II

1.7K 201 103
                                    

Louis'nin gözleri her geçen saniye biraz daha büyürken Dük sadece sırıtarak onu izliyordu.

Harry insanların kendisinden korkmasını severdi.

'Gele gele bu adama mı denk geldim.' diye düşündü Louis. 'İşte şimdi babam beni öldürecek.' Tamam kendi babası da Dük'tü ama Harry Styles, Tanrı aşkına, adam Düklerin başı gibi bir şeydi. Ya da Tanrı mı demeliyiz?

Louis Dük'ün önünde başını eğip reverans yaparken hemen kekeleyerek "Ş-şey ben b-bilmiyord-" diye bir şeyler söylemeye çalıştı.

Harry kollarından tutup Louis'nin reverans yapmasını engelledi. "Hey arkadaş olduk sayılır önümde eğilmene gerek yok Louis." dedi yüzünde gülümseme olmadan.

Çünkü, eh, o pek gülümsemezdi.

Louis'nin yanakları bugün yüzüncü kere kızardı. "Arkadaş mı?" diye mırıldandı.

Rüyada falan olmalıdı. Bu Harry Styles'tı. Hani şu etrafına korku salan, herkesten nefret eden, kimsenin yanına yaklaşamadığı İngiltere'deki en güçlü Dük!

Harry hiçbir şey demeden Louis'nin onu takip edeceğini bilerek önden yürümeye başladı.

Az kalmış olan yolu tamamladıklarında Louis Harry'nin gerildiğini fark etti ancak üstünde durmadı.

Çarşıdaki tezgahların önünden yürümeye başladılar. Tam anlamıyla gördükleri herkes Harry'ye reverans yapıyor veya başlarını eğiyordu ve Harry'nin insanların yüzlerine dahi bakmaması Louis'ye garip ve, eh hadi itiraf edelim, biraz da çekici gelmişti.

Louis aldığı her şey için satıcılara fazladan para verdi ve gördüğü herkese tapılası gülümsemesinden sunmayı unutmadı.

Çünkü bu Louis Tomlinson'dı, onu tanıyan herkes onun Dünya'daki en kibar ve sevecen insan olduğuna yemin edebilirdi.

"Teşekkür ederim." dedi Louis adama yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.

Harry rahatsızca yerinde kıpırdandı "Biraz fazla gülümsemiyor musun?" dedi soğuk sesiyle.

Louis bir an için hareketsiz kaldı ve ne diyeceğini düşündü.

Ama bir şey dememeyi tercih etti. Çünkü, Tanrı aşkına, bu ne biçim bir soruydu böyle.

Biraz daha ilerledikten ve bir şeyler aldıktan sonra Louis gördüğü şeyle yerinde donakaldı.

Harry de onun birkaç adım önünde durmuş ve Louis'nin adeta kalp fışkıran gözlerle bir şeye odaklandığını gördü.

Neye baktığını görmek için başını diğer tarafa çevirdi ve-Tanrı aşkına. Onlar kedi miydi?

Harry garip bir yüz ifadesiyle Louis'ye geri döndü. "Sen iyi misin?"

"Tanrım, hayatımda bu kadar tatlı bir şey görmedim." diye mırıldandı Louis ve büyülenmiş gibi kedilere doğru yürümeye başladı.

Satıcıya her zamanki kocaman gülümsemesiyle bakarak "Sevebilir miyim?" diye sordu. Louis'yi reddetmek mümkün müydü? Adamın başını sallamasıyla Louis hemen birini kucağına aldı ve sanki bir bebekmiş gibi kediyi sevmeye başladı.

Harry tam arkasında durmuş hayranlıkla onu izliyordu.

O çok mükemmeldi.

Louis parıldayan gözlerle arkasına döndü, o an karşısındakinin Harry Styles olduğu gerçeğini boş vermişti.
Gülümseyerek kediyi ona uzattı."Sevmek ister misin?" diye sordu başını yana eğerek.

Harry ona kedilere alerjisi olduğunu ve tutamayacağını söyleyemedi. Louis ona öyle bakarken onu kırmak istemedi.

Kediyi kucağına almasıyla kedi kucağına kıvrıldı. "Anlaşılan seni daha çok sevdi." diye kıkırdadı Louis.

Harry hapşırmaya başlamamak için kediyi sepete geri koydu.

"Şey benim işim bitti, her şey için çok minnettarım." dedi hafifçe başını eğerek.

Harry çenesini tutup başını kaldırdı "Genelde insanların karşımda eğilmesini severim ama senin yapmanı istemiyorum." dedi.

Louis buna anlam veremese de başını salladı.

"Yorulmuşsundur, istersen evime gelip biraz dinlen sonra kendi şehrine geri dönebilirsin." dedi Dük hangi duyguyu barındırdığı belli olmayan sesiyle.

"Aslında eğer geç kalırsam babam çok kızar." dedi kısık bir sesle Louis. "Gitsem iyi olur, yeniden her şey için teşekkürler." dedi ve Harry'nin cevabını beklemeden hızla uzaklaşmaya başladı.

Harry orada kalakaldı ve bu mavi gözlü çocuğun ona hayatı bıyunca ilk kez hissettirdiği hislere anlam vermeye çalıştı.

Neydi bu?

Yanaklarının ateş almasını sağlayan, onu nefessiz bırakan ve kalbinin bu kadar hızlı atmasını sağlayan şey neydi?

Harry evine gitti ve üç ay boyunca o gün gördüğü mavi gözlü çocuğu düşündü.

My Last Duchess |l.s|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin