34.Bölüm

7.4K 502 299
                                    

Medya: Yekta
Bölüm g_zel01 'e ithafendir :)

Apartmanın merdivenlerine oturan Yekta'nın kucağına yerleşip, sessiz dakikaların keyfini çıkarıyordum. Birinin gelebilecek olması tedirgin etsede, anı bozacak bir şey yapmadım. Heyecanımı boynunda dindirmeye çalışırken, omzuna küçük bir öpücük kondurdum. Bedenime sardığı kollarını sıklaştırıp, başını saçlarıma gömdü. Dakikalar sonra geldiğini fark etmediğimiz amcamın sesiyle sıçrayıp, donakaldık.

"Ecmel."

Bakışlarım hemen yüzünü bulurken, dudaklarına yerleşmiş muzip gülümsemesi eşliğinde bizi izlediğini gördüm. Ona, Yekta'dan ve aramızda geçenlerden bahsetmiş olsam bile bu vaziyette yakalanmak, utanmama neden oldu.

"Genç adam, Ecmel'in sırtına başını gömmen seni görmeme engel değil, bil istedim."

Söylediklerine kahkaha atacakken elini dudaklarına götürüp susmamı istemesiyle, kendimi güçlükle tuttum. Amcam, bana göz kırpıp devam etti.

"Bu vaziyetiniz ne sizin? Yeğenimin sesin kucağında işi ne?"

Çatık kaşları, sinirli çıkarmaya çalıştığı ses tonuyla fena bir oyunculuk sergilemiyordu. Yekta, deve kuşu rolünden çıkmış olacak ki konuşmaya başladı.

"Taşa oturup üşütmesin diye kucağıma oturttum. Allah belamı versin ki başka bir amacım yoktu."

Sözlerini bitirip mırıltıyla tövbe etmeye başlaması, gözlerimi devirmeme sebep oldu.

"Ben de sizi bu vaziyette görünce, aklıma başka şeyler geldi."

Amcam bana bakıp devam etti.

"Ecmel, ne kadar da fedakâr bir arkadaşa sahipsin. Bu zaman da böylesi zor bulur."

Yekta, uydurduğu bahaneye amcamın inandığını düşünüp, rahat bir nefes verdi.

"Teşekkür eder, anlayışınızdan öperim efendim."

"Sıçtırtma lan anlayışına, yer miyim ben bu fedakârlık numaralarını?"

"Yemez misiniz?"

Ne kadar da mantık sıçan bir soru olduğu haykırmak istesemde, aralarına girmedim.

"Pişkin pişkin bir de yemez misiniz diye soruyor. Düşün önüme eve çıkıyoruz, orada keseceğim hesabınızı."

Yekta'nın aniden ayağa kalmasıyla, mermer zemine çakıldım. Kalçamdaki derin sızıyla, gözlerim anlık kapandı. Acım hafifleyince gözlerimi aralayıp, toparlanmaya başladım. Bunu yaparken bakışlarımın hedefindeki Yekta'ya sinirle bakmayı es geçmedim. Özür dileyen bir ifade ile bana bakıp, amcama geri döndü.

"Ben sabah sabah rahatsızlık vermeyeyim size, hem biraz daha oyalanırsam okula geç kalacağım."

Amcamın kollarını sıvayıp, kavga pozisyonu almasıyla lafını mırıltıyla bitirip, derince yutkundu.

"Sekizinci kattaydı daireniz değil mi?"

"Kollarınızı sıvamayı bırakmanızı evet olarak algılıyor ve önden çıkıyorum."

Bu şaşkın ve sevimli halleri yüzümde koca bir tebessüm oluştururken, peşinden ilerledim.

***

Eve çıktığımızda amcam bizi salonda bırakıp, mutfağa geçmişti. Yardım etmek için yanına gitmek istediğimde, paçalarıma yapışan Yekta'dan kurtulmak zor olsada başarmıştım. Amcamın emriyle, çıkardığı kahvaltılıkları tepsiye dizip, salona geri döndüm. Yekta geldiğimi görünce telaşla ayaklanıp, elimdeki tepsiyi aldı.

THE BLONDE (BOY×BOY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin