3. Bölüm" Çağrı"

86 4 0
                                    


" Vazgeçilen kalp, sevmeyi ibadet sanır."

❄ ❄  Çağrı  ❄ ❄

Gözümden akan iki damla yaşın büyüklüğünde boğulmak üzereydim. Bilmediğim denizlerde, bana ait olmayan gemiyle yavaş yavaş dibe vuruyordum.
Sahibi değildim ama sahiplenmiştim.
Geri dönmemek üzereydi dibe vuruşum.

" Neden? " Herşeyini kaybeden, dönüşü olmayan, yolları pes etmiş bir şekilde bırakmıştım. Bunun tarifi yoktu hiçbir sözlükte. Adını koymaktan korktuğum ayrılık bu muydu?
Ağzımdan çıkan sesin sahibi ben değildim

Neden?  Kelimesi ayrılığın var olduğunu göstergesiydi. Biten sevigin, belkide hiç başlamayan sevginin sorgulayıcı kelimesiydi.  Sevincim kursağımdan kalmamıştı. O, da kalbim gibi  terk etmişti.
Bedenim şaşkındı. Tepki vermek nedir unutmuştu. Donuk bakışlarım soğuk rüzgarlarını  etrafa saçıyordu.
Alkan yüzünü zeminden çekip bedenini dikleştirdi. Omuz hizasından bana baktığının farkındaydım. Felç geçiren boynumu hareket ettirmek mümkün değildi. Dinmek bilmeyen gözyaşlarımın sel olup, bütün benliğimi benden saniyeler içinde alıp uzaklara götürmesine şahit oldum.  Gitmek yakışmıyordu, yakışan  acıyı çeke çeke kalmaktı. Giden kaybedermiş, kalan kaybedilen...

Güç bela boynumu hareket ettirip farkında olduğum bakışlara döndürdüm.Yeşil gözlerim kömür karası gözlerini görünce içten içe yandı. Alev alan yeşillikleri sadece  kömür karasından dökülecek olan bakışlar söndürebilirdi.

İki farklı okyanusun birbirine karışmadan tek çizgi üzerinde birleştiği gibiydi bakışlarımız. Ben bakışlarında boğuldum. Çukurlarında mezar kazdım.
Yeni çıkmaya başlayan sakalları yüzüne tek tek işlenen inci tanesiydi. O, eşi olmayan bir kraldı,ben ise ona susamış bir köleydim.

" Özür dilerim, Ecmel."  Gözlerini sabitlediği gözlerimden çekerek dudaklarıma doğru indi. Elini sol yanağıma doğru uzattığında kalp atışlarımı duymaması için dua ettim . Yüzümde yanan kamp ateşleri büyük bir yangının yanaklarımda çıkmasını yol açmıştı. Elini sol yanağıma dokundurduğunda mikroskopla görülebilecek olan tüylerimin gerildiğini hissettim.

Göz çukurlarımın altında göllenmiş olan gözyaşlarını uzun parmaklarıyla silmiş gitmelerine müsade etmişti. Soğuktan buz kesen parmakları sıcak yanağımı hissizleştirmişti. Alkan'ın soğuğu, çölde kavrulan bedenimin çağrısıydı.

" Seni sevmeyi denedim ama sevemedim. Olmadı Ecmel. " Yanağımdan çekmediği parmaklarını hareket ettirdiğinde içimdeki hislerin birer birer yıkılışını izledim kömür karası gözlerinde.

Halatla bağlanmıştı kemiklerime. Yıkılırsa, yıkılacaktım. Kalbime attığı tekme ölüme yaklaştığım sahnenin fragmanıydı.
Elleriyle çözdüğü halat kemiklerimden kayıp yere düştü. Fiziksel hasara yol açamamıştı dokunuşları ama ruhum çoktan toprak altında can çekişiyordu.

Sözleri, beynimin  her tarafına yıldırımlarını düşürmüştü. Ağır yaralı olan kalbimi kurtarmak olanıksızdı.
'sevemedim...',' sevmeyi denedim...' hazmedemediğim kelimeler kifayetsiz kalıyordu karşısında.  Kalbim kilitlendiği hücrede aç gerekirse susuz kalmaya razıydı sevmeyi başarabilseydi.

" Bana acıdığın için miydi herşey?" Elimi kaldırıp yanağımı okşayan  soğuk parmaklara dokundum. Parmaklarına dokunan elim, soğuk tenine temas ettiği her an yüreğimden bir parça daha çıkardım.

" Bana acımanı sana kim söyledi. Kendini zorlamasaydın benim için. Değmez çünkü. Gereksizim. Kaç günüm kaldı ki? Ölece..."  Fısıltı şeklinde çıkan sesim kalbimin önüne geçmişti. Tek günlük bir aşkı hak edecek ne yapmıştım? Sevmek, ölüme ihanetimdi. İhanetin bedelini ölüme karşı durduğum sevgiyle ödüyordum.
Zoraki gülen dudaklarında ölümün kolay kolay dökülmeyeceğini biliyordum. Ona ölmek yakışmazdı. Ölüm kendisinden utanır, ayaklarıda ağlardı.

KALBİN ÇAĞRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin