Felix Felicis

1.8K 131 93
                                    

6. yıl olduğunu unutmayın :)

"Nasıl bir duygu?"

Harry bir an cevap vermedi. Sonra yavaş ama kesin bir şekilde içine, önünde sonsuz fırsat varmış gibi coşku verici bir duygu yayıldı; sanki her şeyi, ama her şeyi yapabilirmiş gibi bir duygu... ve anıyı Slughorn'dan almak birden sadece mümkün değil, gerçekten kolay göründü...

Gülümseyerek, özgüvenle dolup taşar bir halde, ayağa kalktı.

"Mükemmel," dedi. "Gerçekten mükemmel. Evet... Hagrid'e gidiyorum."

"Ne?" dedi Ron ve Hermione bir ağızdan, şaşkınlıkla.

"Hayır, Harry - gidip Slughorn'u görmen gerekiyordu, hatırlıyor musun?" dedi Hermione.

"Hayır," dedi Harry kendinden emin bir şekilde. "Hagrid'e gidiyorum. Hagrid'e gitmek konusunda içimde iyi bir his var." 

Ona 'sen delirdin mi' gibi bakan gözlere baktığında tekrar konuştu. "Merak etmeyin çocuklar ne yaptığımı biliyorum. Hiç değilse... Felix biliyor."


•••


Harry hala şansının bitmediğini hissediyordu. Profesör Slughorn'dan anıyı bir şekilde almıştı. Ve aslında şu an Profesör Dumbledore'a gitmesi gerekiyordu. Ancak içinde bir ses fena bir şekilde Hermione ve Ron'la her zaman oturdukları kayın ağacının altında biraz oturmasının harika olacağını söylüyordu. Sonrasında Profesör'e anıyı verebilirdi.

Hava öyle serindi ki; öncelerinde soğuk soğuk yüzünü yalayan rüzgar şimdi hafiften üşümesine neden olmuştu bile. Yerde gördüğü minik bir çiçeği gördüğünde koparmak geldi içinden. Kopardığında fark etti ki bu sıradan bir çiçek değildi. Ortası açık mavi ve kristal kristal tohumlanmış, mor taç yaprakları ise resmen kıvırcık duran bu çiçeğe Şans Taşı Çiçeği denirdi. Ne tesadüf.

Kayın ağacının altına kadar elindeki çiçeği inceleyerek geldiğinde ağacın altında başka birinin daha oturduğunu yeni fark etmişti.

Ancak ağacın altında oturan kişi yıllardan beri aşık olup resmen düşman gibi davrandığı Malfoy'dan başkası değildi. Kollarını dizlerine, kafasını ise kollarına yaslamıştı. Neden bu saatte buradaydı ki?

Harry kalbi heyecandan deli gibi çarparken boğazını temizleyip konuştu. "Malfoy, ne işin var senin burada?"

"Neden Potter, babanın mekanı mı?" Sarı saçlı çocuk ise kafasını kaldırmadı bile. Öksürdü ve sesi hala çok az titrerken konuştu. "Potter, git, zamanı değil."

Daha sonra ise Harry'nin kaşlarını çatarak yanına çökmesine neden olarak devam etti. "...lütfen."

Harry sakince konuşurken orada bir yerlerde şansın gittikçe azaldığını hissediyordu. "Malfoy."

Draco yanına oturmasının şaşkınlığıyla kafasını kaldırdı. Güzel gözleri kızarmış ve şişmişti. Harry'nin yüzünü endişe dolu bir ifade bürüdüğünde ise dikkatle inceledi Harry'nin yüzünü. "Neler oluyor Potter?"

Kuzgun saçlı çocuk elini yavaşça sarı saçlı olanın koluna koyduğunda son cümlesini umursamadı. "Sana ne oldu Malfoy?" Daha sonra hala şaşkınlıkla ama çok derin anlamlar taşıyarak bakan gri dalgalı okyanuslara bakışlarını kaldırarak devam etti. "Sen güçlü bir çocuksun."

Draco gözlerine yalvarır gibi baktığında ise diğer elini korkarak Draco'nun yanağına koydu ve okşamaya çalıştı gergin hareketlerle, şu an ters tepki vermeyeceğini bilse de. "Ağlamana ne sebep oldu? Sana yardım edebilirim."

drarry • one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin