Gerçek, tüm çıplaklığıyla göz kırpıyor...
Karanlık, sakince evin pencerelerinden içeriye sızıyordu. Her akşamki gibi...
Gece'de bu karanlığa inat, içini biraz olsun ferahlatmak, kafasını dağıtmak derdindeydi. Birşeylerle meşgul olması lazımdı. Bir kadını meşgul edecek şeyse, genelde ya temizlik ya da yemek yapmak olurdu. Gece'de, yemek yapmayı seçmiş ve az önce de yemek yapmayı bitirmişti. Geriye sadece yemeğe son bir dokunuş yapması kalmıştı.
Makarnaya domates sosunu döküp, üzerine biraz nane serpiştirdi. Ve işte akşam yemeği hazırdı. Acaba o beğenecek miydi? Amerikan mutfaktaki masayı, akşam yemeği için hazırladı. Tam o sırada uykulu gözleriyle ve dağınık saçlarıyla genç adam belirdi karşısında:"Acıktıysan bana söyleyebilirdin Gece," dedi ciddi bir ifadeyle. Ardından masada göz gezdirdi. Masada, ağzına kadar makarnayla dolu iki tabak, salata ve portakal suyu vardı. Akşam yemeği için hafif ve uygun bir menüydü.
Gece, masaya peçeteleri koyarken,"Dışarı çıkmanı istemedim,"dedi. Kızacağını biliyordu.
Ama o, kızmak yerine,"Seni anlamıyorum Gece," dedi. Gece, derin bir nefes aldı,"Ne zaman anladın ki," dedi ve masaya oturdu. Genç adam da masaya otururken, sert bir bakış fırlattı:"Yemek yemek için biraz geç olmadı mı?"dedi. Sonra da makarnasından bir çatal alıp yavaşça çiğnedi.
Gece, portakal suyundan bir yudum aldı,"Biliyorum," dedi."Ama uyuyacağını söylemiştin bana. Ben de odana girip seni rahatsız etmek istemedim. Sen ne zaman uyanırsan o zaman yemek yeriz diye düşündüm," diye de ekledikten sonra ağzına aldığı makarndan dolayı yüzünü buruşturdu.
Genç adam,"Tuz biraz kaçamak yapmış,"dedi. Ama çok acıktığı ve yemekte de el emeği olduğunu düşündüğü için yemeye devam etti.
Gece ise, biraz üzülmüştü. İkinci yemek yapışıydı. Ama ne yazık ki bu da güzel olmamıştı."Baya tuzlu olmuş bu! İstemiyorsan yemeyebilirsin. Yine beceremedim. Belki üçüncüde olur. Neyse biz de yemek için birşeyler söyleriz o zaman. En azından bu akşamı kurtarır."
"Gerek yok Gece. Çok da kötü değil," dedi arkadaşı tok sesiyle. Ardından sessizce zor da olsa yemeklerini yemeye devam ettiler. Genç adamın tabağı bitmişti. Gece, şaşkınlıkla onu izledi:
"Ağzım tuz çorağı oldu resmen! Sen nasıl yedin ki!"
Genç adam, belli belirsiz gülümsedi:
"Dünyanın en lezzetli makarnasını yediğini düşünmeyi denersen, yemesi o kadar da zor olmuyor," diye cevap verdi.
Gece, mavi gözlerini genç adama dikti:
"Böyle düşünmen beni mutlu etti Ku..."lafını bitirmeden genç adam sözünü kesti,"Ne dedin?" dedi tehditkâr sesiyle.
Gece, bakışlarını kaçırdı,"Tamam. Neyse bir daha olmaz," diyerek tekrar yemeğine döndü.
Genç adam, arkadaşının yemeğini güçlükle yediğinin farkındaydı. Ani bir refleksle masadan kalkıp, kanepenin üstünde duran montunu giydi.Gece, elindeki çatalı bırakıp sordu:
"Nereye," dedi endişeyle. Genç adam kafasını çevirip Gece'ye baktı:
"Kendine işkence ediyosun Gece. Senin yiyebileceğin birşeyler almaya gidiyorum. Yarım saate dönerim," diyerek karşılık verdi arkadaşına.
"Ben doydum zaten! Gerçekten hiç gerek yok," diyerek üsteledi Gece. Çünkü arkadaşını bu saatte bırakmak niyetinde değildi.
Genç adam, bu ısrara sinirlendi:
"Gece!"
Gece, oturduğu yerde sindi,"Taman, kızma hemen. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Yine...," dedikten sonra kalkıp masayı toplamaya başladı. Genç adamsa, kaşla göz arasında kapıya yöneldi. Ona görüşürüz,deme fırsatı bile vermemişti.
Gece'nin duyduğu tek ses kapının kapanma sesi oldu.
×××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN MELODİSİ (Ara Verildi )
Novela JuvenilKAYIP BİR YÜZÜN ARDINDAKİ ACI GERÇEKLER...En fazla ne kadar saklarsın? Kaybolduğu düşünülen genç bir kızın geçmiş perdesi nelere mâl olur? Kanlı bir geçmiş... Gerçekler kış uydusundan uyanıp yavaş yavaş karanlık yüzünü göstermeye başladığında adeta...