" Kalbimiz de ağlar sesini duyurmadan."
❄ ❄ Uçurum ❄ ❄
Karanlığa ışık olan kömür gözlerindeki saf beyazlıktı. Tenime işleyen bakışları sanat eseriydi. Heceleyerek telaffuz ettiğim sevgi sözcüklerini takılmadan geçiyordum artık.
Aşırıya kaçan duygularım bedenimi ele geçirmişti haberim olmadan. Alkan'ın kömür rengindeki gözleri yüreğimdeki yangının közlenmesini sağlıyordu. Kömür gözlerine her bakışımda sönen kalbim yeniden hayat buluyordu.Varlığını bilmem ölümün bile umrumda olmadığının kanıtıydı. Var olmak onunla güzeldi, eşsizdi. Sesi ruhuma iyi geliyordu. Yeşil çimenlerin üzerine yatmış,pırıl pırıl parlayan güneşin altında huzura ermişim gibi hissettiriyordu. Dinginleşiyordum. İlaç gibiydi ya da zehir. Ölürken şifalı ilaç oluyordu,nefes alırken kana kana içmek istediğim zehir.
Dokunuşu yaralarımı iyileştiren merhemdi.
Duygularımı onaran, sarıp sarmalayan güçlü bir etkisi vardı üzerimde.
Belki saplantılı bir sevginin, aşkın pençesine düşmüştüm.kırtulamıyordum ya da kurtulmaktan korkuyordum. Bilmiyordum. Anlam verememiyordum. Ondan başkasını gözümün görmemesi, kulaklarımın duymaması hastalıklı bir ruhun oyunu gibiydi...Kollarımı bedenine sardığında daha önce yeşermemiş duyguların temeli atılıyordu kalbimde. Halatla bağlanmıştı kemiklerime. Temel yıkılırsa bende yıkılcaktım. Sessizce... Çaresizce...
Motoru çalıştırdığında gaza bastı önce. Egzozdan çıkan duman sahibi gibi kasvetli bir o kadar da kararlıydı. Kendi yolunu çizip gökyüzüne havalandı. Yüzümü sırtından çekip daha sıkı tutundum bedenine. Kafasını döndürüp omuz hizasında yüzüme baktı.
Yüzü sanki keşfedilmemiş kıta gibiydi.
Saniyeler içinde yüzünün her bir hücresini keşfe çıkmıştım. İki çift yeşillik, iki çift kömür gözlerin esiri olmuştu..Aşina olduğum göz çukurları beni kendine çekerken batıyordum . Bataklıktaydım. İçine çektikçe seve seve çırpınıyordum. Çukurlarında mezar kazıyordum fark ettirmeden. Ölmek istediğim ilk ve tek mekandı.Saniyeler, asırlar boyu konuşulacak bakışmaya şahit olan tek zaman dilimiydi.
Tekrar önüne döndüğünde motorunu yola çevirdi. Gaza tekrar yüklenip egzozun dumanında kaybolduk.Gece saat onbir gibi Alkan beni eve bırakmıştı. Nedenini bilmiyorum ama çok huzursuzdum. Beklediğim bir akşam olmamıştı. Duygularım allak bullaktı.
Gece boyunca bir kafede oturup Alkan'ın sigara içişini izledim. Bir insanın eline sigaranın bu denli yakışacağını hiç düşünmemiştim. İnce parmakları sigarayı çevrelerken dudaklarının arasında paha biçilemezdi. Bakarak insani kendine bağımlı yapabilirdi.
Tek kelime dahi etmemişti gece boyunca. Huzursuzdu,yorgundu. Ben sevdiğimi, nasıl aşık olduğumu anlatıp durdum arsızca. İçim içime sığmıyordu çünkü.
Canıma can katan insanın nefesini yüzümde, kokusunu etrafımda hissetmek çok büyük bir yemindi ölüme.Kömür rengi gözlerinde çözemediğim, anlam veremediğim birşeyler kendini kamufile ediyordu. Gözleri karanlığın izlerine ev sahipliği yapıyordu sanki. Konuşursa karanlığın içine çekilecekti. Bu yüzden tek kelime etmemişti. Konuşursa eğer küçücük delikten sızan kocaman ışık aydınlatacaktı karanlığını. Gece, gündüze dönüşecekti.
Zoraki duruyordu. Gerginlik bastırmıştı yüzünün her bir hücresini .Ferman yazan gözlerimi, derman olan gözlerinden alamadım. Baktıkça konuşamadım. Ferman yazdı gözlerim gözlerinde. İkimizin hikâyesine can verdi bakışlarımız.
Soğuk bakışları, kömür gözlerini arkasına saklamıştı.İçimi ısıtan gözleri kaybolmuştu gece boyunca.
Eve geldiğimde ablama haber verip odama çekildim. Yatağın üzerine oturup etarafa bakındım uzunca bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇAĞRISI
Teen Fiction"Ona kalbimi sundum." "Sevecğini düşündüm." "Âşık olacağını..." "Gözyaşlarımı sileceğini..." "Yaralarıma merhem olacağını..." "Ruhuma dokunacağını..." "Nefesim olacağını..." Dudağım muzipçe kıvrıldı, gözlerim puslanmıştı. "Öyle de oldu." " Kalbini...