((11))

373 28 59
                                    

Hyejin'in anlatımıyla

     Sabah dans ederek uyandım. Çünkü alarm sesim MAMAMOO'ydu. Bu grubu çok seviyorum. Nedendir bilinmez.

    Alarmı kapattım. Ayağa kalktım. Aynaya baktım. Uzun kahverengi saçlarımı taradım. Belkide kestirmeliydim.

    Elimi yüzümü yıkadım. Kıyafetlerimi giyindim. Aşağıya indim. Büyükannem yine her zaman ki gibi kahvaltıyı hazırlamıştı.

    Yanağını öpüp masaya oturdum. Kahvaltımı ettim. Dişlerimi fırçaladım. Çantamıda alıp Moonbyul'un evine gitmeye başladım.

    Kapıyı çaldım. Kapıyı Xiumin açmıştı. Saçı dağılmış , gözleri kapalı bir şekilde dikiliyordu. Yavaşça içeriye girdim. Xiumin hala kapıda dikiliyordu.

    Kafamı içeriye uzatmam ile şok oldum. Moonbyul kafası yerde ayakları koltukta uyuyordu. Yavaşça yaklaştım acaba ölmüş müydü?

    Ayağım ile  dürttüm. Küçük bir hırıltı çıkardı. 'Acaba Yongsun görse fikri değişir mi?' Diye düşünürken telefonumu cebimden çıkardım. Bir kaç fotığrafını çektim.

    Hyerin'in adını bulup fotoğrafları attım. Dün akşam konuşmuştuk. Birbirimize ikisinin fotoğraflarını atacaktık. Moonbyul'u başka zaman bu kadar rahat çekemeyeceğim için kusura bakma Byul. Her şey senin için.

     Yarım dakika sonra mesaj gelmişti. Telefonu açtım. Hyerin fotoğraf yollamıştı. Fotoğrafı açtım. Bir çeşit uyuyan Yongsun'u görünce gülümsedim.

    Moonbyul bu fotoğrafı görse kalpten giderdi herhalde. Çünkü bu fotoğrafta bir çeşit melek vardı. Bizim ölü gibi yatan Moonbyul ile karşılaştırırsak bu kız insan olmazdı ya da Moonbyul mu insan olamazdı.

    Kafamı sallayıp saçma düşünceleri bir kenara bıraktım. Saate baktım. Geç kalacaktık. Moonbyul'u sertçe dürttüm. Yerinden hoplayarak kalktı. Etrafına baktı.

     "Hala bakınıyor. Kızım kalksana geç kalıcaz. Ben her gün bunları yaşamak zorundamıyım." Ben söylenirken Moonbyul koşarak odasına gitti. Üstünü giyindi ve aşağıya indi.

     Kapıya doğru ilerledim. Merdivenlerde uyuyan Xiumin ile karşılaşınca ağzım açık kalkmıştı. Bunlar ikiz olmadıklarına emin miydi acaba?

     Moonbyul  Xiumin'i sertçe dürttü. Zavallım neye uğradığını şaşırdı. Etrafına bakıp ayağa kalktı, geri içeriye gidip kendini koltuğa attı.

     Bunlar akşam ne içmişti merak ediyordum.

    Her zamanki gibi koşarak durağa vardık. Neden? Moonbyul geç kalmıştı. Çünkü Yongsun'u yakalaması lazımdı. Onun adına mutluydum.

    İlk defa birine karşı böyleydi. Heyecanlıydı, muyluydu. Onu böyle görmek güzeldi.

    Aklıma Wheein gelince yüzüm düşmüştü. Sevgilisi ile olan samimiyeti, ona sarılması, öpmesi. Derin nefes alıp gözlerimi kırpıştırdım.

    Ağlamak istemiyordum. Belimde hissettiğim eller ile Moonbyul'a döndüm. Sessizce sarılıyordu. Karşılık verdim. Her zaman yanımda olan arkadaşıma içimden teşekkürler yağdurırken otobüs geldi.

SESSİZ AŞK ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin