Harry pazar günleri evde hiç hizmetçi olmamasını istediği için kendine söverek hızla aşağı indi. Kapısı normal şartlar altında pek çalmazdı, kimse kapıyı çalmaya cesaret edemezdi. Ve Harry bu gelenin kim olduğunu merak ediyordu.
Sinirle ve biraz da merakla kapıyı araladığında karşısında bugüne kadar buralarda hiç görmediği bir çocuk duruyordu.
Burada yaşamadığına emindi çünkü böyle güzel birini daha önce görmüş olsa unutmazdı.
"Şey..." diye söze başladı oğlan. Ardından boğazını temizledi. "Ben Tomlinson asilzadelerinden Louis Tomlinson." Kaşlarını çattı ve kendi kendine "Neden bunu her gördüğüm kişiye belirtmem gerekiyorsa..." diye mırıldandı. Ama Harry bunu duymuştu ve dudaklarında sevgi ve şefkat dolu bir gülümseme oluştu. Ve Harry hemen o gülümsemeyi sildi. Ne oluyordu böyle? Harry gülümsemezdi.
Louis yüzüne kocaman bir gülümseme kondurdu. "Şey babam beni bir şeyler almam için buraya gönderdi bizim yaşadığımız yer daha çok kasaba gibi burası daha çok şehir gibi, her şey var. Aslında keşke burada yaşasaydık. Orada pek arkadaşım bile y-" Louis biran duraksadı."Ay of ben yine çok konuştum." Hafiften yanakları kızarmaya başlamıştı.
"Yani şey soracaktım ben kayboldum da çarşıya nereden gidiliyor? Etraftaki tek ev sizinki de..."
Louis karşısındaki adamın sert ve yoğun bakışlarından korkmadığını ve utanmadığını söylese yalan olurdu.
Yine çok konuşmuş ve saygısızlık etmiş olmalıydı, Louis bunu hep yapardı.
Oysa o an Harry'nin aklından bambaşka şeyler geçiyordu.
Bu çocuk... Fazla güzeldi.
Ve onu gülümsetmişti! Tanrı aşkına, onu kimse gülümsetemezdi.
Ve Harry o an çocuğun deniz mavisi gözlerinde boğulmak istediğini fark etti.
"Seni oraya götürmeme ne dersin?" Harry ağzından çıkan şeye kendi bile inanamazken Louis kocaman gülümsedi. Ne çok gülümsüyordu öyle.
Louis saygısızlık yapmamış olduğunu fark ederek keyifle kahkaha attı. "Bunu yaparsanız çok minnettar kalırım."
Louis cidden mutlu olmuştu ve biran sonra kaşları çatıldı. Ya adam sinir bozucu olduğu için onu tenha bir yere götürür ve öldür- Louis hızla başını iki yana salladı. Tanrı aşkına!Harry hâlâ yaptığı şeye inanamazken pelerin tarzı olan kıyafetini üstüne aldı ve yanındaki mavi gözlüyle birlikte çarşıya doğru yürümeye başladı.
Harry en son ne zaman çarşıya gittiğini hatırlamıyordu bile.
Tanrı aşkına, o en son ne zaman insan içine çıkmıştı ki?
"Şey teşekkür ederim." Louis konuşmaya başladı. "Ben çok konuşup saygısızlık ettim sanmıştım, beni götürmeniz çok kibarca." deyip hafifçe kıkırdadı.
"Çok konuşmanın saygısızlık olduğunu sanmıyorum." dedi Harry Louis'ye bakmadan.
"Babam hep der ki;" Louis yerinde durunca Harry'de birkaç adım önünde durdu ve arkasına dönüp merakla ne yaptığına baktı.
Louis kaşlarını çatıp göğsünü şişirdi ve işaret parmağını Harry'ye doğru sallayarak garip bir aksanla "Louis çok fazla ve gereksiz konuşuyorsun. Bu saygısızlığından dolayı kimse seninle evlenmeyecek."
Harry ağzı açık ona bakakaldı.
Saniyeler sonra ise kahkahalarla gülmeye başladı. Öyle ki karnına saplanan ağrıyla hafifçe eğildi. Harry yıllar sonra kahkaha atarken bu çocuğun üzerinde olan etkisine hayret etti.
Başını kaldırdığında çocuğun gülümseyerek ona baktığını gördü.
"Bir şey diyebilir miyim?" diye sordu Louis. "Tabi." dedi Harry hâlâ yüzünde olan gülümsemeyle.
"Daha çok gülmelisiniz, zira hayatımda sizin kadar güzel gülen tek bir kişi görmediğime yemin edebilirim."
Harry'nin gülümsemesi yüzünde donakalırken hayatında ilk defa aldığı iltifat karşısında hayrete düşmüştü.
Ağzı 0 şeklini alırken yanaklarının ısındığını fark etti. 'Bu da ne, şimdi de yanaklarımın ateşi mi çıkıyor?' diye düşündü.
"Heeey." diye seslendi Louis. "Hayatında ilk defa iltifat almış gibi davranmayı keser misin?" deyip kıkırdadı. Ancak Harry'nin aynı şekilde durmaya devam ettiğini görünce duraksadı. Harry bir şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi kaşlarını çatıp "Aslında hayatımda aldığım ilk iltifattı." diye mırıldandığında Louis "Oha ama." diye bağırdı sokağın ortasında.
Yaptığı şeyi saniyeler sonra fark ettiğinde hızla yanakları kızardı ve elini ağzına koydu.
"Senin gibi birinin nasıl iltifat almadığını anlayamıyorum." dedi Louis tekrar yürümeye başladıklarında.
Harry kuru bir gülümseme bıraktı. "İnsanlar benden pek hoşlanmaz."
"İşte bu bir yalan." dedi Louis parmağını ona doğrultarak.
"Senden hoşlanan bir sürü erkek ve kız olduğuna kalıbımı basarım." diye devam etti.
Harry hâlâ yürürlerken ona döndü. "Hoşlanan varsa bile benimle konuşmaya cesaret edemezler." dedi kuru bir sesle.
Louis korkuyla yürüme hızını yavaşlattı.
Bu adamın kim olduğunu bilmediğini fark etti.
"Şey,neden senden korktuklarını sorabilir miyim?" dedi kedi gibi çıkan sesiyle.
Harry yerinde durdu ve Louis'yi de durdurdu.
"Tanışmamıştık sanırım. Ben Harry. Harry Edward Styles." dedi ve elini uzattı.
Louis seslice yutkundu.
İşte şimdi batırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Last Duchess |l.s|
FanficHarry bir Dük, ve Düşes'i Louis'ye çok bağımlı. //Robert Browning'in 'My Last Duchess' adlı şiirinden esinlenilmiştir.// 26.11.18 / 07.03.19 directioner #1 topstyles #1 louis #2 bottomlinson #5 larry #2 louistomlinson #2