Medya:Emre
Bu bölüm için birine sözüm vardı.Mesajları yorumları okudum ama bulamadım:( sınavı varken kitabı okuyan koca yürekli.. umarım kimya sınavın iyi geçmiştir :)"Haydi ayaklanın tembeller, geldik."
Murat Hoca'nın sesiyle, yumduğum gözlerimi açtım. Omzumdaki başın verdiği huzurla, mutlulukla gülümsedim. Otobüsteki gürültünün artmasıyla Ecmel kıpırdanıp, boynuma daha çok sokuldu. Murat Hoca'nın bize yaklaştığını görünce Sarışınım'ı hafifçe sarsıp uyandırmaya çalıştım. Lanet bir okul otobüsünde ve yanımızda gereksiz insan kalabalığı olmasa uyandırmak için daha yaratıcı yöntemlerim olacaktı. Ecmel sıçrayarak uyanıp, ne olduğunu kavramaya çalışırken hoca dibimizde bitip çatık kaşlarla bizi süzmeye başladı.
"Uyuyan güzelimiz de kalkmış sonunda. Endişelenmeye başlamıştım uyanmayacaksın diye, gördüğün gibi etrafta hiç prens yok."
Ecmel uyku mahmurluğuyla hocanın arkasından boş boş bakıp, yüzünü sıvazladı.
"Ulan, insan böyle mi uyandırılır? Aklım çıkıyordu."
Uykudan dolayı hafif boğuklaşmış sesi ve dağınık saçlarıyla dünya üzerindeki en güzel yaratıktı benim için.
"Eğer istediğin seni öperek uyandırmamsa hala geç değil, ver bir alt dudak."
Öpmek için öne çıkmış dudaklarıma, hafif bir tokat atıp ayaklanmaya başladı. Olsun be Yekta, sen her topu gole çevirmeye çalış, varsın taca çıkaranlar utansın. İç sesime bir beşlik çakıp, sevdiceğimi takip etmeye başladım. Elinde siyah çantasıyla okul otobüsüne yaslanan Emre, geldiğimizi fark edince bize katılıp bagaj tarafına adımladı.
Cihan sıkıntılı bir surat ifadesiyle Murat Hoca'yı dinlerken, Ecmel'i bulan bakışları umutla parladı.
"Ecmel, lütfen kamp çantamızın sende olduğunu söyle?"
Cihan'ın yalvarır tonda çıkan sesi beni gülümsetirken, Emre ile yumruklarımızı tokuşturduk.
"Bende değil, kıyafetlerimin olduğu valizi yanıma aldım sadece."
Ecmel'in yanıtından sonra Cihan, sıkıntıyla oflayıp yerdeki küçük taşlara tekme savurdu.
"Hayırdır, neden bu kadar sinirlisin?"
Emre'nin saf ayağına yatıp sorduğu soruyla, kahkaha atmamak için ciddi bir çaba sarf ettim.
"Çantam kayıp. Eşyalarım, kıyafetlerim hepsi gitti. Üstelik çadır da valizimdeydi."
Kalacağı bir çadırının da olmadığının aydınlanmasını yaşayan Cihan'ın üzüntüsünün yüzüne bir kat daha yansıması, iyice keyiflenmeme yol açtı.
"Tüh...tüh."
Emre'nin yapmacık üzüntüsüne gülmeye başlarken, canım kankamın karın boşluğuma attığı dirsek darbesiyle kahkahamı öksürüğümle bertaraf edip, durumu toparlamaya çalıştım.
"Tüh...tüh, valizin kaybolması çok yazık olmuş. Birde siz Ecmel ile birlikte kalacaktınız o küçücük, daracık çadırda.
Son söylediklerimi tıslayarak bitirmiş olsamda, yüz ifademle üzüntümü oldukça belli ettiğime inancım tamdı. Hatta oscarlık bir performanstı da diyebiliriz. Ecmel'in ne bok yediğini anladım seni gidi ' sexi, yakışıklı, ultra kaslı, piç ' bakışlarına, ' hadi ama bebeğim, ben masumum' bakışlarımla cevap verdim, tabi yerse. Göz temasımızı bozan şey ise Murat Hoca'nın konuşması oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE BLONDE (BOY×BOY)
HumorYekta: Ulan, benim kalbim de aşkı ağırlamaya hazır değildi ki. Yekta: Bana uğramaz, ıskalar falan diyordum. Yekta: Nereden bileyim böyle bodoslamadan gireceğini. Görüldü 19.46 @Ecmel çevrimdışı Yekta: Bu mu yani? Yekta: Seni seven kalbimin, her bir...