VII

1.5K 210 89
                                    

"Kaçalım mı?" diye sordu yumuşacık sesiyle.

Harry garipçe ona baktı. "Ne?"

"Kaçalım işte." diye yineldi Louis ayaklarını sallayarak.

Gölün kıyısına oturmuşlar ve ayaklarını suya sokmuşlardı.

Elleri hiç ayrılmamak üzere birleşmişti.

"Babamın gittiğime mutlu oluşunu görmek istemiyorum." diyr mırıldandı.

"İnsanların cinsiyetimize bakıp bizi ayıpladıklarını görmek de istemiyorum." diye devam etti ayaklarını suyun içinde hafifçe sallayarak. "Başka bir gezegene kaçalım."

"Louis," dedi Harry biraz üzgün ve biraz da sert çıkan sesiyle. Louis'nin çenesinden tutup başını kaldırdı.

"Yüzüme bak." dedi Louis gözlerini kaçırmaya devam edince.

"Baban sandığın gibi senden nefret etmiyor." dedi karşısındaki çocuğun dolmuş mavilerine bakarak.

"Nerden biliy-" Louis dudaklarını büzüp konuşmaya başladığında Harry onu susturdu.

Onu aylarca takip ettiğini ve ettirdiğini, babasının ona olan sevgisini böylece gördüğünü söyleyemezdi.

"Ayrıca," diye devam etti yeşilleri öfkeyle kararırken. "Eğer biri bir şey söyleyecek olursa, biri sana kötü gözle bile bakarsa Louis," dedi iyice yaklaşıp."Onların ölmek için yalvarmalarını sağlarım.

Louis hafifçe gülümsedi.

Birinin ona böyle değer vermesi onun için yeni bir şeydi.

"Lütfen böyle bir şey yapma Harry." dedi gülerek.

"Peki," biraz duraksadı "O zaman onları direk öldürürüm."

Louis başını geriye attı ve ağzından çıkan yükses sesli kahkaya engel olamadı.

Ardından utançla elini kapattı, kahkası tüm parkta yankılanmıştı resmen.

Bir el nazikçe elinin üstüne değdi ve ağzından çekti.

"Her ne kadar başkalarının senin gülüşünü duymalarını istemesem de," dedi Harry kocaman elleri arasında minicik kalan ele masum bir öpücük kondururken.

"Gülüşünü saklayarak bana eziyet çektirme. İzin ver yaşadığımı hissedeyim."

Louis gözleri dolarken hızla Harry'ye sarıldı.

"Harry, ben bu kadar çok değer vermene değecek bir insan değilim."

"Tanrı aşkına Louis." diye mırıldandı.

"Şu Dünya'daki en güzel varlık olan sen bile değerinden kuşku duyuyorsan diğer her şey yok olmalı."

Ellerini sıkıca ona sarılan bedene doladı.

Daha birbirlerini pek tanımıyorlardı bile.

Yani onlar böyle düşünüyordu.

Ama ruhları onlar daha doğmadan birbirini seçmişti.

Bu yüzden o gece, ne evlilik teklifini yapan Harry, ne de gözü kapalı 'Evet.' diyen Louis bunları yaparken en ufak bir endişe duymadı.

Ruhları birbirini çoktan tanıyordu, bedenlerin tanışmış olmasına gerek yoktu.

Bir süre sonra Harry ayağa kalkıp elini Louis'ye uzatıp onun da kalkmasına yardımcı oldu.

"Eğer babana gitmek istemiyorsan, biz de gitmeyiz." dedi üstünü silkelerken. "Eve vardığımızda ona haber gönderirim."

"Ama dediğim gibi Louis, onun sana önem verdiğine eminim." Yanına yaklaşıp yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Seni tanıyıp sevmeyecek tek bir kişi tanımıyorum."

Louis kalbi duracakmış gibi hissetti.

Hayatı boyunca almadığı kadar çok iltifatı tek bir günde alıyordu.

'Tanrım,' diye düşündü. 'Nasıl bir iyilik yaptım da kaderime böyle güzel bir adamı yazdın?'

At arabasına bindiklerinde Harry ellerinin üşüdüğünü hissederek ceplerine koydu ve o sırada eline çarpan şeyle gözleri kocaman açıldı.

Elini sertçe alnına vurdu ve "Louis yüzüğü vermeyi unutmuşum." dedi şaşkınlıkla.

Louis onun bu haline kahkahalarla gülmeye başladı ve elini uzattı. "Geç olsun güç olmasın diye bir söz vardır Harry, tak şunu hadi." dedi hâlâ gülerken.

İlerleyen dakikalar oldukça sessiz ama sevgi dolu geçmişti.

Louis yorgunluğuna karşı koyamayıp Harry'nin dizine kıvrılıp uyuya kalmıştı.

Harry ise hiç gözlerini ayırmadan tüm yolculuk boyunca onu izlemişti.

İnanamıyordu...

Bir varlığın bu kadar mükemmel olabileceğine inanamıyordu.

My Last Duchess |l.s|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin