05 / ALP ERGÜÇ

467 155 112
                                    

DÜZENLENDİ🕯

Kurum bağlamış ciğerlerim vardı benim, her kurumda ayrı bir is, her bir iste ayrı acı.
G. P.


Biri beni dürtüklüyordu ama uykum o kadar ağırdı ki hiç uyanmak istemedim o tatlı uykumdan. Öyle bir davet vardı ki adeta

"Bana gel bebeğim!"

Diye yalvarıyordu. Ben hep uykucuydum ki zaten. Değişen hiçbir şey olmadı. Daha fazla dayanamadım ve yavaşça araladım gözlerimi. Beni dürtükleyen genç biriydi. Ama bir öğrenci olamayacak kadar da büyüktü kendisi. Uyku sersemliğiyle baktım yüzüne.

"Yeni kızımız uykucu çıktı. Her neyse. Uyandığına göre derse odaklanabilirsin artık. Seni dersten alı koyan bir etmen kalmadı sonuç olarak."

Bir insan kendini ne kadar rezil edebilir? Ben. Evet evet tam da ben. O konuşmanın üstüne sadece

"Hıı..."

Diyebildim. Hıı nedir ya. Ben, benden başka bunu bu şekilde söyleyecek birini tanımıyorum. Ama bunun sebebi uyku sersemi olmam. Muhatap olduğum şahsiyet, ki büyük bir ihtimalle öğretmen, öyle bir kahkaha attı ki öldüm sandım. Korktum ya. Hatta korkudan yerimden sıçradım. O buna da güldü. Zar zor gülmesini durdurdu. Sonra tekrar bana odaklandı. Ben şaşkın ördekler gibi bakıyordum ona. Gerçekten öyleydim.

"Tatlı kızsın. Sevdim bak seni. Her neyse. Yeni öğrencimiz sensin. Kendini tanıtabilirsin sınıf arkadaşlarına."

Nedense farklı gelmişti bana bu yaklaşımı. Hani öğretmenler bu kadar cana yakın olmaz ya o yüzden. Şaşkın ördeğe döndüm dedim ya ... Adamın sözlerine öyle dalmışım ki sonunu sonradan idrak ettim. Off neden bu gün bu kadar aptalca geçiyor?

"Hım? Ha ta-tabi."

Kekeledim yani. Normalde insan içindeyken de öyle oluyorum. Yani bu son verdiğim tepkiler benim için normal ama diğerleri için baya saçma. Ben bile bazen kendimi yadırgıyorum ama elimden gelen de bu.

"Ben Sera Yalçın. Buraya yeni taşındık. Ailemin işleri sebebiyle. Onun dışında söyleyeceğim pek bir şeyim yok."
Dedim.

"Peki. Ben de sana kendimi tanıtayım o zaman. Alp Ergüç benim adım da. Edebiyat öğretmeninizim. Umarım edebiyatı seviyorsundur?"

Dediğinde istemsizce buruşturdum yüzümü. Hep o Tevfik Hoca yüzünden. Öyle ders anlatırsa, anlatmıyordu bana göre, sonuç böyle ben gibi biri olur çıkar ortaya. Hoca yüz şeklimden sonra sürdürdü konuşmasını,

"Anladım, galiba sevmiyormuşsun."

Eh bunu bariz belli ettim. Hoca bir şeyler söyleyerek arkasını döndü ve konusunu anlatmaya devam etti. Ben mi? Bense uyumamak için büyük mücadeleler veriyordum. Kısa bir süre sonra zil çaldı. Pardon çalan zil değilmiş. Benim telefonummuş o çalan. Hadi canım. Şaka gibi ya ama bu ne böyle, ben nasıl bu kadar dikkatsiz olurum anlamıyorum.

Bunu anlayana kadar sıkıntı yoktu da anladıktan sonra, ki anlamamak imkansız çünkü herkes bana bakıyor, baya koptum. Yüzüm domatese döndü. Bu bariz belliydi zaten. Hayır ben nasıl kapatmadıysam o telefonu? Hızla aramaya başladım doğal olarak. Elim ayağım bir birine girmişti. Telaşla buldum telefonu. Sınıfta sessizlik hakimdi. Herkesin odağı bendim. Telefonu aldım ve aramayı sonlandırdım. Mahçup bir şekilde hocaya bakıyordum. Ne tepki vereceğini merak ediyordum. Bu arada arayan babamdı. Ne için aradığını merak etsem de şu an daha önemli şeyler vardı. Sessize de aldım telefonu. Ben hocanın gözlerine bakıyordum. Kızar sanmıştım ama öyle olmadı. Biraz daha baktı ve derse geri döndü. Off bu neydi be. Ucuz atlattım. O sırada zil çaldı. Bu sefer gerçekten zildi çalan...

SMERALDO +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin