20/ GEÇMİŞE AİT

104 18 3
                                    


   20 / GEÇMİŞE AİT

Sen benim şarkılarımda gizli kalacaktın, belki de tüm şarkılarıma söz olacaktın. Sen benim sözlerimin sükutunda (sessizliğinde) bir sestin,  benim suskunluğumun sesiydin.

Hayat yanılsamalar ile dolu bir kumar masasından ibaretti. Kimse bilmiyor, şansına yaşıyor hayatta. Bir el dönüyor masada, sevinç naraları, haykırış ve nidalarla dolu bir kumar masasından ibaret olan yaşamı sorgulamadan, yaşayabildiği kadar yaşıyor. Kazanmak istiyor herkes bu kumarı ama tek kazananı olur her ne kadar kumar da olsa. Yasal değil ya hani, kimsenin umrunda da değil. Ne şekilde ya da nasıl oynandığının önemi yok. Kazanmak şartken hayatta hilelerin ya da kestirme yolların önemi kalmıyor. Yakalanmadığın sürece ne yaptığının ve nasıl oynadığının önemi olmaz her zaman olduğu gibi.

Serhat bey ellerinde olan bahçe markasını aldı ve güllerin olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Bu gün evde kimse yoktu bakıcılar, birkaç güvenlik ve ondan başka. Evin küçük kızı olan Sera evde yalnızdı, ya da yalnız sayılırdı. Herkes kendi halinde işlerini yapmaya çalışıyorlardı. Bir kaç güvenlik vardı ve onlar da Serhat'a güveniyordu evin geri kalanının da güvendiği gibi.

Sera sıkıldığı için bahçeye çıkmıştı. Serhat'ın yanına gidip ona Gece'yi soracaktı. Bu gün cumartesiydi ve okullar tatildi. Gece ile tanışalı iki yıl olmuştu ve şimdi sekiz yaşında ikinci sınıfa gidiyorlardı. Birbirlerine o kadar bağlı yaşıyorlardı ki ayrılmak onlar için ölümden de zordu. Usul usul paytak adımlarla birlikte Serhat beyin yanına gitti. Adam küçük kızı fark edince makasını bıraktı ve ona baktı.

"Sera bir şey mi oldu?"

Diye sordu ne kadar bir an önce işine koyulması gerektiğini bilse de.

"Gece bu gün gelecek mi? Ben onu çok özledim."

Dedi biraz utangaç bir halde. Adamın yüzünde bariz belli bir sırıtış oluştu. İşe koyulması gerekiyordu ve şimdi tam zamanıydı işte. Onca yıl sabretmişti ve şimdi de sabrının meyvesini alacağını düşünüyordu.

"İstersen seni Gece'ye götürebilirim."

Dedi kendinden emin bir halde. Küçük kız masum bir sevinç gösterisi yapmıştı ve gerçekten mutluydu. Pek çok kez Gece'nin evine gitmişti ve bu onu hep mutlu etmişti. Çocuk aklı ya sorgulamak aklına bile gelmiyordu.

"Yaaa! Gerçekten mi? Evet, evet Gece'ye gidelimm!"

Coşkusu görülmeye değerdi küçük kızın. Ama kalbi nasırlarla dolu adamın bunu görmesi imkansızdı.

Kızın elini tuttu ve kapıdan çıkmaya başladılar. Görevlilerin yemek yemeleri gerekiyordu bu saatlerde bu yüzden kimseler yoktu kapıda güvenliğe dair. Bu sebeple çıkışları kolay olmuştu. Küçük kız Gece'yi görmek umuduyla atıyordu her bir adımını ama adam ise hedefine yaklaşmak için atıyordu o kahpe adımları.

Arabaya bindikleri andan itibaren küçük kız sevincini koruyordu. Gece'ye kavuşmak düşüncesi beyninde yer edinmişti ve o düşünce içini kıpır kıpır yapıyordu. Kim demiş ki "Çocuklar sevemez, aşık olamaz" diye? Onca zamana birlikte kafa tutmuş, her şeylerinde birbirlerinin yanında olmuş çocuklara kim "Aşık değil." diyebilir ki? Onlar aşkın ve sevginin en safını yaşıyorlardı. Öyle saf ve temiz bir aşktı ki bu, yaşa da mantığa da kafa tutuyordu.
"Çocuk aklı işte." Deyip geçmemek gerekir ya bazen. Öyle bir söz söyler ki o çocuklar, haklılığında boğulur insan. "Akıl yaşta değil baştadır." diye boşuna mı demiş o atalar? "Çocuk aklı işte." dememek lazım. Bir bakmak, sevginin saflığını kavramak lazım. Körelmiş kalplerde umut lazım...

SMERALDO +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin