Mount & Blade : WARBAND (DÜZENLEMEDE)

Gizli Yolculuk

Mektubu okuyan Yafes hemen en yakın adamlarına hazırlanmalarını, sonraki durağının Amere köyü olduğunu söylemişti.

Amere köyü biraz gizli tutuluyordu. Öyle ki garnizondan asker dahi alınmamış birkaç adama haber verilerek hazırlık yapılmıştı. Kral Yafes ise bir yandan kendince anlaşma şartlarını oluşturuyordu.

Anlaşılan tarih üzerine bir hafta sonra yola çıkacak olan Yafes sabah erkenden kalkmış zırhını giymiş ve atına binerek şehrin kapısının yolunu tutmuştu . Kendisine eşlik edecek kişiler ise emir üzerine onu şehrin kapısında, şafakta karşılayacak ve yola koyulacaklardı. Planlarda bir sıkıntı çıkmazsa iki güne Amere köyüne varacaklardı.

Kral'ın iki günlük yokluğu ise evvela gizli tutulacak, akabinde anlaşmaya varılırsa duyurulacaktı.

Kral Yafes yanındaki az sayıdaki askerle karanlık çökene kadar durmadan ilerleyerek Narra Şehri yakınlarındaki Zagush köyüne gelmişlerdi. Köyün dışında ufak bir kamp alanı kurulmuştu. Gece boyunca orada konaklayacak sabah da erkenden yola devam edeceklerdi.

Askerler uyumuş, iki kişi de nöbet tutması için görevlendirilmişti. Ancak Kral Yafes'i uyku tutmamıştı. Aklına  bir fikir gelmişti. Atına binmiş ve doğruca Zagush köyüne yönelmişti. Köy aslen Kergit hükmü altındaydı ama Yafes yinede köyü gezmek ve köy yaşlısı ile görüşmek istemişti. Köy yakın olduğu için gitmesi kısa sürmüştü. Köye girince atından inmiş ve çitlerden birine bağlamıştı. Yürüyerek köy meydanına gelmişti.

Köyün meydanı bomboştu birkaç meşalenin ateşi dışında hiçbir şey hareket etmiyordu. Yafes biraz ilerleyerek meydanın ortasına gelmişti etrafa bakınırken kafasına sert bir şey çarpmıştı. Kafasını arkaya çevirmeye kalmadan önünden hızla atılmış bir taş geçti.Taşın geldiği yöne bakınca üç karaltı gördü. Sol eli kılıcının kabzasını tutarken sağ eliyle başını ovalayıp kendisine doğru gelen üç kişiye seslenmişti:
-Siz de kimsiniz? Ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz? "  demiş ve bir cevap beklemişti. Ancak cevap yerine kınından çıkan hançerlerin seslerini duymuştu. Hemen sağ elini başından çekip kılıcını tutmuş ve bir hışımla çekmişti. Kısa süreli bir bekleyişin ardından adamlardan biri ona doğru koşmaya başlamıştı. Koşarak gelmiş ve hançerini Yafes'in göğsüne saplamaya yeltenmişti. Yafes sol koluyla adamın hançeri tutan koluna vurmuş ve hançeri düşürtmüştü. Ardından kılıcını adamın boğazına dayayıp diğerlerine gözdağı vermek istemişti. Ancak diğer adamlar pek umurlarında olmadan ona doğru hızlı adımlara geliyorlardı. Yafes diğerlerinin geldiğini görünce boğazına kılıç tuttuğu adamın karnına bir tek atmış adam eğilince dirseğiyle de kafasına vurup bayıltmıştı. Diğerleri gelmiş üstüne doğru atılmışlardı. Yafes hemen eğilip birinin bacağına bir darbe indirerek yaralamıştı. Öbürüne ise kılıcının kabzasıyla vurup yere düşürmüş ve kılıcı boğazına tutarak:
-Siz kimin itlerisiniz ha? Söyle yoksa ölümün benim elimden olur! " diyerek sual etmişti. Adam Yafes'in gözlerine bakarken hiç korkmamışa benziyordu. Yüzüne sinir bozucu bir gülümseme gelmiş olan adam ağzını tam açacakken uzaktan gelen bir ok göğsünü delmiş  ve adam acıyla kıvranarak ölmüştü. Yafes hemen okun geldiği yöne vaziyet almış ve
-Kim var orada? Her kimsen göster kendini" diye bağırmıştı ancak ses seda gelmemişti. Yafes o tarafa doğru yürüyecekken arkasından yaşlı birinin mahçup bir ifadeyle koştuğunu gördü. Şüphesiz ki bu köy yaşlısı idi.

Köy yaşlısı el pençe gelmiş ve bir yerde yatan adamlara bir Yafes'e bakıp
-Hoşgeldiniz beyim köyümüze. Kusura kalmayın bu aralar haydutlar iyice artmaya başladı. Kralımız ise köylerin durumunu pek önemsemiyor. Gelin evime size bir şeyler ikram edeyim. Yaralandıysanız yaranızı sarayım" demişti. Kral Yafes ise yaşlı adama mahcubiyet duymaması gerektiğini söylemiş ve iyi geceler dileyip köyün çıkşına doğru yönelmişti. Sonra aklına bir şey gelmiş ve adamların üstünü aramıştı. Okla ölen adamın cebinde biraz para bulmuş ve köy yaşlısına vermişti. Başka hiçbir şey bulamamış ama adamın göğsündeki kanlı oku çıkarıp yanına almış atına atlayıp kamp yerine dönmüştü.