"Akşam bir şeyler mi yapsak?"
Sun Tae serseri bir tavırla önümdeki sıraya ters bir şekilde oturmuş ve dirseklerini masaya yaslamıştı.
"Defol başımdan Sun Tae. Seninle uğraşamam."
"Hadi ama Seolhyun, naz yapma bana."
"İstemiyorum dedim."
"İstediğini biliyorum, naz yapıyorsun sadece."
Sinirle ona çıkışacağım sırada defterini sertçe sıraya bırakmıştın. Gözlerin... gözlerin ateş gibiydi. İçinde yanan alevleri görebiliyordum.
"Sana istemediğini söyledi. İkile."
"Sen karışma Jung Hoseok."
Sende olmayabilirdi ama Sun Tae 'de başkan seçimlerinden bu yana sana karşı bir nefret vardı. Benden daha çok nefret etmeye hakkı yoktu.
"O nasıl benim için hiç kimseyse, sende öylesin Sun Tae. Git başımdan."
Kırılacağını bilseydim daha dikkatli konuşurdum, sırıtık çocuk. Sun Tae 'den ve seni kırmaktan nefret ediyorum.
