MAKBER

309 7 0
                                    

Makber şair, oyun yazarı, diplomat olan Abdülhak Hamit Tarhan’ın karısı Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı bir şiirdir. O yıllarda yeni yeni oturan Avrupai Türk Şiiri tarzının en önemli örneklerinden biri olarak yerini almış, yazılmasından onlarca yıl geçtikten sonra bile birçok şairinesin kaynağı olmuştur. Okurun duygularına seslenen eser metafizik ürpertiyi (ölüm korkusu) de Türk şiirine getirmiştir.

2 Ocak 1852’de Abdülhak İstanbul Beşiktaş’ta dünyaya gelen Abdülhak Hamit TarhanOsmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isimdir.Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya gelmiş, hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmıştır.Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı Türk edebiyatında Şair’i Azam (Büyük Şair) sıfatı ile anılır (Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı). Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber’in şairidir. TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır.

Abdülhak Hamit Tarhan Makber Şiiri Ve Hikayesi

Abdülhak Hamit Tarhan bilinen4 evlilik yapmıştır. İlk eşi olan Fatma Hanım‘ın ölümü üzerineMakber şirini yazmıştır. Ardından (-bazı rivayetlere göre Fatma Hanımın cenaze töreninde tanıştığı) Bayan Nelly ile ikinci evliliğini yapmıştır. 1890’da “Bayan Nelly” adlı İngiliz hanımla evlenen Abdülhak Hamit Tarhan, 1895’te Lahey elçiliğine atandı. 2 yıl sonra Londra Elçiliği Müsteşarı olarak yeniden Londra’ya döndü. Eşini rahatsızlığı üzerine İstanbul’a döndü. 1900-1906 yıllarını İstanbul’da geçirdi. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine atandı, eşini İskoçya’daki ailesinin yanında bırakarak Brüksel’e gitti. Vereme yakalanan eşini çok sevmesine rağmen başka kadınlarla birlikte olmaktan kendini alamayan Abülhak Hamid, “Florence Ashly” adlı bayanla birlikte yaşamaya başladı ve onu İstanbul’a getirdi. Eşinin durumu öğrenmesi üzerine onun yanına dönmek zorunda kaldı. Bayan Nelly’nin, 1911’de veremden ölmesinden sonra İstanbul’a döndü. Ölen eşi için “Medfen” adını vereceği “Makber”’e benzer bir eser yazmayı düşünüyse de bu tasarısını gerçekleştiremedi.Ailesinin önerisiyle üçüncü evliliğini 1911 yılında Cemile Hanım ile yaptı. Bu evlilik, 20 gün sürdü. Cemile Hanım’dan ayrılan Hamid, Brüksel’e döndü.  -60 yaşındayken- 1912’de ağabeyi Nasuhi Bey’in ölümünün ardından Abdülhak Hamid’in işine son verildi. Hamit, aynı yıl 18 yaşındaki BelçikalıBayan Lüsyen (Lucienne) ile dördüncü evliliğini yaptı ve onunla İstanbul’a döndü.

Ölen karısına yazdığı şiir;

Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,

Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.

Şimdi buradaydı, gitti elden 

Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o hâksâr kaldı,

Bir gûşede târmâr kaldı;

Bâkî o enîs-i dilden, eyvâh!

Beyrut’ta bir mezâr kaldı.

Makber, sonudur dakâyıkın bu,

Bir sırr-ı garîbi Hâlık’ın bu.

Bir nûr ki meyledince hâba,

İnmekte şu bir yığın türâba.

En yükseğidir şevâhıkın bu,

En müdhişidir hakâyıkın bu.

Bedbaht, o hakikat anlaşılmaz,

Şânın bu, cihanda lâyıkın bu.

Gitti nazarımdan, âh gitti...

Bî-maksad ü bî-günâh gitti.

Her ferd, cihanda birdir ammâ,

Bir dâne değildir, öyle -hâşâ-

Bir dâne idi o mâh, gitti,

Aylarca olup tebâh gitti.

Görsem yeridir seni karanlık,

Nûrum benim ey İlâh, gitti!




Anlamı ;
 

1.    Eyvah ne yer ne yar kaldı; gönlüm acı ve iniltiler içinde kaldı.

2.    Şimdi buradaydı, gitti elden; ezelden gelip, ebede gitti.

3.    Ben gittim; o kara toprak içinde kaldı.

4.    Eyvah, o gönül yoldaşından geriye, Beyrut’ta bir mezar kaldı.

5.    Kabir... Bu ince düşüncelerin son noktasıdır. Yaradanın, anlaşılmayan bir sırrıdır.

6.    Bir nur ki uykuya yönelince, şu bir yığın toprağın üzerine inmektedir.

7.    Bu yüksekliklerin en yükseğidir ve hakikatlerin en müthiş olanıdır.

8.    Ey bedbaht insanoğlu, sen bu hakikati anlayamazsın. Dünyadaki sınırın, değerin budur.

9.    Gitti gözlerimin önünden, ah gitti; amaçsız, günahsız bir şekilde çekip gitti.

10.    Her insan cihanda bir tanedir; ama -hâşâ- onun gibi bir tane olan yoktur.

11.    O ay bir tane idi, gitti, aylarca hasta yattıktan sonra gitti.

12.    Ey İlah, benim nurum artık gitti, şimdi karanlıklar içinde kalsam yeridir.

13.    Bir köşede darmadağınık bir halde kaldı.








Vayyy be, hem karısını o kadar sevip onun için şiir yazıyor. Hemde karısının taziyesinde başka kadınlara aşık oluyor! 😡😮😑

Neyse votelerinize talibim  ❤

Roman Özetleri (100 TEMEL ESER)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin