Bölüm11 - Gidiyoruz

209 11 0
                                    


[Yaşamamak başkadır, ölmek bambaşka.]

(NİDA)

Zehir denen şeyin elle tutulur, gözle görülür olmasına gerek yok. Ruhlar aleminde toz zerecciklerine tutunmuş olanları vardır mesela. Ruhunuza yavaş ve emin bir şekilde nüfuz ederler.

Ruhunuzu nasıl temizlersiniz?

Ruhunuzu temizlemek için tam donanımlı bir çamaşır makinesinde yıkanması yeterli olur mu? Peki ya çamaşır suyu? Olmaz mı? Hiç mi?

Olmaz işte! Benliğinize işleyenleri çıkaramazsınız, temizleyemezsiniz ruhunuzdan. Ve hepsinin farklı bir ismi olur. Anoreksiya gib. Depresyon gibi. Bazıları da hüzün gibi hafif geçer. Ama benimkisi tüm hayatımı konrtol altına almış olan İNTİKAM duygusudur.

İntikam en beterlerindendir gerçi. Bir fırtınanın ortasında yaşamayı öğretir size. Sonra da bir fırtınadan fazlasını yaratmanızı ister. Hayatınızı kaos içinde yaşamak gibi mesela.. Karşı koyamazsınız. Düşüncelerinizle 'HAYIR!' diye bağırsanız da vücudunuz İntikaam'a itaat eder.

Gözlerimi yavaşça araladım. Kafamda öküzler tepiniyor gibiydi. Görüşüm daha düzelmeden sesler duymaya başladım.

"Anlattığım gibi oldu memur bey."

"Emin misiniz?"

"Evet."

"Mert-"

"Beste."

Sessizlik oluştu. Bulanık da olsa görüşüm yerine gelmeye başladığında odanın karşı tarafındaki yatakta yatan Mert'i fark ettim. Beste'nin surat ifadesi bir şeylerden son derece rahatsız olduğunu gösteriyordu. Mert yeniden konuşmaya başladı.

"Kimin yaptığını da göremedim. Zaten karanlıktı, ışık yoktu. Sonra da kaçıp gitti."

"Peki Mert bey. Geçmiş olsun tekrardan."

Ancak o sırada konuşan memur dikkatimi çekmişti. Bu hayra alamet olmasa gerekti, değil mi? Sonuçta cinayete teşebbüs ettim. Hapise mi gireceğim ben şimdi?

Yatakta doğruldum. Elim istemsizce ağrıyan başıma gitti.

"Gidebilirsin. Hiçbir şeyin yok." Beste yanıbaşıma gelmiş konuşuyordu.

"Ben..." dedim. Neler olmuştu ki? Ben... Hatırladığım son şey Mert'i bıçaklamam ve uğradığım iğrenç ihaneti öğrenmemdi.

"Git." dedi Beste. "Defol."

Ayağa kalktım. Mert'in yatağının başına gidip ona baktım. Söyleyecek bir şeyim varmış gibi.. Yaptığım şeyin mantıklı bir açıklaması olabilirmiş gibi..

"Merak etme, polislere hiçbir şey söylemedim." dedi Mert. "Beni öldürmeye çalıştığını söylemedim onlara Nida. Özgürsün." Sonra sustu. Kafasında bir şeyleri tartıyormuş gibi gözlerini kıstı.

"Ancak bir saniyeliğine de olsa senin suratını görmeye mecbur kalırsam ifademin tümünü değiştirip doğruları söylerim." dedi kararlı bir sesle. Gözlerimi; gözlerinden yere çevirdim.

"Ben.." diye başlayacak oldum ama sustum. Susmalıydım.

"Git." dedi Mert. "Bu seni son görüşüm olsun." Sonra kafasını diğer tarafa çevirdi. Orada öylece durdum. Sonra Beste girdi görüş alanıma. Tüm nefretimi kusmak istedim ama yaptığım tek şey arkamı dönüp hastane odasından çıkmak oldu.

Hastanenin beyaz ve son derece geniş koridorlarından geçerken nerede hata yaptığımı bulmaya çalışıyordum. Gerçi acemiydim ben. Beste'nin beni takip ettiğini anlamam gerekirdi. Ölüm daha kesin olmalıydı. Ve bir sürü yerde bir sürü hata yapmıştım ben. Tıpkı hayatımın kararını verirken yaptığım hata gibi..

İNTİKAM FIRTINASI [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin