✴-14-✴

53 17 29
                                    

Fırtınalar kopsa da içinde sadece susarsın...

  Yapılan soruşturma toplantısının üstünden  iki gün geçmişti. Fikir alış verişi yapılmış, akla neredeyse tüm ihtimaller üzerinde konuşulmuştu. Zihinlerinde hâlâ salı akşamı yaptıkları beyin fırtınasının yorgunluğunu taşıyorlardı. Soruşturmayla ilgili ne yazık ki somut bir gelişme yoktu. Dosya, birçok soru ve çelişkilerle doluydu. Yani kötü bir toplantı olmuştu. Bugünse, iyi olan tek şey yeni laboratuarının emniyette işe başlayacak olmasıydı. İlerleyen zamanlarda emniyetin diğer kurtarıcısı da o olacak gibi görünüyordu.
  Ayaz, tüm bunları düşünürken, yalnız başına emniyetteki odasında oturuyordu. Uykusunu iyi alamamıştı. Ama yine de  uyuklamaya hiç niyeti yoktu. Sadece düşünüyordu. Ayaz, düşünmek için mi uyumuyor? Uyumamak için mi bunları düşünüyor? Pek emin değildi. Kafası çok karışıktı. Gözleri sızlıyordu ve şişmiş olduklarına yemin edebilirdi. Yorgunluğunu dağıtmak için gerinirken, sandalyesi gıcırdadı. Değiştirilmesi lazım, diye düşünmeden edemedi. Tam da Burçak'ın nerde olduğunu düşünürken, Burçak, çıkageldi. Topuz yaptığı sarı saçları, sıfır makyaj olan yüzü, pembemsi, biçimli dolgun dudakları, ve keskin bakan bal rengi gözleri, yorgunluğunu gizler güzellikteydi.  üzerine giydiği lacivert boğazlı kazağı ve siyah dar pantolonuyla, sade ama şık bir görünüm yakalamıştı. İlk defa küpe takıtığı da Ayaz'ın gözünden kaçmamıştı. Burçak, masanın yanındaki sandalyeye oturur oturmaz,"Günaydın!" dedi.

Ayaz,"Günaydın Burçak  da..." diyerek kulaklarını işaret etti,"Bir yere mi gidiyorsun?" dedi yarım yamalak bir gülümsemeyle.

Burçak, umursamazsa sağ kulağındaki küpeye hafifçe dokunarak,"Ne  olmuş? Değişiklik yapmak istedim. Olamaz mı yani!" diye cevap verdi.

Ayaz, bu kez bariz bir şekilde munzırca gülümsedi:

"Yani özel bir sebebi yok."

Burçak, sinirle iç çekti,"Hayır," dedi. "Özel bir sebebi olmak zorunda mı? Yakışmamış desen seni anlarım ona tamam. Sonuçta ben iş hayatımda hiç küpe takmadığım için alışık değilsin. Ama sadece bir çift küpeden bile farklı anlamlar çıkarmanı anlamıyorum!"

Ayaz, masada duran kalemlerle oynamaya başladı:

"Yani o adamdan değil mi küpeler?" diye sordu merakla.

Burçak, yüzünü ekşitti:

"Hangi adam?"

"Hangi adam?"Ayaz, inanamayan gözlerle Burçak'a baktı,"Hani şu iki ay önce görüştüğün adamı da unutacak değilsin ya Burçak?" Ayaz, ciddi bir ifadeyle ondan cevap beklerken, Burçak'ın aniden gevrek bir kahkaha patlamasıyla afalladı.

Ayaz, sinirle,"Neresinde gülecektim?" dedi. Burçak, gülmesini zar zor durdurabildi. Sonra yeniden o ciddi ifadesine büründü:

"Barış'ı mı diyorsun?" diye sordu. Şaşkındı."Barış'la aramda birşeyler olduğunu düşündüğüne inanamıyorum Ayaz!" diyerek çıkıştı. Şaşkınlığını da gizleyememişti.
 
  Ayaz da şaşkındı. Kendini masum ve saf bir çocuk gibi hissetti:

"O adamla aranda bir şey yok mu gerçekten? Ben küpeleri onun hediyesi sandım," dedi. Biraz değil çok bozulmuştu.
Burçak, Ayaz'a sert bir bakış attı:

"O adam değil. Barış...Eski bir arkadaşım."

Ayaz, şüpheli bakan gözlerini Burçak'a dikti:

"Eski...bir...arkadaş?" diye sordu. Sınırlarını zorluyordu.

"Evet, Ayaz. Neden bu kadar şaşırdığını anlamadım. Dediğim gibi bunun nesi garip? Barış'la sadece arkadaşız. Başka da birşey yok."

  Ayaz ve Burçak, bir süre birbirilerinin gözlerine baktı. Birbirlerinin düşüncelerini anlamaya çalışıyorlardı. Burçak, içinden geçeni o anki siniriyle ağızından kaçırmıştı:

KARANLIĞIN MELODİSİ (Ara Verildi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin