Okulun kantininde, Evren'in arkadaşlarıyla dolu bir masada oturuyorduk.
Bir sürü kız ve birkaç erkek vardı. Kızlar sürekli kahkaha atıyorlardı. Ve sonra, Aylin gelmişti.
Evren bana, onunla arasının biraz bozuk olduğunu söylemişti.
Aylin, Evren'in yanına geçerek, o mutlu yüz ifadesi ile konuştu.
"Bana hediye ettiğin kolye için teşekkür ederim, gerçekten çok sade ve hoş." dedi ve elini boynuna götürdü. Dışarıya çıkan kolyeyle gözlerimin dolmasına engel olmak istedim.
Seneler önce benim ellerime tutuşturup, bu senin için dediği kolyenin aynısıydı.
"Bu sana özel Elis, başka bir kıza yakışmaz."
Ucunda minik bir nilüfer şeklinde bir çiçek vardı.
"Çok yakışmış," dedim bir saattir süren sessizliğimi bozarak. Aylin bana döndü ve büyük bir heyecanla konuşmaya başladı.
"Evren gerçekten çok tatlı, bana taktığında çok yakıştığını söylemişti." dedi ve gülümsedi.
Yanaklarından ki kocaman gamzeler belirginleştiğinde, başımı biraz eğdim.
Onun gibi gamzelere sahip değildim.
Onun kadar uzun değildim.
Onun kadar güzel değildim.
Onun kadar iyi değildim.
Ama çok seviyordum işte.
"İyi misin?" diye hiç konuşmayan bir çocuğun sesini duydum.
Ona evet dercesine başımı salladım. Sonrasında, Evren ve Aylin masadan kalktıklarında, bende durmamın bir anlamının kalmadığını düşündüm. Okulun çevresini turlayacaktım.
Derin bir nefes alıp, telefonuma kulaklığımı da takıp, kulaklığı da taktığımda hazırdım. Yavaş adımlarla turlayabilirdim. Sonuçta bugün ki neredeyse tüm dersler boştu.
Köşeyi döndüğüm anda, Evren'in dudakları o kızın dudaklarıyla birleşmişti. Kızın kolları, Evren'in boynunu sararken, Evren'in kolları da onun belindeydi.
Gözlerimi yumduğumda, yanağımdan süzülen yaşların yere düşüşünü hissettim.
İçimde ki kırgınlığı, paramparça oluşluğu.
Hemen kimse fark etmesin diye oradan uzaklaştım.
Kimseye görünmek istemiyordum.
Koskoca açık olan tiyatro salonuna girdim. Kulağımda çalan şarkıya eşlik ediyordum.
Birinin omzuma dokunması ile, dudaklarımdan kaçan çığlığa engel olamadım. Ardından kulağımda ki kulaklıkları çıkardım. Arkamı döndüğümde, masada benimle konuşan çocuk olduğunu gördüm.
"Şey, selam. Bu arada sesin güzelmiş." dediğinde, utançla başımı yere eğdim. Ayakkabılarıma bakarken, mırıldandım.
"Teşekkür ederim. Şey, Elis ben." dedim ve elimi uzattım.
"Egemen." dedi ve gülümsedi.
"O zaman, sonra görüşürüz galiba." dedim ve gidecekken, sesiyle duraksadım.
"Çok masum ve güzelsin." dediğinde, diyecek bir şey bulamadığım için başımı salladım ve hemen çıktım salondan.
Yanaklarımın kızardığına emindim. Ailem haricinde iltifat almaya alışık değildim ve utanıyordum. Birisi benimle ilgili güzel bir şey söylediğinde.
Çıkarken, birine çarptığımda kafamı kaldırıp kime çarptığıma baktım.
Evren'di.
Dudakları biraz kırmızıydı ve bu benim hem daha fazla utanmama hem de ağlama isteğime katkı sağlamıştı.
"Kim sana iltifat etti?" diye sorduğunda, ona bakmamıştım bile.
"Yoksa sinirlendin mi?" diye tekrar konuştuğunda, sinirlenmiştim.
"Neden birisinin bana iltifat etmesini bu kadar imkansız buluyorsun? Bende bir insanım, birisi de beni sevebilir. Çok uzak bir şeymiş gibi davranıyorsun her seferinde." dedim ve yanından geçtim.
Artık gerçekten sıkılmıştım.
Belki de beni gerçek bir kız olarak bile görmüyordu.
Aptal.
Ona kendimi belli ettirmek için atmadığım takla kalmamıştı ama o beni bir kere bile görmek için çabalamamıştı.
*Hellü and bb. Canım sıkkın ve mutsuzum, ne yapsam bilemiyorum. Yazarınız büyük ihtimalle tekrardan içinden yavaş yavaş sıyrıldığı o depresyona ve çöküntüye geri dönüyor. Çünkü şartlar bunu gerektiriyor. :).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalp kırığı|texting
Short Story→tamamlandı Anonim: Hani sen şimdi, mükemmel kızlarla takılıyorsun ya Anonim: Ben o mükemmel kızlardan biri olmak için, her şeyi feda ederdim Evren