. : . S E V E N T E E N . : .

4 1 0
                                    

Raon şuan kendisini boşlukta hissediyordu. Arada ailesinin yanına gidiyor ve onların kendi vücudunun yanıbaşında ağlamalarına dayanamayıp üyelerin yanına geri dönüyordu. Bir ruh olsa da şuan ellerinin titrediğini ve terlemeye başladığını hissediyor gibiydi. Tamam tanrım bu değişikti. Ortalıkta dolaşırken birden Jungkook'un odasının, Raon'un şuan bulunduğu odanın kapısı açıldı.

Hoseok yavaşça içeriye girdi ve sessizce selam verdi. Raon şuan oldukça stresli olduğundan fazla oralı olmadı. Yerinde bir o yana bir bu yana dönmeye devam ederken birden durdu ve burnunun dibinde bir koku hissetmeye başladı.

"Hoseok.. Kokuyu alıyor musun?" 

O sırada Raon'la konuşmak için odaya giren hoseok ümidini kesip yatakta oturuyorken kızın sesini duymasıyla şaha kalkan bir at kadar hızla ayağa kalktı ve onu olumsuz bir şekilde cevapladı. Kız başını tutarak hoseok'un kalktığı yatağa attı kendini.

"J-Jungkook.. O iyi değil... Şuan baygın.."

Hoseok duydukları ile gerilirken kız ise gözlerini kapattığında gözleri önüne düşen sahneler yüzünden geriliyordu.

"Dağlık..d-dağlık bir yer..e-eski bir depo..o-ona zarar vericek.."

İşte Raon'un son sözleri bunlardı. Kız bir ışık süzmesiyle birlikte toz olarak yok olmuştu. Hoseok ise hızla içerideki üyelerin yanına giderek onları toplamış ve yolda ise olayları anlatmaya başlamıştı.

___

"Ah.. Jungkook.. Görüntün bile mest ediyor." diyerek elinin tersiyle sadece tek bir yara izini barındıran yüzü okşadı. Jungkook ses edemiyordu çünkü zihni bulanıktı. İstemiyordu, bunu dile getiremiyordu. 

Elindeki çakıyı aldı ve belirgin olan yara izinin üzerini çizdi. "Hatırlıyor musun Kookie~ Bu birlikte oyun oynadığımız gece olmuştu." Sonra dudaklarını kanayan yaranın üzerine götürdü. Altındaki beden hem kafasının zonklamasıyla hem de yarasının kanamaya başlamasının verdiği acıyla inliyordu.

Bu üzerindeki bedeni daha bir tatmin ediyordu. Farkında değildi. Zihni yerine gelmişti fakat sadece şuan doğru anı bekliyordu.

"Kanın.. ç-" Adam cümlesine devam edemedi çünkü dışarıdaki sirenler buna engel oldu. "Kahretsin.. Ah!" O sırada Jungkook beklediği anın geldiğini anlayıp üzerinde uzandıkları eski yatağın kırık bacağını adamın kafasına geçirdi.

Hızla üzerinden bedeni atarak sedelemesini sağladı ve dışarıya koştu. Hızla deponun kapasını açmaya çalıştı. Kapı çok ağır olduğundan azıcık açabilmişti. Daha da uğraş gösterirken arkasından kafasına denk gelen silahın namlusunun soğukluğu vücudunu ürkütmüştü. Jungkook şuan öyle bir korku içerisindeydi ki adam benim ol dese el mahkum olurdu. 

"Jeon Jungkook'u dışarıya gönder! Teslim Ol!"

Fakat tam adam çocuğu içeriye döndürüp kaçıracak iken kafası dönmeye başladı ve başının ağrısı 'ben buradayım!' diye bağırmaya başladı. Adam birden sersemleyip kendisini yerde buldu. 

Jungkook hızla adamın özel bölgesine tekme atarak kapıyı geçebilecek bir boyutta genişletmeye devam etti. Sonunda vücudunu dışarıya attığında yüzündeki büyük gülümseme ile tam karşısında duran polis arabalarının hemen önünde onu bekleyen hyunglarına yöneldi.

Derin bir nefes aldı fakat nefesini dışarıya sakin bir şekilde veremeden kendisini yerde buldu. Sırtından göğsüne bir sızlanma.. O gece 3 el silah atışı yapıldı. Çığlıklar.

Jimin'in Gözünden

Dudaklarımı kemiriyordum çünkü Jungkook'un durumunu düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Abisinden sapığın yerini, onların nerede olduğunu öğrenince hemen polise haber verdik ve yola çıktık. Şuan deponun önünde içerideki sapığın Jungkook'u bırakmasını bekliyorduk. 

Tamam o kadar kolay bir şey değildi fakat şuan ki durumumda hiç iç açıcı değildi. Sonunda hafif aralanan kapıyla birlikte tüm herkes nefesini tuttu ve bir şey beklemeye başladılar. İçeriden acı dolu inlemeler yükseldi. 

Tutulan nefesler hala tazeyken Jungkook aralık yerden görüldü. Yüzünde bana cenneti bahşedeceğini belirten bir gülümseme ile yürüyordu. Sonra bir şey oldu..

Jungkook beyaz bir dumanla-ışıkla- kaplandı, karşı taraftan ateş sesi duyuldu ardından polislerden de.. Ondan sonrasını bilmiyorum fakat o gece yere uzanmış bir şekilde karşımızdaydı. Neresinden yara aldığını sorsanız o telaşla hatırlayamadığım için söyleyemezdim.

Hızla yanına çöktük ve birimiz ambulansı ararken polisler sapığı kapeslemişlerdi. Jungkook kesik kesik nefesler alıyordu ve etrafa en şaşkın bakışlarını atıyordu. Daha sonra hiçbirimizin tahmin edemeyeceği bir şey oldu ve beyazlar içerisindeki Jungkook kendi bedenin önünde diz çökerek ağlamaya başladı.

Jungkook'un ruhu buradaysa.. Jungkook'un bedenini ele geçiren kişi...

"Raun!!" diyerek kendi vücuduna dokunmaya çalıştı. Genç adam onu kurtaran kıza minnettardı fakat kız kendi canını hiçe saymıştı. 

Jungkook'un vücudundaki Raon son kez Hoseok'a baktı ve gözlerini kapattı. Hoseok hemen Jungkook'un bedenini kucakladı. Zaten yakından gelen ambulans sesi birazdan burada olacaklarını söylüyordu.

O gece Jungkook hastaneye kaldırıldı. 2 haftaya yakın bir süre yoğun bakımda kaldı. Aslında herkes Jungkook'un öleceğini zannediyordu fakat o gece Jung Raon Jungkook ölmesin diye ruhunu onun için feda etti. Jungkook'un bedeni hasar almıştı fakat Raon bedeni vurulurken ele geçirdiğinde hasarın yarısı yok olmuştu. 

Herkes şok içerisindeydi fakat beklemekten başka yapıcağımız bir şey yoktu. 

Jungkook'u en son kendi bedeninin başında Raon için ağlarken gördük. Sonra ise beden hastaneye kaldırıldığında bir daha göremedik. 

Şuan ise tüm üyeler yoğun bakımın kapısının önünde birimiz yere çökmüş.. birimizin ruhu çökmüş.. bekliyorduk. Jin hyung artık boş bakıyordu. Hoseok hyung ise bizi gülümsetmeye bile çalışmıyordu. Bir grup olarak ancak bu kadar batabilirdik diye geçirdim içimden.

Ruhum sıkışıyordu. O benim değerlimdi.. neredeydi.. Ne zaman gelicekti.. Ne zaman ayağa kalkacaktı.. 

Dizlerimi kendime çektim ve kollarım ile yüzümü gizlemeye başladım. Yanımda bir hareketlilik oldu ve Yoongi de yanıma çöktü. Kollarını belimin iki yanından geçirdi ve düz bir şekilde bana yaslandı. 

Taehyung'u düşünmek bile istemiyordum.. Şuan kafeteryaya gidiyorum diye gittiği yerde nasıl ağlıyordur.. Düşüncesi bile kalbimi acıtıyor.. Taehyung Jungkook'a karşı bir şeyler hissediyordu. Bunu kimse fark etmesede ben biliyordum. Ve bilmekte beni en çok yıpratan şeydi.

Jungkook'u seviyordum ama hiç o türlü düşünmemiştim. Raon'u öğrendiğimiz hafta onun üzerine düşmem ile birlikte dudaklarımız temas etmişti. Biliyorum.. Taehyung orada bir şey demese de banyoda gizli gizli ağladığını hatırlıyorum. 

Taehyung'un dediğine göreyse Yoongi hyung'da benden hoşlanıyordu. Bu dediğine fazla inanmasam da bende Yoongi'ye karşı bir çekim hissediyordum. Mesela şuan bana sarılmış olması kalbimdeki sıkışıklığı nasılsa gideriyordu.

Düşünmek istemiyordum.

Tam Yoongi hyung'un kafasına kafamı yaslayacakken hızla doktor ve hemşireler gelmeye başladı. Herkes birden ayaklandı. Taehyung koridorun başında belirdi ve doktorları görünce hızla yanımıza ulaştı. Jin hyung'un göz yaşları yeniden yerini almış, olası bir durum için hazır bekliyordu.

Jungkook'un odasına girdiler ve perdeyi çektiler. Kardeşimize ne oluyordu? neden görmemize izin vermiyorlardı. Kollarıma asılmış olan Yoongi hyung'a dönerek sarıldım. Bir yandan ise bağırıp çağırmama engel olamıyordum. Taehyung ise şuan sandalyede oturuyor, kafasını eğmiş, dizlerini sallıyordu.

"Tanrım.. Namjoon! Jungkook!" diyerek Jin hyung Namjoon hyung'a içeriyi gösteriyordu. Namjoon hyung ise hızla onun kafasını kendi kaslı göğsüne batırmış ve kollarını tutmaya çalışmıştı.

Bir süreden sonra kapı açıldı ve perdelerde. İçeriden çıkan doktor gülümseyen bir suratla bizi karşıladı. "Gözlerini açtı. Normal odaya alınınca içeriye girebilirsiniz."

JungKook Olarak Uyanmak?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin