XXI(FINAL)

646 44 96
                                    

Uçaktan indiğimizde yüzümü yalayan sıcak havayla içim kıpır kıpır olmuştu. Yoongiye çok yakın hissediyordum kendimi. Herşey güzel olucak. Hissediyorum. Herkes çok heyecanlıydı. Özellik jin hyung. Devamlı gülüp duruyordu. Bana yaklaşıp göz kırpmış ve omuzumu güven veren bir şekilde sıkmıştı. Oda benim gibi düşünüyordu. Biliyordum.

Tae jimini neredeyse kucağında taşıyacak kıvama gelmişti. Bebekleri olucağı için o kadar mutlulardı ki bize de bulaşmıştı mutlulukları. Onlar için çok mutluydum ve birazda kıskanmıştım açıkçası. Yoongi ve benimde bir bebeğim olsaydı nasıl hissederdim diye düşünmeden edemiyordum. Ya da bunu nasıl karşılardı o muhteşem kahkahasını atıp bana sarılırken hayal etmiştim sevdiğim adamı çok güzel görünüyordu hayalimde. Bir an önce ona ulaşıp her şeyi geride bırakmak istediğimi söylemek istiyordum.

Jiyong ve seungri yanıma geldiğinde onları elele gördüğümde ne kadar şaşırdıysam onların bana anlattıklarına bir o kadar şaşırmıştım. Yoongiyle jiyongun dostluklarından başlayan ve sonunda düşmanlığa dönen ilişkileri, yoonginin evleneceği kızı nasıl tüm ülkeye ve yoonginin ailesine rezil edilişine kadar. Yoonginin rio ya sırf bir ailenin gözünden düştüğü için sürülmesi ve ben. İkisi de birbirine kalıcı zararlar vermişlerdi. Yoonginin nişanlısına karşı seungriyle intikam almıştı. Aslında benlik bir durum söz konusu değildi. Jiyongla ileri giden bir ilişkim hiç olmamıştı. Fakat tutumları beni sürtük gibi hissettirmişti.

Seungri bana ' Aşık olduğunu kabul ettiğin için barıştın onunla kook bizim yüzümüzden ona da kendine de zarar veriyorsun. O sana aşık her allahın günü hastaneye gelip seni görmeden durumunu öğreniyor yoongi haberin var mı?' demişti. Haklıydı ve beni ziyaret etmeyişine üzüldüğümü de o zaman anlamıştım. Onu bekliyordum. Daha sonra jimin'in sakladığı o kartları buldum. Her gün kapıma bırakılan mavi orkidelerin ona ait olduğunu öğrenmiştim. Onu affetmem için yaptıklarına geçte olsa karşılık verecekken hiç bir yerde ona ulaşamamıştım.

Şu an heyecanlıydım bana söylemesi için namjoon hyunga söyledikleri kalbimi sıkıştırıyordu. Onu eskisi gibi bulmak istiyordum. Asi ama bana ait. O kızı hayatımıza hiç girmeden uzaklaştırmak istiyordum bizden.

Kafamdakiler dönüp dururken arabanın camından tanıdık manzaraya bakıyordum. Yine o kilisenin önünden geçiyorduk. Bu sefer ayrılık değil kavuşma vardı kaderimdeki adama gidiyordum işte. Buna şuan tanrının da şahitlik ettiğini hissediyordum. Evin olduğu yöne doğru havalanan beyaz kuşlarda buna kanıttı işte.

Uzaktan görünen evi gördüğümde yanımda oturan jimin elimi tutmuş ve bana gülümsemişti.

"Her şey çok güzel olucak kook." Umarım diyebilmiştim.

Araba evin önünde durduğunda evin önündeki korumaların bize doğru yaklaştığını görmüştüm. Namjoon hyungun dediği gibi başına bir sürü koruma dikmişlerdi. Korkmaya başlamıştım. Çünkü içeri giremezsek onuda dışarı çıkaramaz hatta konuşamazdık bile.

Namjoon hyung arabadan inip onlara doğru yürüdü. Biraz sinirli birazda hızlı bir şekilde bize doğru dönmüş ve arabaya gelmişti.

"İçeri girmemizi istemiyorlarmış. Dayımın emriymişmiş. Sen kimsin de beni engelleyeceğini sanıyorsun acaba?" arabayı çalıştırmış ve hızla eve doğru gidiyordu. Olduğumuz yere daha çok yapışmışken namjoon hyung korumaların arasından evin bahçesine dalmıştı.

"Bay Kim bay min'in emrini çiğniyorsunuz şuan." Korumalardan biri yanımıza geldiğinde sertçe adamı ittirmiş ve bana dönmüştü.

"Eve gir hemen." Onları korumalarla bırakıp koşarak eve girdiğimde kalbim deli gibi atıyordu. Salon boştu, mutfakta öyle hızla üst kata çıkmıştım. Odasından gelen sesleri duyunca direk oraya yönelmiştim. Kapıyı açtığımda yerde oturmuş telefonda biriyle konuşuyordu. Hayır kavga ediyor demek daha doğruydu. Beni gördüğünde şok olmuş bir şekilde bana bakakalmıştı.

MAGAZINE /(yoonkook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin