5. Senin İçin Gelicem

59 13 12
                                    

Önceki bölümden hatırlatma:

Nane ferahlığında bir rüzgar estiğinde yerimden heyecanla kalkıp kapıya odaklandım. Yüzyıllar sonra bu kokuyu tenimi sarmaş gibi hissetmiştim. Herzaman ki aykırılığını gözler önüne sürüyordu tarzı. Gözlerinin elası kaç metre öteden bile ben buradayım diye bağırabiliyordu. Siyah saçları bunca zamandan sonra bile asiliğini koruyordu. Bunca yaşanmışlık aslında bir bedelmişcesine onu karşıma koymuştu tekrar. Göz yaşlarım doruğa ulaştığından mıdır yoksa bu tatlı soğuk gözlerimin önüne ince bir buz mu sarmıştı? Tek bir dilek hakkım varmışta kullanırmışım gibi mırıldandım "sadece gerçek olmasını istiyorum"

●●●

Gözleri aşktan mı bukadar güzel yoksa herkese mi böyle bakıyordu? Büyük adımlarla Peter'a doğru ilerlerken birkaç saniyelik bakışmamızın ardından kalabalığın içinde kayboldu. İnsanları ittire ittire yoluma devam ediyordum. Bunca seneden sonra kavuşabilecekken onu bukadar kolay kaybedemezdim. Düşünceleri dinlemeye başladım böyle daha kolay bulabilirdim. Tüm mekanın düşüncelerini duyabildiğime emindim ama o yoktu.

"Peter lütfen"

etrafındaki insanlar merakla bana bakıyordu. Gerekirse herkes çıkana kadar beklerdim bunca sene beklemişim bukadar daha dayanabilirdim. Kapıya çıktığım da korumalar bana doğru döndü.

"Gelenleri almayın herkes çıkana kadar buradayım" dediğimde kafalarıyla onayladılar. Bu mekanın başka ne kapısı ne de camı yoktu. Girdiği yerden çıkacaktı.

Mantıklı düşünmeliydim. Bunca yıl onun varlığını aramıştım hem zihnen hem de bedenen ama sonuç yoktu, hele ki bukadar yakınıma gelseydi onu hissedebilirdim. Evet bunu yapabilirdim. Peki nasıl onu bu kadar net gördüm , doğru gördüğüme emindim. Geriye tek bir seçenek kalıyordu o da birinin aklıma girmiş olmasıydı. Acaba bukadar zayıf mıydım? Söyledikleri gibi güçlerim eskisi kadar iyi değil miydi? Bunu yapabilecekleri düşünmeye başladım. Kimse gelmiyordu aklıma, düşünmeyi bırakıp zihnimde başka birinin varlığını aramaya başladım. Doğru yolda olduğumu gerilen kaslarımdan anlayabiliyordum. Zihnimde ki fazlalığı bulup kim olduğunu öğrenmek adına kafasına girdim. Lanet olsun anladı bu Arthur'du. Lanet herif. Kulağına usulca fısıldar gibi senin için gelicem dedim. Tedirginliği elle tutulacak cinstendi. Kafasından çıkıp yalnızlığıma sığındım. Nefretim alevlense de onu bukadar net görebilmemi sağlamasıyla minnetimi de kazanmıştı. Kokusunu hissetmeyeli, ela gözlerine bakmayalı, büyüsüne kapılmayalı nekadar zaman olduğunu hatırlatmıştı sanki aklımdan çıkıyormuş gibi. Aglamamalıydım insanların önünde güçlü durmalıydım. Kendimi toplayıp ayağa kalktım korumaların bakışlarına aldırmadan içeri girdim , birçok yüz benden tarafa dönsede hiç oralı olmadım. Masama döndüğümde genç adamın hala oturduğunu gördüm. Yerime geçip içkimden büyük üç yudum aldım. Kaslarımın gevşemesini sağlamasını seviyordum. Çatık kaşlarımı bir nebze de olsa rahatlatmıştı.

"Bir sorun mu var?"

Robert'in sorusuna başımı olumlu anlamda sallayarak cevapladım. Daha fazla soru sormayacağını biliyordum. Nasıl olsa zamanı gelince öğrenecek düşüncesiyle açıklama yapmadan konuyu kapadım. Robert ise ondan beklemediğim bir davranışla konuşmaya devam etti.

"Ne hissettiğini biliyorum" dediğinde daha da şaşırdım.

"Ne hissettiğimi bilemezsin"

benimle inatlaşarak "Biliyorum" dedi.

"İntikam istiyorum"

"İntikam acılarını dindirmez"

"Biliyorum"

Cam RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin