((17))

315 33 31
                                    

     "Yeter artık Wheein. Eve geldiğimizden beri ağlıyorsun."
     "Ne yapayım Jihyo. Durduk yere indi gördün. Hiç bir şey söylemiyor. Duygularını anlamak çok zor."

     Wheein eve geldiklerinden beri ağlıyordu. Jihyo ise onu teselli etmeye çalışıyordu. Wheein burnunu çekip kafasını yastıktan kaldırdı. Telefonu eline alıp Hyejin'i aradı. Anında reddetti. Wheein sinirlenerek Moonbyul'u aradı. Moonbyul telefonu açınca

     "NEDEN TELEFONLARIMI AÇMIYOR?"
     "NE BAĞIRIYORSUN YA. NE BİLEYİM BEN NEDEN AÇMIYOR. GİT ONA SOR."
     "İYİ BE SEN NEDEN BAĞIRIYORSAN. KAPAT. Aaa kapattı." Son söylediğini Jihyo'ya dönüp söylemişti. Jihyo gülmemek için kendini tutuyordu.

     Wheein telefonu eline alıp tekrar Hyejin'i aradı. Ama yine reddedildi. Sinirlenerek telefonu fırlattı. Daha sonra yaptığı hatayı anlayıp ayağa kalktı. Telefonunu yerden alıp sarıldı.

     Jihyo derin bir iç çekip 'neden geldim ki ben' diye sitem ediyordu. Yerde bağdaş kurmuş telefonuna sarılan arkadaşına bakarken.

* * * * * * * *    * * * * * * * *   * * * * * * * *   * * * * * * * *   * * * * * * * *

      Hyejin bardağa doldurduğu içkiyi kafasına dikti. Biten şişeye bakıp adama bağırdı.

     "Bir şişe daha." Dedi. Adam önüne şişeyi bırakıp geri gitti. Hyejin bir eline şişeyi bir eline bardağı aldı. İkisinede baktı. Bardağı masaya bırakıp şişeyi kafasına dikti.

     Karşısına oturan kişi ile ona döndü. Kısa saçlı yakışıklı bir kızdı. Gülümseyerek kızı işaret etti.

     "Sen de kimsin?"
     "Bu o kadar da önemli mi?"
     "Evet önemli. KİMSİN VE NEDEN OTURDUN?"
     "Tamam bağırma. Adım Jeongyeon. Seni böyle görünce konuşmak istedim. Dertli gibisin."
     "Hadi ya. Çok mu belli ediyorum." Dedi ve gülmeye başladı. Jeongyeon uzanıp elinden şişeyi aldı ve kafasına dikti.

     "Hey o benim içkim."
     "Hey birazcık paylaşımcı ol."
     "İstemiyorum."
     "İyi be al. Bakar mısınız iki şişe daha alabilir miyiz? Anlat bakalım ne oldu?"
     "Ne mi oldu. Sevdiğin kız sana hiç arkadaşım dedi mi?"
     "Demedi de. Sadece arkadaşım demesi mi seni bu kadar üzdü."
     "Hayır. Ben onu deliler gibi severken. Onun için bir çocuğu döverken, o beni sadece sınıf arkadaşı olarak görüyor hem de sevdiği varmış."
     "Yani. Bunlar senin onu sevdiğin gerçeğini değiştiriyor mu?"
     "Değiştirmiyor ama. Yine de yapabileceğim bir şey yok."
     "Yok mu? Sen bu kızı seviyor musun?"
     "Evet."
     "Peki bundan sonra hiç bir şey olmamış gibi davranabilecek misin?"
     "Sanmıyorum."
     "O zaman git söyle. Ne kaybedersin ki. Zaten şuanda da değişen bir durum yok. En azından için rahatlar."
     "Haklısın. Söylemeliyim değil mi?"
     "Evet. Durman bile hata. Koş hadi." Jeongyeon 'un bunu demesi ile koşarak oradan uzaklaştı. Jeongyeon yüzüne vuran gerçekle donakaldı.

     Hesap ona kalmıştı. Kafasını elleri arasına alıp kalan içkileri yudumladı.

     Hyejin koşarak Wheein'lerin evinin önüne geldi. Çalan telefonuna sinirlenip hemen kapattı. Eline bir taş alıp ikinci katın penceresine attı.

     Kimse çıkmayınca bir daha attı. Bir tane daha attı. Ama bu sefer cam sesi değilde bir inleme sesi gelmişti. Kafasını kaldırıp baktı. Bu Jihyo'ydu. Jihyo kafasını ovalarken Hyejin konuşmaya başladı.

SESSİZ AŞK ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin