"Sayısız sevgiden sonra sonuç alınamayan tedavi gibiyiz."
❄ ❄ Yara ❄ ❄
Hastaneden taburcu olalı bir hafta olmuştu.
Kerem bir haftalık rapor verince evde kalıp dinlenmeye çalıştım ama kafamdaki düşünceler daha çok yorulmama sebebiyet vermişti.Hastaneden çıkıtığım gün, öğle vaktinde ablamla okula raporu vermek üzere gitmiştik. Müdürle konuşurken Alkan'ın İngiltere'deki ünlü bir koleje kayıt yaptırdığını öğrendim. Kalbimde toz zerresi büyüklüğünde umut olsada o anda rüzgarla beraber gitmişti.
Yattığım kanepe canım kenarında olduğu için dışardan bir haberdim. Perdeyi hafifi aralatıp etrafa bakındım. Sonbahar kızaran yapraklarıyla sokakta dans ederken, güzel manzara karşısında gözlerimi kapattım. Gelmeyecek olan hayallerimin peşinden, kızıl yapraklı yollara acılarımı döktüm.
Acılarım, yapraklar gibi rüzgara eşlik ederek yol boyunca savruldu. Yolun sonu göründüğünde, acılarım da kızıl yapraklar gibi kaybolmuştu.
Kalbimin dondurulmuş fosilden hiçbir farkı yoktu. Nefes alıyordum ama kalbim atmıyordu. Çelişkiler içinde ölümle, yaşam arasında mekik dokuyordum. Git, geller yaşayıp hayatımı çekilmez hâle getirmekten korkmuyordum. Korktuğum, donmuş kalbimin bir daha asla erimemesiydi. Eritecek güneş yoktu. Sıcaklık yoktu. Nefes yoktu. Yalnızca sevgiyi çare zanneden aptalın umudu vardı. Belki geri döner umudu. Aptaldı. Bir gün içinde terk edilen kızın, aynı gün içinde boynuzlanması ve buna rağmen aklından, kalbinden çıkaramaması büyük bir aptallık göstergesiydi. Tahammül edemiyorum bu kadar aciz olmama. Gitmişti ve ben olduğum yerde onun için göz yaşı dönüyordum. Neden? Aşk insanı süründüren, insana bulaşınca terk etmeyen uyuşturucu gibiydi. Aşırı aşktan ölebilirdim...
Gözlerimi pencereden ayırıp ablamın içmem için getirdiği suya ve yanındaki ilaçlara baktım. Ne zaman getirmişti bilmiyordum. Bilincim dışa kapalıydı bir haftadır. Kimseyi duymaz,görmez olmuştum. Bizim çocuklara sadece akşamları WhatsApp grubundan konuşup iyi olduğumu söylüyordum. Geri kalan her düşüncem her anım ona aitti.
Masanın üzerinden suyu ve ilaçları alıp tek dikişte mideme indirdim. Sarı olan kalp ritmini düzenlemek, pembe olansa kalbe bağlı nefes darlığının gidermek içindi. Bu aralar kullanamadığım için ihmal etmiştim. Kafam o kadar farklı yerlere çevrilmişti ki kendi hayatımı bile umursamaz olmuştum. Herşeyimle, ona odaklanmıştım. Varsa, yoksa, o'ydu.
Gitmişti ama benim için bitmemişti. Bitmek bilmeyen yaraları kalbime kazırken bir an olsun düşünmemişti. İsmini elleriyle kazıdı kalbime. Acıttı. Verdiği mutluluk acılarımı sona erdirmişti. Daha büyük acıları kazıyınca, acılarım boğazıma yapıştı. Bilerek olmamıştı. İsteyerek olmuştu. Canımın yanacağını bildiği halde kalbime attığı çizikler kabuk bağlayan yaralara dönüşmüştü. Farkındaydı.İyileşmedi. Dokunsa kanayacakları aşikardı. Yaktı benide, bizide.
Ateşe verdiğim umutlarım çığlık atarken,caniliğime lanet ettim." Umut" kelimesi, m harfini yakmış yerine kendi bildiği n harfini getirmişti. "Umut" artık "Unut" olmuştu.
Gözlerimden bakan korkak kız aslında cesurmuş. Kim ölümüne aşık olurdu ki?
Üzerimdeki battaniyeyi ayaklarımla sıyırıp, kanepede doğruldum. Çıplak ayaklarım laminanta değince, içime işleyen soğukla bir benzerliğinin olduğunu varsaydım. İkiside taştı ve soğuk. Laminanta çıkardığım ayak sesleriyle ayaklanıp, mutfağa gittim.
Ablam mutfak tezgahına sırtını vererek masanın üzerindeki mavi ve dört yapraklı, kenarlarında çiçek motifleri olan kabın içinde birşeyler karıştırıp, çırpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇAĞRISI
Roman pour Adolescents"Ona kalbimi sundum." "Sevecğini düşündüm." "Âşık olacağını..." "Gözyaşlarımı sileceğini..." "Yaralarıma merhem olacağını..." "Ruhuma dokunacağını..." "Nefesim olacağını..." Dudağım muzipçe kıvrıldı, gözlerim puslanmıştı. "Öyle de oldu." " Kalbini...