9.Bölüm " Bücür"

82 3 0
                                    


" Kalpten, kalbe uzak olan sevdalar imkansız değil ,zordur."

❄ ❄ Bücür❄ ❄

Yüzümde oluşan buruk tebessümle okulun kapısından içeri girdim.
Neredeyse iki aydır Alkan 'ı görmüyordum, ulaşamıyordum. Varlığından Bihaberdim kısacası. Mahir'i görünce hasretim bir nebze olsun diniyordu. Unutuyordum galiba farkında olmadan. Sıraya yetişememiştim ama ders  zili henüz çalmamıştı. Bahçede kimseyi görmeyince yavaş adımlarla giriş kapısına ilerledim. İçeri girdiğimde, Tarih öğretmeni olan Nesim hocayla karşılaştım. İlk kat nöbetçisiydi görünüşe göre. Öğrencileri sınıflara yönlendiriyordu.

" Ecmel! " Hayretle açılan gözleriyle yanıma sokuldu.

" Çok geçmiş olsun kuzum! Yeniden aramızda olman mutluluk verici." Yüzündeki tebessüm sesine yansıdı. Gülümseyerek karşılık verdim bende.

" Sağ olun hocam. Teşekkür ederim. Bende aynı duygular içerisindeyim, "dedim, gülümsedi.  Aramızda geçen küçük çaplı sohbetin sonunda sınıfa çıkmak içim izin istedim.

Arkadaşlarımı çok özlemiştim. Ayla'yı, Batu'yu, Yasin'i.  Ama tabi şu an sadece Ayla'yı görecektim. Sınıfta pek yakın olduğum kimse yoktu Ama yinede arkadaşlarımı insan olarak seviyordum Melis hariç. Ayla ve ben yakındık.  Süpürgesi eksik olan Melis'de bizim sınıftaydı. Hiç alakam olmayan insanları bile özlerken onu hiç görmesem anca rahat ederim diye düşünüyordum.

Nesim hocayla ayrıldıktan sonra merdivenlerden hızlıca sınıfa ilerledim. Bizim sınıfın önünde durduğumda" 11/A Sayısal'ın altında küçük bir dipnotta" Çakma sayısalcılar." yazısını görünce gülmekten kendimi alıkoymadım. Gerçekten de çakma sayısalcılardık.

Derin bir soluk,  alıp verdim. Oh be! temiz bir kalple nefes almak çikolata gibi mutluluk hormonu salgılıyordu.

Kapının, kolunu indirdiğimde omzuma bir el dokundu. Parmakları tenime değmişcesine irkildim.

Kafamı çevirip, bakışlarım sırtımdan geriye doğru döndürdüm.

" Yasin!" dedim cılız çıkan sesimle. Soğuktan kızaran yüzüm şimdi sıcaktan yanıyordu.

Elimi kapının kolundan çekip bedenimi Yasin'e döndürdüm. Anlayamadığım bir hızla Yasin'in kolları arasında buldum kendimi. Parmakları, kaburgalarımın aralıklı kalan kısımlarından içeri sızmış beni kendime çekiyordu.  Yüzüm göğsüne çarptığında ellerimi hareket ettirmeden öylece kalakaldım. Şok muydu yoksa şaşkınlık mı bilmiyordum. Nefesim kesilmişti. Hâlâ göğsünde nefes alıp veriyordum. İnip kalkan göğsünde sıcaklığı hissedince geri çekilmek istedim. Sıkıca tuttup kollarını kenetlendi bedenime. Ruhuma haksızlık yapan bedenim bu durumdan keyif almıyor gibiydi. Ruhum sarıp sarmalanmayı kendinden geçecek kadar çok istiyordu ama olmuyordu. Kim daha çok incitecek diye düşünmekten cesaret edemiyordum. Yıkık dökük olan kalbimi binbir tane avucun içine koymuş olsaydım, Alkan'ın parçaladığı gibi parçalanmazdı. O, beni dağıttı. Yok etti. Her bir parçamı gömdü. Üzerime toprak attı. Bende geçmişte kalan duygusal Ecmel'in üzerine toprak attım. Mezar kazacağım çukurların içine gömdüm. O gitti. Ben bittim. Biz bittik.

" N-nefes..." Zorla çıkmaya çalışan sesim konuştuğu gibi susuyordu. Nasıl bir sarılmaktı bu?   Yıllardır kaybolan en değerli varlığını bulmuş gibi sarılıyordu.

Ellerimle kaslı göğsüne baskı yapıp ittirmeye çalıştım. Bu çocuk genç yaşta kas mı yapmıştı?  Gerçekten kaya gibi sertti.
Güç bela geri çekildiğinde öksürerek boğazımdaki acı tadı dışarı üfledim.

"B-boğulacaktım," dedim, titrek çıkan sesimle. Yüzüne bile dikkat etmemiştim.  Bakmamıştım.

Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde mavi gözlerinin içinde biriken damlalar yağmur olup akmak istiyordu çukurlarından. Ama bulut yoktu. Güneşli bir günde yağmur yağmazdı. Yağsa bile gökkuşağı rengarenk olup akardı harelerimizden.

KALBİN ÇAĞRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin