Bölüm 3: Ateşte Açan Gül

77.3K 1.4K 41
                                    

instagram: @burhanakgun_

Melis'in hayatını değiştiren kelimeler Sakıp Bey'in ölmeden önce ucu ölüme adanmış bir kalemle yazdıklarıydı. Gözleri ışığa, ruhu dünyaya küsmeden önce yazdığı bu kelimeler ardında binlerce soru işareti de oluşturmuştu.

Melis haftalardır düşünüyordu. Sakıp Bey'in bana ne gibi bir borcu olabilirdi diye. Fakat sorduğu hiçbir sorunun yanıtını alamıyor ve beyni sürekli onu düşünmeye zorluyordu. Tüm yazılanlara anlam veremese de her şeyi kabul etmişti. Fakat şok olunması gereken tanımadığı biriyle evlenmeyi kabul edişi değildi. Evleneceği kişiyle karşılaşma anıydı.

Valide Hanım'ı usulca ve küçük adımlarla takip ediyordu. Valide Hanım bir odanın kapısını sonuna kadar aralamış ve kapıyı sonuna kadar açıp Melis'inde içerisi girmesini bekledi. Melis içeri girdi ve karşısında gördüğü adamla arsız kalbinin göğüs kafesine savaş açması kaçınılmaz olmuştu.

Karşısında onu birkaç gün önce işinden eden adamı görmeyi asla beklemiyordu. Gözleri şaşkınca büyüdü ve kalbinin atış hızı birkaç katına yükseldi.

Gerçekten de o an dünyanın fazlasıyla küçük olduğunu hissetmişti. Fakat asıl düşündüğü şey bu tuhaf adamla nasıl evleneceğiydi?

Sinan'la yalnız kaldıklarında genelde Melis bir şeyler sorar ve cevap alamazdı. Bu Melis'in sinirini oldukça bozsa bile üstelemeyi istemiyordu. Sinan, sanki hiçbir şey duymuyor gibi etrafına bakınır, boş ve anlamsız bakışlarla insanları süzerdi. Bir keresinde sokakta gördüğü ayakkabısız küçük bir kız çocuğunu yanına almış ve ona baştan aşağı yeni elbiseler giydirmişti. Küçük kızın o an yüzüne yayılan gülümsemenin daha büyüğü Melis'in yüzünde yer edinmişti. Sinan'ın dilsiz gibi davranmasına rağmen etrafına ördüğü duvarların ardından iyi bir adam olduğunu düşünüyordu.

Melis ve Sinan karşı karşıya oturduklarında ara ara gözleri kesişirdi. Melis bu kesişmenin devam etmesini her ne kadar istese de her zaman bunu Sinan bozardı. Sanki bunu yapmak ona göre değilmişçesine gözlerini kaçırır ve etrafına bakınmaya başlardı. Fakat o gözlerini kaçırsa da Melis'in bakışları üzerinden düşmezdi. Bu bakışları hissetmesine rağmen farkında değilmiş gibi davranırdı.

"Düğün istemiyorum. Sadece küçük bir davet olsun. Babamın ardından bunu yapmak doğru olmaz."

Sinan'ın soğuk ve aralıksız sesini işiten Valide ile Melis başlarını onaylarcasına sallamışlardı. Bu cümleden sonra Valide Hanım birkaç hafta daha geçtikten sonra elinde davetiyelerle Melis'in kapısına gelmişti.

Zili çaldı ve kapının açılmasını ihtişamını bozmamaya özen göstererek bekledi. Kapı aralandığında karşısında Melis'i değil, genç bir kız çocuğunu bulmuştu. Kızı özenle süzdükten sonra Melis'in kardeşi olduğuna kanaat getirmişti.

Ceren kaşlarını çatarak kadına bakıyor ve o sormadan kadının açıklama yapmasını bekliyordu.

"Melis burada mı?" diye soran Valide'ye kaşlarını indirmeden bakmaya devam eden Ceren arkasını döndü ve yüksek bir sesle seslendi:

"Abla! Yaşlı bir kadın seni soruyor."

Valide Hanım zar zor yutkundu. Aniden kamburlaşmış olan sırtını dikleştirdi ve gözlerini kapıya dikerek beklemeye devam etti.

Melis, üzerinde pembe, salaş pijamasıyla kapıya gelirken karşısında Valide Hanım'ı hiç beklemiyormuş gibi görünüyordu. Yüzüne samimi bir gülümseme takınmaya çalışarak Valide Hanım'a baktı ve kapıya varınca kapıyı sonuna kadar araladı. Pürüzlü bir sesle "İçeri gelin, lütfen." dedi ve sesini kendi de işitince hemencecik boğazını temizledi.

Ateşte Açan Gül (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin