4. tanrım cehennemine bile özlemim

85 17 14
                                    

Bir önceki bölümden hatırlatma:

Artık burdan çıkma vaktiydi, geldiğim yere ordumun yanına dönmeliydim. Ne derler bilirsiniz komutansız bir ordu beyinsiz bir vücuda benzer bir işe yaramaz duygularına kurban gider.

●●●

Tahminen bir aydır ordumdan ayrıyım eğer hala isyan çıkmadıysa en kısa sürede çıkacağına eminim.

Luke'a soru sormaya başladıklarında herşeyi hatırlayıp anılarımı beyninden sildiğimi anlayacaklar, aranmaya başlayacağım. Kaçmak kimi zaman en iyi strateji olsa da bu sefer için geçerli değildi. Savaşmak ise her nekadar Grace'e ondan daha güçlülerin olduğunu öğretebilecek tek şey olsa da doğru bir tercih değildi. Grace yüzyıllar boyu savaş gördüğü ve sonunda hiç bir şey elde edilmediğini sandığı için savaşa karşıydı.

Şehrin merkezine geldiğimde iş telaşıyla herkes birbirini umursamaz bir tavırla koşuşturuyordu. İki binli yılları seviyorum doğduğum dönemden çok daha özgür, kadınlar aşağılanmıyor, teknolojik, sadece bunlar da değil hangi yönden kıyaslanırsa kıyaslansın çok daha mükemmel. Arada 499 yıl olması da etkili tabi. 499.. üç ay sonra tam 500 yaşında olmuş olucam. Nefretimin 482. Yıldönümü; yalnızlığımın, acizliğimin, lanetimin ve en önemlisi de Peter'sızlığımın. Her onu özlediğimde yaptığım gibi kendimi insanlardan soyutlayarak ara sokaklardan birine girip yere çöküp anılarımızı düşünmeye başladım bu benim sırrımdı. Peter benim güçsüz yanımdı, yokluğunu kabullenemediğim, heran varlığına muhtaç olduğum sevgilim. Onunla geçireceğim tek bir gün için herkesin yanıp tutuştuğu ölümsüzlüğümü ve geri kalan herşeyimi vermeye hazırken ona kavuşabilmemin hiç bir yolu yoktu. Ölemeyecek kadar aciz, her aynaya baktığımda 18 yaşında gibi gözükmesine rağmen şu lanet dünyadaki herkesten daha yaşlı, ruhumun hapisanesi bir bedene sıkışıp kalmıştım. Yaşlar yanaklarımda ince ıslak çizgiler bırakırken. Bu kaçıncı diye düşündüm bu kaçıncı ölmek için yalvarışlarıma karışan göz yaşlarım. Tanrım beni cehennemine bile istemeyecek kadar mı nefret ediyorsun?

Yanıma çöken bedenle bakışlarım bakışlarına kaydı.

"Neden ağlıyorsun?"

Ela gözleri vardı tıpkı Peter'ın gözleri gibi.

Burnumu çekip "gereksiz bir sebep" güldü

"sevgilinden mi ayrıldın? "

"öyle de denebilir"

"denebilir?"

"O öldü" dedim ruhsuz gibi bir ses tonuyla,

çocuk dehşetle kıpırdandı "aman tanrım ben-" sözünü kestim

"Üzgünsün" burukça gülümsedi ve kafasıyla onayladı

"üzülmene gerek yok" dedim

"haklısın, sende üzülmemelisin, hayat üzülmek için kısa biliyorsun" dayanmayarak kahkaha attım

"haklısın kısa" dediğimde deliye bakıyor gibi bakıyordu.

"Bak bugün grubumla sahneye çıkıyoruz eğer yani tabi istersen izlemeye gel.. hem kafanı dağıtmış olursun mahzen barda"

İnsanlar tanışmaya ne kadar meraklıydı. bu bar benim gibilerin takıldığı bir bardı tüm pislikleri içinde barındırırdı

"mahzen senin gibiler için tehlikeli" dedim

kahkaha attı "bunu bana 18 yaşlarında bir kız çocuğu mu söylüyor" dediğinde gözlerimi devirdim. İnsanoğlu iyilik yapmak için çok nankör.

"Benim şimdi gitmem gerekiyor son provalar var bilirsin ayrıca.." eliyle başının arkasını kaşıyarak "gelirsen gerçekten sevinirim" deyip cevap beklemeden gitti.

Cam RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin