" Az ilerde indi duygularım...Sırf sana koşup, sarılabilmek için."
❄ ❄ Katletmek❄ ❄
Bir dokunuş yeterdi ruhuma, bedenimi ayağa kaldıracak bir nefeste kafiydi.
Galiba bu dünyada hiç olmayacak şeyleri dilemişim habersizce. Hani derler ya 'Neyi çok istersen, olmaz 'die bende o haldeyim. İstediğim her şeyim gözlerimin önünden birer birer kayıp gidişini izledim. Boşuna uğraşıyordum, sahibi olmadığım hayalleri kurmaktan yorulmuştum.Ablamın çığlığını duyduğumda, giydiğim botları hızlıca çıkarıp olduğu yere bıraktım. Koşarak mutfağın kapısını açtım.
Ablam ortada duran siyah masanın üzerine çıkmış, etrafa korkulu gözlerle bakıyordu." Ne oldu? " diye sordum telaşla.
" Şey...Fa-re!"dedi titreyen sesiyle. Ablam tiksinir pozisyonda gözlerime baktı.
Gülmeye başladım. İnsan küçücük bir canlıdan bu kadar korkar mı? Aslında içimden bir oh çektim, her şeyi öğrendi diye korkmuştum.
Ablam gözlerini devirip baktığında sırıtışımı dondurdum.
" Gülmesene! " Ablamın bu hâline daha çok güldüm, İçimden tabi.
" Ben çıkıyorum, " dedim mutfaktan çıkarken.
" Nereye? Beni bu canlıyla yalnız mı bırakacaksın?"
Ablama bu kez göz devirerek ben bakmıştım. Ciddi olamazdı dimi?Mutfak kapısından kafamı uzatıp tek kaşımı havaya kaldırdım.
" Ben okuyorum abla,Okulum var! Kerem'i çağırabilirsin o bu işinde üstesinden gelir."
Dudaklarını büzüp, sırıttı.
" Haklısın, " dedi çıktığı masanın üzerindeki telefonunu eline alırken.
"Beni kurtarır." Sesinde huzur vardı.
"Aman geç kalmasın, fareler falan yer." Yüzüme alaylı bir ifade ekleyip, sırıttım.
"Çık komiksin!" dedi yüzünü ekşitirken.
" Kızım sen korkusuzsan suç benim mi?" diye sordu,gözlerini açmıştı. Yeşilden korkmuştum şuan. Kafamı hayır anlamında salladım.
" Küçücük bir şey," dedim fareyi kendimce koruyordum.
" Ben çıktım." Mutfaktan komple çıktıktan sonra kapının önüne geldim. Botlarımı çıkardığım yerden alıp ayaklarıma geçirdim.
" Paran var mı?" Ablamın sesi boğuk geliyordu.
" Var!Merak etme," diye bağırdım sesimi duyurmak için. Babam ve annem her ay hesap numarama para gönderiyorlardı. Hiç dokunmasamda duruyordu öylece. İhtiyacım olmuyordu fazla. Aslında ihtiyacım olan onlardı. Bunu kabul etmeseler bile öyleydi. Onların sevgisini,merhametini sıcaklığını arıyordum sadece.
Bu dünyaya boşuna gelmişim hissi daha çok sardı bedenimi. Annem ve babam bile yanımda olmazken başkasından yanımda olmasını bekleyemezdim.
Evden çıkıp sokağa indim.
Hızlı adımlarla otobüs durağına kadar koştum. Nefesim kesildi resmen, zor çalışan kalbim iyice hırpalanıyordu.Otobün yaklaştığını görünce yanımdaki kalabalığa belli ettirmeden öne doğru çekildim. Bu kez olmazdı,ayakta kalmazdım.
Otobüs tam önümde durduğunda kapıları açıldı,kendimi bır çırpıda içeri atıp kendime oturacak yer aradım. Gözüme kestirdiğim arka tarafta kalan koltuğa uçarak gittim.
Cam kenarında bayılıyırdum yolculuk yapmaya. Oturduğumda çantamı kuçağıma alıp telefonumu çıkardım. Çantamın ön gözünden hiç çıkarmadığım kulaklığımı da alıp, telefona taktım. Müzik ve yolculuk, muazzam ve keyifli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇAĞRISI
Teen Fiction"Ona kalbimi sundum." "Sevecğini düşündüm." "Âşık olacağını..." "Gözyaşlarımı sileceğini..." "Yaralarıma merhem olacağını..." "Ruhuma dokunacağını..." "Nefesim olacağını..." Dudağım muzipçe kıvrıldı, gözlerim puslanmıştı. "Öyle de oldu." " Kalbini...