Derin bir nefes aldığımda içimin yandığını hissettim. Sanki yıllarca nefes almamışımda vücudum çürümeye bırakılmış gibi kuru ve güçsüzdü. Ölüpte dirilmişim gibi hem heyecanlı hemde korkuyordum. Göz kapaklarımın birbirine yapıştığını hissettim. Biraz zorlayarakta olsa gözlerimi açabildiğimde ışıkla karşılaşıp geri kapamam bir oldu. Refleks olarak kaşlarımı çatmıştım. Vücudum alçılanmış gibi sert, üzerinde milyonlarca minik böcek yürürcesine de uyuşmuştu. Zar zor kolumu kaldırabildiğimde gözüme siper edecek şekilde tutup tekrar gözlerimi açmaya çalıştım. Siper ettiğim elime rağmen ışıktan rahatsız olmuştum yine de gözümü kapatmadım. Tek görebildiğim üstümde duran lambaydı. Lamba.. Bunun ismini nereden bidiğim hakkında en ufak fikrim olmadığı halde nasıl çalıştığına kadar herşeyi biliyordum. Yavaş yavaş uğultular gelmeye başladı kulaklarıma.
'Uyandı bakın.'
'Gözleri maviymiş'
'sürtük'
'onu elimden kimse alamıcak'
'saçmalama Arthur'
'kes sesini Lillian'
kafamı yavaşça oynattığımda görüş alanıma kızlı erkekli bir grup genç girdi. Arkalarından gelen ince kız sesiyle hepsi susup kıza yol açtılar. Bu kız 15 yaşlarında idi, bu grubun saygısını kazandığı ise aşikardı.
"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu küçük kız.
"Ölüp dirilmiş gibi hissediyorum" dediğimde kıkırdadı.Söylediğimde komik birşey aradım ama yoktu.
"Hiç değişmeyeceksin" neyden bahsettiğini anlamaz şekilde bakmayı sürdürdüm.
"Ben Grace, doktorum. Seni bulalı on gün oldu nekadar süredir uyuduğun konusuna gelirsek bunu bilemiyorum."
Söylediklerine kulak asmadan "doktor olmak için fazla küçük değil misin?" Dedim, tekrar kıkırdadı.
"aslına bakarsan 342 yaşındayım" dediğinde benimke dalga geçtiğini anladım
"evet evet bende 499 yaşındayım" neden 499 dediğim hakkında en ufak fikrim yoktu içimden bu geçmişti, o ise söylediklerime şaşkın bir şekilde bakıyordu.
"Leah.. Sen gerçekten-" sözünü kesip
"Adımı nerden biliyorsun?" Diye sordum.
Aslında cevap vermesini bir yandan istemiyordum çünkü konuştukça kafamı karıştırıyor ve yeni sorulara hamile bırakıyordu.
"Leah şimdi bunları konuşmanın sırası değil, dinlendikten sonra konuşalım"
Sinirlerime hakim olamıyordum, her kelimesinde sinir kat sayım bir tık yükseliyordu. Kaskatı kesilmiş bedenime rağmen ağrılarıma karşı gelip yatakta oturur vaziyete geçtim
"bana bak küçük kız en az on gündür uyuyorum ve uyandığımda ilk duyduğum cümleler kin dolu olduğu yetmezmiş gibi karşıma on yaşlarında bir kız çocuğu geçiyor ve benimle dalga geçiyor bu da yetmezmiş gibi daha da dinlenmemi istiyor-"
cümlemi yarıda kesip derin nefes almaya başladım, sanki vücudumun etrafını sıkı bir bezle bağlıyorlarmış gibi hissediyordum o an küçük kızla gözgöze geldiğimizde olanlar oldu. İlk kendimi görmeye başladım daha neler oluyor diyemeden görüntü bulanıklaştı ve biranda kendimi savaşın içinde hastalarla ilgilenirken buldum tekrar görüntü bukanıklaşıp karşımda annem olduğunu bildiğim kadın belirdi ama bu kadın benim annem değildi, peki kimin annesiydi?
'Bana bak Grace! Bana bak!'
Yavaş yavaş görüntü yerden kadına doğru çevrildi
'Dayanamıyorum artık! Sana da babana da katlanamıyorum!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam Ruh
FantasyAteşten koruyan tek kalkanım aşkımdı o da beni iftiraya kurban bırakan saçlarım gibi benimle birlikte tutuştu. Göz yaşlarına şahit etti tıpkı hayallerimizi yerle bir ettiği gibi. Koruyabildiğim tek hayalim sevdiğim adamın gözlerine bakarak ölmek old...