Kanlı bir geçmişti üstü örtülen ve yine ortaya çıkacak olan...
Ayaz komiser, aynada kendini inceliyordu. Emniyetteki çoğunluk biraz solgun göründüğünü söylemişti. Uzun güzel kirpiklerinin güzelliğini bozan, gözlerinin hafif kanlanmış olmasıydı. Meslektaşlarına hak verdi. Beyaz teni, gerçekten kendine de solgun gözükmüştü. Parmaklarını gür siyah saçlarının arasından geçirdi. Traşlı yüzüne son bir kez baktı. Gülümsedi. Uzun kirpikleri, kahverengi gözleri, bembeyaz dişleri ve gülümsediğinde iki yanağında beliren gamzeleri, onu gerçekten yakışıklı bir erkek yapıyordu. Yani en azından kendisi böyle düşünüyordu. O, her zaman kendisiyle barışık ve özgüvenli bir erkek olmuştu. Sadece bugün yorgundu. Yüzünü ve ellerini yıkayıp lavabodan çıktı. Emniyetin sessiz ve geniş koridorundan yürüyerek kendi odasına geldi. Siyah deri koltuğuna kurulup, başını geriye yasladı. Gözlerinin kapattı. O sırada kapısının tıklatılma sesinden irkilip gözlerini açtı. Doğruldu.
İçeri, portakal rengi düz saçlı, zarif ve uzun boylu genç bir kadın girdi. Bu, yıllardır beraber çalıştıkları adli psikologları Kardelen'di. Kardelen, elindeki bir kupa kahveyi masaya koydu."Buyurun komiserim, kahve size biraz iyi gelir diye düşündüm, " dedi. Ayaz komiser, uzanıp kupayı aldı. Kokusunu içine çekti.
"Çok sağol Kardelen, ben de birazdan alacaktım. Sen içmiyor musun? " dedi.
Kardelen, gülümsedi," Eee? Nasılsınız?" Diyerek bacak bacak üstüne attı. Dar kesim kahverengi kalem eteği, sadece dizinin biraz üstüne geliyordu. Yüzündeki gülümseme iç açıcıydı. Elinin tersiyle önüne gelen saçlarını düzeltti.
Ayaz, kahvesini yudumlarken, " Herşey boş geliyor bazen, hiçbir işe yaramıyormuşum gibi geliyor Kardelen," dedi umutsuzca iç çekti.Kardelen, "E, bunca yıllık adli psikologluk yapıyorum. Seçil Aksoy dosyasının üstünden baya zaman geçmiş olsa da hiç unutamadığınızı kendinizi yiyip bitirdiğinizin farkındayım komiserim," dedi ve o da iç çekti. Sonra Ayaz komiser, masa çekmesinden büyük boy bir fotoğraf çıkarıp, masaya koydu. Fotoğrafta düz siyah saçlı, mavi gözlü ilk bakışta güzel olduğu düşünülebilecek genç bir kız vardı. Gözleri gülen bu genç kızla ilgili tek sorun bilinmez olmasıydı.
"Üç yıl oldu. Ama biz hiçbir şey bulamadık Kardelen...Sence bu kıza ne oldu?" diye sordu dalgın bir sesle... Kardelen, dudak büktü:
"Bilemiyorum komiserim. Dosya faili meçhul olarak kayıtlı. Geniş incelemeler yapıldı ancak Seçil Aksoy'un babası Murat Aksoy, annesi Meral Aksoy ve kız kardeşi Sezgi Aksoy, çelişkili ifadelerde bulunmamışlar. Yani ne annesi, babası ne de kız kardeşi, Seçil'e ne olduğunu bilmiyor."
Genç psikolog, komiserini yıllardır iyi tanıyordu. Sonuçta bir kadın, sevdiği adamı iyi tanımalıydı. O da, gizli aşkını içinde büyüterek ve sevdiği adamı daha çok tanımaya çalışarak, onu benliğine yerleştirmiş, bir daha da ne aklından ne de kalbinden çıkaramamıştı. Gizli sevmek, ona göre aşkı kutsal yapıyordu. Bu yüzden hep içinde tutmayı tercih etmişti. Ancak kaybetmekten de korkmuş kaybolmayı seçmişti. Ayaz, evlenmemiş hiç aşkı tatmamıştı. Kardelen, bu avantajı olduğunu bilse de şansını deneyecek, duygularını açacak cesareti hiçbir zaman kendinde bulamamıştı.
Konu, uzun bir sessizlikten sonra kapandı. Ama sadece Kardelen, için...Sonra içeri, hafif grileşmiş saçları, sakalları, beyaz gömleği ve süveteriyle Cihan Başkomiser girdi. Ayaz ve Kardelen,saygıyla ayağa kalktı."Sohbet ettiğinizi bilseydim sizi arşive yollardım. Boş durmazdınız. Bizde boş zaman olmaz. Onca cinayeti oturarak çözmedik nihayetinde. Değil mi Ayaz komiser?" dedi imalı gülümsemesiyle.
Ayaz,"Aynen öyle Başkomiserim, haklısınız ne yapabilirim?" dedi yine saygıyla.
Cihan Başkomiser, elindeki dosyayı sert bir hareketle masaya koydu."Buna bakacaksınız."
×××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN MELODİSİ (Ara Verildi )
Novela JuvenilKAYIP BİR YÜZÜN ARDINDAKİ ACI GERÇEKLER...En fazla ne kadar saklarsın? Kaybolduğu düşünülen genç bir kızın geçmiş perdesi nelere mâl olur? Kanlı bir geçmiş... Gerçekler kış uydusundan uyanıp yavaş yavaş karanlık yüzünü göstermeye başladığında adeta...