Ona bi doğum günü hediyesi almayı planlıyordum. Hediyeyi internetten seçmiştim ve direk okula gelmesi için planlanmıştım. Ama hediye derste gelmiş bu yüzden de geri gitmiş. Uzun zamandır hediye arıyordum. Dolayısıyla onu almalıydım.
Arayıp sorduğumda Kordelya'daki bir özel hastanenin yanındaki kargo genel merkezine gittiğini söylediler. Ben de hocamdan izin alıp hemen derse bile girmeden oraya gittim ama paket hala dağıtımdaydı.
Oturup bekleyecektim mecburen. Bir- bir buçuk saat sonra okullar bitmişti. Bende Eda'yı aramak istedim. Ama telefonu kapalıydı. Tekrar aramadım. Ve gezintiye çıktım.
İster çarşı olsun, isterse hastane olsun o insanları görünce düşünüyordum. Birbirini sevmeyen sanki zorunluymuş gibi birbirleriyle olan bir sürü çift vardı. Kader sevdiğini yazmıyor zaten çoğunlukla.
Ben bile bu duyguyu kitaplardan, şiirlerden, öğrenmemiş miydim? İnsanlar varlığından haberdar ama korkuları ise dibe kadar. Neden korkmasınlar ki? Birine bu kadar bağlanmak akıl çağında mümkün müdür? Kimse istemez tabi böyle bir şeyi. Ama isteyen de benim gibi oluyor işte.
Ama gerçekten tatsanız bi bu duyguyu nasıl sona erdirebilirsiniz ki. Biliyorsun bu bir lanet ama daha çok istemekten başka bu laneti elinden ne gelir?
İçindeki o umut yaşama tutunduğun son dal değil mi? Dualar bencilleşti artık hayatım bencilleşti. "Allahım onu ve umudumu benden alma." bundan daha kutsal bir dua var mıydı?
Aklına bazı soruları insan hiç getirmiyor biliyorum getirmek istemiyor. Kaçınılmaz da olsa insan hiç gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor.
Yakın bir arkadaşım bana şöyle demişti:
"Sen bütün bunları söylüyorsun da aşk hakkında ya umut kalmazsa ya bir an her şey biterse."
Tokat yemişe dönmüştüm. Cidden ne olurdu? Beni büyüten duyguydu bu. Hayatımı bağladığım duygu. Yaptığım her şeydeki ana kıstas...
Çok fazla düşünmemem lazımdı benim yoksa kendimi kaybediyor konuyu çok farklı yerlere çekiyordum. Daha sonra kargoya döndüm. Beklenen paket hala gelmemişti.
Bende şansımı bir daha denemek için Eda'ya mesaj attım. Ama o gün konu saçma bir yerden benimle artık görüşmek istemediğine bağlandı.
Ne demekti bu şimdi? Acaba onu kıracak bir şey mi yapmıştım? Ne dediysem diyeyim dinlemiyordu. O gün sanki farklı birisiyle konuşuyordum.
Hediye gelmişti. Umrumda da değildi ama yine de her şeye rağmen hediyeyi aldım. Hemen yola çıkamadım. Resmen ellerim-ayaklarım titriyordu.
Yurda vardığımda konuşma bitmişti. Etüt başlamak üzereydi. Ama hastayım diyip etüte gitmemiştim. Gerçekten ateşim yükselmişti.
Ama ne yapmam gerektiğini bilmez haldeydim. Sakinleşmek için uyumam lazımdı biliyorum ama sakinleşmeden de uyuyamıyordum. Duvara vurmaktan parmaklarımı kanattım. Ama sinirim ve üzüntüm hafiflemedi.
En sonunda yattım. Ve düşünmek istedim. Bu sefer kendiliğinden gitmiyordu. Beni gerçekten bırakmak istiyordu. Artık beni istemiyordu. Ne yapabilirdim ki?
Aşık demek aşkı için kendinden vazgeçen demek değil midir? Eğer o bensiz daha mutlu olacak ise ben sadece fazlalık değil miydim? Eğer benimle konuşmak istemiyorsa yarın bu konuyu ayrıntılı konuşmak için bile aramamalıydım. Artık ondan kurtulmalıydım, kendimden kurtulmalıydım.
Bu nedenle hiç düşünmeden yeni aldığım ve hiç açmadığım ilaç şişesini diktim kafama. O kötü tadlı ilaç boğazımdan aşağıya süzülürken o ilacı hissedebiliyordum. Etüt vakti olduğu için kimse yurtta değildi.
Daha yemek bile yememiştim ki bir ilacı tamamen kafama diktim. Yaklaşık kırk doz almıştım. Bu beni öldürmese bile bana bi etki bırakmaya yeterdi. Artık ne olacağını sonra görecektik.
Ve sonunda uykuya daldım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin için
RomanceBir düşünün 10 yıldan fazladır bekliyorsunuz. Bir düşünün her zaman her yerde onunla hissediyorsunuz. Bir düşünün siz ona muhtaç iken onun senden haberi yok bile. Söylerseniz kaçmasından, söylemezsen gitmesinden korkuyorsunuz. Saklasan patlar, anla...