Namjoon takılan kızı düşmeden yakalayıp otoparkın arka tarafında sakladığı arabaya binip son sürat önüne çıkan herkesi ezme pahasına merkezden uzaklaştığında tüm cinayet şube ikilinin arkasından bakıyordu. Şef uzaklaşan arabanın arkasından bir küfür saldığında diğer herkes daha önemli bir şeye odaklamıştı. Herkes kulaktan kulağa Namjoon'un Chanmi'yi bırakmayıp onunla birlikte kaçışını ve güldüğünü konuşuyordu. Şef sorgu odasına dönüp dağılmış kadını gördüğünde yumruklarını sıkıp kadının tehditlerini dinlemek zorunda kalmıştı. Katil bile olsaydı belli bir protokol uygulamaları gerekiyordu ve şu an karşısında ülkenin en prestijli gazetesinin yayın editörü ve güçlü bağlantılara sahip bir ailenin tek çocuğu oturuyordu. Şef sinirle odasına girip kapısını sertçe çarptığında şubedeki bir avuç insan yerinden sıçramıştı.
Namjoon merkezde olmasa da bu sahneyi kafasında tahmin edebiliyordu bu yüzden yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. Yanındaki kız da gülüyordu. Kafasını çevirip kıza baktığında renginin attığını fark etmişti. Bacağı acıyor olmalıydı ama yine de hiç acı çekiyor gibi durmuyordu. Bir anda kafasını çevirip Namjoon'a baktığında yüzünde büyük bir sırıtışla "Hastaneye gitmeliyiz" demişti. Namjoon bunun neden bu kadar iyi bir şey olduğuna anlam verememişti. Sonra kız önüne dönüp "Eğer bugün de terapiye gitmezsen yarın şef bizi çiğ çiğ yiyecek" demişti. Namjoon yola döndüğünde kızın haklı olmasından nefret etmişti. Şu an şefin ne kadar sinirlendiğini tahmin bile edemiyordu. Üstelik basın cinayetin neredeyse her ayrıntısını çoktan yayınlamıştı ve yarın katilin kim olduğu ortaya çıktığında merkez pazar yerine dönecekti. Şu an büyük ihtimalle baş ağrısı nöbetleriyle herkese bağırarak dolaşıyordu ve bu stresin üzerinde eğer terapiye gitmediğini öğrenirse görevden almaya gerek duymadan öldürürdü Namjoon'u. Yüzünü ekşitip ani bir u dönüşü ile hastaneye yöneldiğinde Chanmi'de şarkı mırıldanmaya başlamıştı.
-Sen neden bu kadar neşelisin? Canının acımasını seviyorsun herhalde.
-Hayır, o kadar mutluyum ki acıyı hissetmiyorum şu an.
-Kaybetmiş olmana rağmen mi?
-Tam anlamıyla kaybetmiş sayılmam değil mi? Sadece bir lezbiyenle karşılaşmayı beklemiyordum. Kadının tüm sevgililerini araştırırken onu atlamış olmam çok normal. Hem sen nasıl anladın Robin'in Daphne'ye aşık olduğunu?
Chanmi merakla Namjoon'a döndüğünde çocuk gözlerini yoldan ayırmadan gülmüştü.
-Ufaklık insanların tercihlerine saygılı biriyimdir. Gay olabilir lezbiyen olabilir onları kabullenirim. Bu yüzden görmek daha kolay olur. Ama sen hala küçük bir çocuk olduğun için geçirdiğin şoku tahmin edebiliyorum.
Chanmi'nin tüm neşesi kaçıp gitmişti. Namjoon ona bakmasa da yaydığı enerjiden küçük bir çocuk gibi davranılmasından nefret ettiğini anlamıştı ve bu hoşuna gitmişti. Bu kızın zaafını bilmek onu biraz da olsa rahatlatıyordu. Hastanenin önüne gelene kadar Chanmi ile dalga geçmişti ama kız tek kelime etmemişti. İçeri girdiklerinde pskiyari bölümüne kadar onunla yürüyen kızı gördüğünde onu durdurmuştu.
-Sen nereye?
-Seninle geliyorum. Unuttun mu ben de doktorun korumalarından biriyim.
-Merak etme bugün adamı dövüp yarın kovulmak gibi bir niyetim yok. En azından bugün için uslu durabilirim.
-Olabilir. Ben de seninle geleceğim.
-Sen gidip tedavi olsana! Şu haline bak yürüyemiyorsun bile.
-Ben tanımadığım insanlara tedavi olmam.
-Doktorlarla oturup aile sırlarını paylaşmana gerek yok zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsane İkili
ActionBiriminde üstün başarılarına rağmen sorunlu kişiliği yüzünden canavar diye anılan bir başkomiser. Herkesin cıvıl cıvıl gördüğü yetenekli, inatçı ve zeki bir komiser. Bir arada kalmaları mümkün görülmeyen bu iki polisin çatışmaları arasında çözülen c...