Umursamaz bir kişiliğim vardı, bunu biliyordun. Dayak yememi umursamamış ve sorularını da takmamıştım. Bir süre sonra sende sormayı bırakmıştın zaten.
'Sorun değil' demiştin bana. 'Anlatmazsan anlarım.'
Düşünceliydin sırıtık..Daegu 'nun güzelliklerinden konuşuyorduk. Sana memleketimi anlatmak zevkliydi. Gwangjulu olduğun için sana üzülüyordum çünkü Daegulu olmak demek hayata on sıfır önde başlamak demekti.
"Gwangju..." bir süre yere bakmıştın. "Güzel değil mi?" Dudakların öne doğru hareket ederken başını hafifçe yana eğmiştin.
"Belki güzeldir ama Daegu 'nun yanından bile geçemez."
"Whoa, Daegu Girl."
"Hemde en orijinalinden."
Bunu dememle kahkaha atmıştın. Diş etlerin gözükecek şekilde gülümserken o an bir tabu daha yıkıldı ve dudaklarımın kenarı iki yana kıvrıldı. İlk tebessümümü sana bahşederken gülüşün solmuş, kahverengi gözlerin tüm dikkatiyle gülümsememe odaklanmıştı.
"Siktir, çok güzel."
Ve dudaklarını yukarı kıvrılmış dudağımın kenarına bastırarak beni gülüşümden öpmüştün.
Kalbimin sebepsiz anormal hareketlerinden nefret ediyorum.