namjoon" diye mırıldanıyordu. Namjoon da bu durumdan hoşlanmamıştı gerçi ama yine de renk vermeden kapıdaki memurun yanına gidip görüşmek istediği adamın ismini vermişti. Görevli kafasını kaldırıp Namjoon'a bakarak "Buraya gelen ve bu mahkumu soran olursa onlara 'Kıçınıza tekmeyi basmama son bir adım kaldı ben o adımı atmadan merkeze geliyor musunuz yoksa uzaklaştırma emrinizi imzalayayım mı?' dememi istediler efendim. " dediğinde Chanmi gülmeye başlamıştı.
"Bak şimdi gerçekten oldu. Bir an korktum ya"
"Pek sevindin bakıyorum da ufaklık"
"Sevindim tabi kolay olsaydı sıkılmaya devam edecektik değil mi?"
Chanmi memurun oturduğu odanın camlı duvarına sırtını dayarken Namjoon da kollarını göğsünde bağlamıştı. "Merkeze mi dönüyoruz yani?" diye sorduğunda yüzündeki memnuniyetsizlik akacak kadar belirgindi ve Chanmi istemese de ona sormasına kıkırdamıştı.
"Başka gidecek yerimiz mi var sanki? Gidelim ve dosyamız için savaşalım bunu alnımızın akıyla aldık."
"Çok duygulandım ufaklık ama şef bu duygulu konuşmaya kesinlikle kulak vermez. Geçen sefer kıçımızı şu senin yakışıklı kurban kurtamış olabilir ama bu seferkinde kurbanın bizim için kılını bile kıpırdatacağını sanmıyorum"
"Ne kadar kendine güven sahibisin sen öyle gözlerim yaşardı"
İkilinin sanki evlerindeymiş gibi konuşmasına şaşkınlıka bakan görevli karşısında iki normal insan olsa da onlardan vahşi iki hayvanı izler gibi izliyordu. Sonunda boğazını temizleyip "Efendim burada bu şekilde kalamazsınız" dediğinde hem kız hem de genç adam onu unutmuş gibi gözlerini görevliye çevirmiş sonra bir şey demeden hareketlenmişlerdi. Genç adam önden giderken kız da elerini arka cebine sokmuş yürüken konuşuyordu.
"Bak ufaklık bu dosyayı kullanarak daha eğlenci bir şeyler bulabiliriz. Yoksa basına veririz diye tehdit ederiz."
"Kendimizi anında kapının önünde buluruz."
"Diğer türlü de öyle olacak zaten. Bu işe karışmamızı kesinlikle istemeyecekler. Hele son olayda ihlal ettiğin yüz kadar kuralı sayarsak..."
"Bir tek ben ihlal ettim zaten değil mi? Bu arada ablam bugün bir gelsin de yüzünü göreyim diyor"
"Hani imzalayacaktı o gitmeme gerek yoktu?"
"Başhekim bugünkü seansı izleyeceğim diye tutturmuş"
"Tiyatro mu çevireceğiz?"
Chanmi çocuğun sırtına zıpladığında dışarı çıkmışlardı. Namjoon kızın bir anda sırtına çıkması ile sendelerken bir yandan da "İn tepemden lanet olasıca! Kaç kez yapma dedim şunu" diye bağırıp kızı sırtından atmaya çalışıyordu. Ama Chanmi ona inat kollarını çocuğun boynuna daha sıkı sarmış "Sürekli gitmektense arada bir tiyatro oynamak daha iyi değil mi?" diye konuşmaya devam ediyordu. Monster arabaya kadar kızı taşıdıktan sonra Chanmi uyarı beklemeden çocuğun sırtından atlayıp arabanın tepesine basarak diğer tarafa geçmişti. Genç adam kendi koltuğuna otururken "Adam gibi bin şu arabaya bir kez de adam gibi bin ya" diye söyleniyordu.
"Bazen çekilmez yaşlı bir amca gibi oluyorsun Namjoon biliyorsun değil mi?"
Derin derin nefes alan genç adam içinden sakin ol diye sayıyordu. Merkeze gittiklerinde Chanmi yine Namjoon'un omzundaki yerini almış kendini çocuğa taşıtırken bir sürü hakaret işitiyordu. Önlerine çıkan Mike ve Emily kapıda onları bekliyordu. İkisinin de gözlerinde saçılan ateşler yüzünden Chanmi çocuğun kulağına eğilip "Başımız dertte mi ortak?" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsane İkili
AksiBiriminde üstün başarılarına rağmen sorunlu kişiliği yüzünden canavar diye anılan bir başkomiser. Herkesin cıvıl cıvıl gördüğü yetenekli, inatçı ve zeki bir komiser. Bir arada kalmaları mümkün görülmeyen bu iki polisin çatışmaları arasında çözülen c...