Bölüm 13

701 47 5
                                    

@keta1997, thank you for your permission!
-

Harry'nin Ağzından

Lanet ağzını açtı.
Ben bu kelimeleri söylediğimde gözleri genişledi. Onun yüzüne karşı gülmemeye çalışmak elimden gelenin en iyisiydi, ayıca bu yüzündeki en korkunç ifadeydi. Onun her türlü güzel olduğunu anladım. Hala Annabel'e kızgındım ve Katherine'nin beni daha fazla sinirlendirmesini istemiyordum. Rahatlamaya ve eğlenmeye ihtiyacım vardı, şampiyonluk bir hafta içinde başlayacaktı ve ben muhtemelen onunla takılmak için zaman bulamayacaktım. 
"Sen tanıdığım en kötü adamsın!"-  Onun şu anda benden çok fazla nefret ettiğini söyleyebilirdim.
"Yanılıyorsun."- diye kıkırdadım.
"Hayır! Neden beni buraya getirdin? Ya da daha da kötüsü, neden arkadaşlarınla beni tanıştırmadın? Orada bir aptal gibi durdum ve ne yaptığın hakkında hiçbir fikrim yoktu."
Neden bunu o bile fark etmişti?
"Ben sadece kahrolası şekilde buna alışkın değilim."- Neden ona bir şeyler anlatmaya çalıştığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. 
"Neye alışkın değilsin?" Neredeyse güldü. "Seninle olanı birileriyle tanıştırmaya mı?" 
"Ben asla kimseyle olmadım." dedim. 
"Ah, gerçekten mi? Gerçekten öyle mi?" Sesi zaten can sıkıcıydı, "Sonra o kız kimdi? Annabel sanırım."
"Uzun hikaye." Annabel hakkında konuşmaya çalışmadım, ben sadece ondan yorulmuştum ve onun lanet adını bu akşam bir daha duymak istemiyordum.
"Kesinlikle onun kalbini kırmak için bir şeyler yapmışsındır." dedi ve ben kelimelerinin arkasındaki soruları hissedebildim. Annabel ve benim ilişkim hakkında beni konuşturtmaya çalışıyordu.
"Biz çıkmadık bile." dedim ve aracıma doğru gittim. Onun bilmesi için bu yeterliydi.
"Geliyor musun?" diye sordum ve onun otoparkta nasıl acınacak halde yalnız durduğunu gördüm. Onunla oynamayı kesmeliydim, şimdi arabamda becermeliydim ve bir daha asla onu görmemeliydim.

Katherine'nin Ağzından 

Eve gitmeye ve yaşananları unutmaya ihtiyacım vardı, flört bile etmediklerini söylediğinde şaşırmıştım. Onların sadece ayrıldıklarına ve Annabel'in kıskanç olduğuna emindim. Ama kim yalan söylemeyeceğini bilebilirdi? Onu hiç tanımıyordum. Buraya onunla gelmemeliydim. Bu en büyük hataydı. Şimdi onun beni eve götürmesini söyleyecektim ve her şey iyi olacaktı. 
Arabaya oturdum ve ona baktım. O, bacaklarıma ve daha sonra bana baktı. Biraz güldü ve alt dudağını yaladı ve siktir, bu hayatımda gördüğüm en seksi şeydi. 
"Seni istiyorum."- dedi ve damarlarımdaki buz yerini sıcak kana devretti. 
"Ah." Sesim zayıf ve acıklıydı.
Bana doğru eğildi ve onun teni benimkine değdiğinde midem düğümlendi.
"Dur!"- dedim çok yüksek sesle ve onun gözleri genişledi, şaşırmış göründü ve kendimden gurur duydum. Onun bana gülmesine artık izin vermeyecektim.
"Ya beni eve götür ya da bir taksi çağıracağım." dedim sakince.
"Biliyorum seni becermemi istiyorsun!" diye özellikle bağırdı.
"Aslında hayır, ben senin gibi erkeklerle yapmam." dedim, gerçi ben hiçkimseyle hiç yapmamıştım ve hala bakireydim. 
"Ne?" Güldü ama iki saniye içinde durdu. 
"Evet, sen benim tipim değilsin.. yani deneme bile Styles." diye Annabel'in sesiyle onun soyadını söyledim ve yüzü vahşileşti. Beni arabadan atmamak için elinden geleni yaptığını biliyordum.
"Emin ol bir lanet gün seni becereceğim." dedi kendine güvenen gülümsemesi ile ve ben uzaklara baktım, pencerenin dışındaki ağaçlara odaklandım.
***
Alarm 7:30'da çaldı ve ben hemen yataktan kalktım. Zaten üniversitenin ilk günü ne giyeceğime karar vermiştim, böylece süslenmek benim için fazla vaktimi almadı. Claire hala uyuyordu ve ben onu henüz kaldırmamaya karar vermiştim. O bu yıl okumayacaktı ve Jack ile gerçekten hoş zamanlar geçireceklerdi. Ben ile kahvaltı ettim ve şaşırtıcı bir şekilde bana üniversite ile ilgili sorular sordu. 
"Nasıl hareket edeceğini biliyorsun, değil mi?" diye sordu ve ben zaten onun davranışlarım ve erkeklerle olan ilişkim hakkında soracağını biliyordum. 
"Evet, biliyorum." dedim. 
"Lanet pislikler yok, tamam mı?" 
"Anladım, tamam." Kafa salladım. 
"Eğer biri sana bir şey söylemeye çalışırsa.. Yemin ederim ki onları bunu yaptıklarına pişman ederim." 
Ben, pişman edeceğini söylediğinde kafalarını koparmaktan veya daha kötüsünü yapmaktan bahsediyordu. Ama o her zamanki gibi, sakin ses ile ve sanki oratada endişelenecek hiçbir şey yokmuş gibi söylemişti. 
"Tamam, beni götürecek misin?" diye sordum.
"Hayır, yapamam ama söz veriyorum bir gün geleceğim ve seni kontrol edeceğim." Güldü. Dünyadaki en güzel gülümsemeye sahipti.. um, dünyadaki en güzel abi-gülüşüne, sanırım. Ayırca Harry'nin de güzel bir gülüşü vardı..
Bekle.
Neden sadece Harry'yi anıyordum? Zaten onun hakkında düşününce başım ağrıyordu. Dün gece herşeyi yapmıştım böylece yolculuğun kalanında doğru olanı yapıp benimle konuşmamıştı. Kendimi kontrol edişimi sevmiştim, bu benim için bir gelişme gibiydi. Amerika'da oldukça aptaldım.
İlk gün yavaşça geçti, ders alacak bazı çocuklar benimle tanıştılar ve onlar hoş görünüyorlardı. Yabancı bir numaradan mesaj aldığımda zile zaten on dakika kalmıştı.
"Pencerenin dışına bak." Önce kimin mesajı olduğunu kavradım, dışarı baktım ve Harry'yi gördüm, aracının önünde duruyordu. Dar siyah bir jean, siyah gömlek ve siyah güneş gözlüğü giymişti. O kadar lanet olasıca ateşli görünüyordu ki ona bakmayı durduramadım.
"Orada ne yapıyorsun? Sana söyledim, seni bir daha görmek istemiyorum." 
"Bu sana kalmadı. Seni alıyorum." diye yanıtladı ve midem çırpındı.
O sadece istediği an buraya gelemezdi. Hiçbir şekilde asla gelmemeliydi, bunu yapmaya hakkı yoktu. 
"Emin ol seni lanet bir gün becereceğim." 
Onun sesini kafamda duydum ve gözlerimi bir an için kapattım.
Bu olmayacaktı!

Sister | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin