MULTİMEDİA: BESTE
[Hayatta hiç birşeyden kesinlikle emin olamazsın. Hayatta emin olman gereken tek şey bu!]
(NİDA)
Kanservatuardan hızlıca çıkıp arabama bindim. Anahtarı çevirirken annemi aradım. İlk çalışta açtı.
"Efendim Nida?"
"Anne ben İzmir'e gidiyorum."
"Ne İzmir'i Nida, ne diyorsun sen? Delirtme beni! Eve gel hemen!"
"Ya anne taşınmayacak mıyız? Ben sizi orada bekliyor olacağım işte."
"Hemen eve gel." Annemin sinirli sesi ve hemen ardından uzunca bir 'bip' sesi.
Elbette ki eve dönmek gibi bir düşüncem ya da isteğim yoktu. Çekip gidecektim İzmir'e. Bir otelde falan kalırdım. Banka hesabımda da beni idare edebileceğinden fazla para vardı.
Düşüncelerimle birlikte gazı kökledim. Eski hayatıma sahip olduğum her şeyle birlikte elveda diyordum işte. Ne parfümümü almıştım ne de giysilerimden birkaçını.. Sadece üzerimdekiler vardı işte.
Yalova'nın havasını son kez içime çekmek amacıyla camı sonuna kadar açtım. Hızımı 180' çıkarırken nedensiz bir şekilde heyecan kapladı içimi. Kalp atışım hızlandı.
Mert ile uğraşmaktan fırsatım olmamıştı. Cenk beni aldattı. Hem de evlenmek üzereydik. Tek amacının beni becermek olduğu düşüncesi beynimi işgal eden bir virüs gibiydi. O beni aldatmıştı. Onun için intikam planları kurup, adam öldürmeye teşebbüs ettiğim insan beni sırtımdan bıçaklamıştı. Aklım almıyordu. Cenk'e ne demeli? İnsan kardeşini hatta ikizini aldatabilir miydi? Ona ihanet edebilir miydi?
Mert katil bir ailenin elinde büyümüş bir insan evladıyken ondan ne bekleyebilirdim ki? Berk ve Cenk de aynı maldı. Her zaman ikizlere özenmişimdir onlara bakarak. Ama şimdi...
Gerçi üçü de erkek. Ve her erkek aynıdır. Erkekler adi canlılardır. Ruhlarını bir hiç uğruna egoya satmış yaratıklardır. Kendilerinden başkasını düşünmeyen bencilin önde gidenleridir erkekler. Ve lanet olsun ki hiçbirimiz hayatımızdan erkek adı verilen aşağılık yaratıkları çıkaramayız.
Düşüncelerimin verdiği ağırlıktan kurtulmak istedim sadece. Belki.. Ölürsem.. Kurtulabilir miyim ki? Olabilir mi? Yaşadığım umutsuzlukların tümünü unutabilir miyim ki?
Direksiyonu sağa kırmayı düşünüyordum. Mantıklı geliyordu. Ama yapmadım. Yapamadım. Hatalarımın tümünü düzeltmek zorundaydım. Benim yaptığım pislikleri başkalarına temizletemezdim. Mert'in affını almalıydım. Annem ve babamdan özür dilemeliydim.
İzmir'e vardığımda bankmatikten bir miktar para çekip bir otele yerleştim. Ne yapacağımı bilemeyerek kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
--------------------------------------------------------------------
(BORA)
Gözlerimi aralayıp başımı yasladığım duvardan çektim. Kollarımı başımın üzerine getirip iyice gerindikten sonra sağ tarafımdaki ağırlığa baktım. Şu Yıldız denilen kız hemen yan tarafıımda uyuya kalmıştı. Koyu renk saçları ile Gece'yi andırıyordu. Hafifçe geri çekilip Yıldız'ı sarsmadan ayağa kalktım. Mert, yan tarafta odasında kalıyordu. Burada, sandalyede, kalmayı istiyordu ama doktoru gözetim altında kalmasını söylemişti. Acıktığımı fark edince, yavaş adımlarla kafeteryaya doğru ilerlemeye başladım. Karışık tostumu ısırarak bahçeye çıktım. Yağmur atıştırıyordu. İlerideki boş banka oturup tostumu yemeye devam ederken Gece'yi düşünüyordum. Hala uyanmıyordu. Bana çok mu kızmıştı? Belki. Uyanmadan bilemezdim. Yani o mavi gözlerini açıp ister sinirle, ister mutlulukla bana bakmadan anlayamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM FIRTINASI [ASKIDA]
Gizem / GerilimHuzurun olmalı biraz. Ve seni güçlü kılacak kadar acın. Acının dozu artarsa 'İNTİKAM' çıkar ortaya. "KANla yapılan bir şeyin intikamı ancak KAN ile alınabilir.