Herkesin hayali mutlu bir yaşam. Tamamen boş bir hayal. Dolu olsa ne yazar? Hayal, hayaldir. Ve benim dünyamda hayalin yeri yok. Gülmeyi sevmem, ya da kendimi kandırıyorum. Yalnızım, beni güldürebilecek birisi yok. Komik değilim, kendi kendimi de güldüremem. Üstüne üstlük çalışıyorum, işten sonra eve döndüğümde, evde kimseyi görememek... Hiç de iyi değil. Belki de birine ihtiyacım var, beni yalnız hissettirmeyecek birine. Belki değil, kesinlikle. 28 yaşında yalnız kalmak, iyi bir şey değil, inanın. Tek çocuktum, kardeşim olmadı hiç. Babam 5 sene önce kalp krizi yüzünden vefat etti, annem ise 2 sene önce şeker hastalığı yüzünden vefat etti. Arkadaşlarım mı? Yok. Vardı, ama artık yoklar. Yaşadığım semt nedeniyle çoğu serseriydi, hepsi de bok yoluna gitti. Kimyasallar yüzünden bütün hayatları kaydı. Amatem'e yatanlar oldu, ölüm tribinden kurtulamayıp, intihar edenler oldu, dozajı kaldıramayıp, ölenler... Ama ben temizdim, hiç de meraklı değildim, o tür şeylere. Sadece iki arkadaşım, dostum kalmıştı. Birisi iş için yurt dışına gitmişti, diğeri ise sağlam bir kazık atmıştı. Düşmanımın, bana işkence etmesi; dostumun bana kazık atması kadar koymaz. Kısaca yalnızım ben. Kimsem yok, kalmadı. Babam öldüğünden beri çalışıyorum, ilk elektrikçide başlamıştım işe. Lise'de Elektrik-Elektronik okumuştum zaten. Diplolamam vardı, dükkân açabilirdim, buna hakkım vardı. Ancak sermaye olmadığından açamıyordum, anneme bakmak zorunluluğunda hemen bir işe başlamıştım. İki kişi olduğumuz için fazla bir giderimiz olmuyordu. Geçinecek kadarını harcıyordum, maaşımın. Kalanını ise bankada biriktiriyordum, ileride dükkân açabilmek için. İki sene önce de annem vefat edince, bankaya attığım para daha da çoğalmıştı. Geçen sene ise dükkân açacak kadar param birikmişti ve şuan kendi dükkânımda çalışıyorum. Babamdan, bana kalan evi ise satıp, kendime yeni bir ev aldım, hayatımı başka bir yerde kurdum. Aslında hayatım rahat sayılırdı, maddi durumum oldukça iyiydi. Ama tektim işte, tek olduktan sonra paranın pek de bir önemi kalmıyor. Tek olunca mutlu da oluyorsun, bu aralar bende bi' depresyon havaları var gibi. Kendime gelmem gerektiğine inanıyordum, bu yüzden iki hafta kadar çalışmayacağım. Tatil benim de hakkım, hem izin isteyecek kimse de yok, iş benim. Kim bilir, belki yalnızlığımı doldururum.
Yaz sıcağının, beyin kavurucu noktalara kadar dayandığı günlerden birini geçiriyoruz. Uyanmam için hiçbir alete gerek yoktu. Sıcak, havasızlık ve bunaltı, beni direkt olarak uyandırmaya yetiyordu. Saat sabahın on'u, bu saatte yapılacak tek şey olarak aklıma gelen; yürüyüş oldu. Aslında düzenli olarak yaptığım bir şey değil, sadece yapasım geldi. Zaten düzenli olarak nasıl yapabilirim ki? Çalışan bir insanım sonuçta. Yatağımdan tek bir hamle ile kalktım, esnedim. Banyo'ya yöneldim, yalpalayarak yürüyordum. Kapıyı ayağımla ittirirken, serçe parmağım, sertçe kapıya çarptı. Acısını son zerresine kadar hissettim. Ayağımı, ellerimle tutup, karın hizama çektim. Geçmesi için okşadım lakin hiç bir yararı olmadı. İçeriye girdim, elimi yüzümü yıkamak için suyu açtım. Tamamen soğuk, tam benim istediğim gibi. Bu sıcakta gerekli olan tek şey, soğuk olabilirdi. Soğuk suyu avucumda biriktirip, yüzüme çarptım. İlk temas ile birlikte irkildim. Kan akışımın hızlandığını hissedebiliyordum. İki defa daha tekrarladıktan sonra kendime geldim ve suyu kapattım. Eşofmanlarımı giymek için tekrardan odama gittim. Dolabımı açtım, içinden eşofmanlarımı çıkardım ve giydim. Mutfağa gittim, buzdolabını açtım. Yanıma, içi tamamen buz olan pet şişe aldım. Bu sıcakta, onbeş dakikaya erimesi muhtemeldi. Evde daha fazla durmak istemiyordum, hemen dışarı attım kendimi. Güneş her zamankinden daha yakıcıydı. Normalde bu saatlerde sıcak, pek de hissedilmezdi. İyice gerildim, o kıtlama sesini duyana kadar. Tatmin olduktan sonra, yavaştan yürümeye başladım. Şişe, soğukluğu yüzünden, elimi dondurmuştu. Hemen sol elime geçirdim, pet şişeyi. Hızlanmam gerektiğimi düşündüm ve ritmik şekilde koşmaya başladım. Ara ara pet şişeyi el değiştiriyordum. Gereksiz bir depara kalkışınca tıkandığımı hissettim, kendimi zorlamak istemiyordum, durdum. Terlediğimi, ağzımın kenarından akan damladan anlayabiliyordum, rahatsız edici. Elimin tersi ile terimi sildim. Buzun yarısı erimişti bile. İçmeden önce enseme tuttum, soğuk iyi geliyordu. Suyu fazla içmedim, koşmamı engelleyecekdi. Koşmaya devam ettim, sol tarafım, sıra ağaçlarla çevriliydi. Yaklaşık bir kilometre kadar daha koşarsam, denizi girebilirim. Suya girmesem bile, kumsalda oturmak güzel olur diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Sonu: İntikam
Aksiyon® Tüm hakları saklıdır. | All rights reserved. Herkesin hayali mutlu bir yaşam. Tamamen boş bir hayal. Dolu olsa ne yazar? Hayal, hayaldir. Ve benim dünyamda, hayalin yeri yok. Gülmeyi sevmem, ya da kendimi kandırıyorum. Yalnızım, beni güldürebilece...