"Juvia?" Demişti Lucy, tereddütle yakınlaşıyordu arkadaşına.
Juvia arkadaşına dönmüştü, gözlerindeki yaşları sildi.
Natsu yere çöküp derin bir nefes verdi.
"Bu kez değil Juvia," dedi." Bu kez güçlü numarası yapmak zorunda değilsin."Juvia başını tekrar yerle bir olan odaya çevirdi. Yangından etkilenmemiş şeyler vardı hala, televizyon ve koltuklar yanmamıştı mesela. Ama perdeler toz olmamak için zor duruyor gibiydi.
Koltuğa doğru bir adım attı Juvia, yerden gelen ezilme sesiyle ise bakışlarının ortağı oldu yerdeki Mısır. Yine dolmuştu gözleri, lanet etti o güne.
Ayağını oradan çekip koltuğa doğru yürümeye devam etti. Üstüne örttükleri pikeyi almıştı, burnuna götürüp kokladı. Yangından dolayı is kokuyordu pike. Gözyaşı aktı o pikeye, gülerek üstünü örttükleri pikenin üstünde artık göz yaşı vardı.
O koltuğa oturdu, bembeyaz koltuk kan içindeydi, Gray baya hırpalanmış olmalıydı. Koltuğa sarılıp ağlamaya başlamıştı, kokusunu tekrar solumak için her şeyi yapardı, keşke böyle bir ihtimal olsaydı.
Başını koltuğa yasladı ve o pikeyi üstüne örttü, hıçkırıkları artıyor, gözyaşları ise durmak bilmiyordu.
Evin her yeri zaten anı doluydu, yüreğine bir hançer saplanıp duruyordu sanki. Gözlerini kapadı, o günlerini düşündü.
"Omlet mi? Yine mi?" Diye sormuştu Juvia, tek kaşını kaldırıp Gray'e bakmıştı aynı zamanda.
Gray ise şirince gülümseyerek ellerini iki yana açmıştı.
"Elimden bu geldi hanımefendi, hadi bakalım masaya."Juvia gülümseyerek masaya oturmuştu, üstünde ise sadece Gray'in gömleği vardı.
"Gömleğimi sahiplenmiş gibi duruyorsun, senin mi olsa acaba?"
Juvia başını iki yana salladı.
"Hayır, ben senin giydiğin gömlekleri giymeyi daha çok seviyorum.""Hıım, nedenmiş o?"
Juvia utanarak, gömleğin yakalarını kaldırdı ve utandığını saklamaya çalıştı.
"Sen kokuyorlar..." diye mırıldandı.Gray gülerek Juvia'nın başına bir öpücük kondurdu.
"Gömleklerime ihtiyacın yok, ben her zaman senin yanında olacağım.""Zaten bir tane gömleğin var, diğerleri çoğunlukla tişört, hem kıyafetin olsa da pek kullanmıyorsun zaten." Diyerek gözlerini devirmişti Juvia." Dışarıda yaptığın şu kas gösterinden bahsediyorum yani."
"Küçüklükten gelen bir alışkanlık, cidden bilerek yapmıyorum Mavi."
Juvia gülümsedi ve gömleğin yakasını düzeltti.
"Tamam o zaman, hadi yemek yiyelim."Juvia, gözlerini açarak karşısındaki televizyona baktı, derin derin soluklanıyordu.
"Juvia," dedi Natsu, söylemekle söylememek arasındaydı. "Şey, şuradaki tablonun arkasında... bir anahtar olmalı. Şu çekmeceyi açıyor..." diyerek parmağıyla televizyon ünitesindeki çekmeceyi gösterdi Natsu.
Juvia yerinden kalkıp tabloya doğru ilerledi, ne olduğunu merak ediyordu.
Tabloyu çividen çıkardı, arkasında cidden de anahtar vardı. Tabloyu tekrar asıp üniteye geri yürüdü.Çekmeceye eğildi ve anahtar deliğine anahtarı sokup çevirdi. Bir 'klik!' Sesiyle çekmece açılmıştı, içerisinden ise bir CD çıkmıştı.
(Aklınıza Delibal geldi biliyorum, ancak bunu yazdıktan sonra fark ettim cidden, yoksa o filmi izlemişliğim bile yoktur...) CD'yi alıp DVD Player'a takmıştı Juvia. DVD'yi başlatıp ekrana bakmıştı."Uhm, şey, Natsu, şuan çekiyorsun değil mi?" Diye soruyordu Gray, yüzünde emin olamadığına dair bir ifade vardı.
"Evet, devam et!" Diye bağırmıştı Natsu.
"Ah, iyi." Gray derin bir nefes aldı. "Aah, şeey, Juvia biliyorsun, seninle birlikte dolu dolu 4 sene geçirdik ve bu zamanlar mükemmeldi. Elimi tutuşun, uhm, öpmen gibi şeyler falan işte-"
"Harbi katıksız odunsun!" Demişti lafını bölerek Natsu.
Gray oflayarak başını kaşıdı, tekrar derin bir nefes aldı.
"Ancak ben artık seninle sevgili olmak istemiyorum, olmuyor yani, bunu istemiyorum artık.""Gray neden kızdan ayrılıyor gibi konuşuyorsun ki şimdi? Bu Juvia seni nasıl çekiyor anlamış değilim."
Gray dudaklarını ıslattı ve gülümsedi.
"Çünkü ben artık seninle sevgili olmak istemiyorum, karı-koca olmak istiyorum, Juvia ben seninle evlenmek ve bir yuva kurmak istiyorum. Seni çok seviyorum, anlatamayacağım kadar fazla hemde. Odunun tekiyim biliyorum, ancak duygularımı tamamıyla açtığım ilk kızsın, şeey..." elini ensesine atıp gözlerini kameradan kaçırmıştı Gray." Bana yuva olur musun?"CD bitmişti, Juvia gözlerini bir kaç kez kırpıştırmıştı. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilmiyordu bile, ekranda donmuş bir şekilde Gray duruyordu, sanki hala hayattaydı da Juvia'nın teklifi için cevabını bekliyor gibiydi.
"Gray ona evlenme teklifi mi etmişti!?" Diye bağırdı Lucy." Aman Tanrım, aman aman Tanrım!"
"Bunu kendisi izletmek isterdi, böyle olması benim canımı yakıyor." Dedi Natsu.
Hemen sonra Juvia, ekrana sarılmış ağlıyordu. İç çekiyor, bir yandan ise bu anı Gray ile gerçekleştirdiğini düşünüyor, hayalinde kavuştuklarını düşlüyordu.
* * *
Gece karanlığı çökmüştü, mezarlıkta bir sessizlik hakimdi. Zaten ölüler konuşamazdı, ancak kargalar da artık ötmüyordu.
O sırada bir mezar taşına kondu diğerlerinden mümkünmüş gibi daha da siyah olan Karga. Bir kaç kez gagasıyla vurdu taşa, sanki 'uyan!' Der gibiydi.
Taşa öylece vuruyordu, tek yaptığı bundan ibaretti. Dışarıdan her hangi bir insan bunu görse anlam verebilirdi, sonuçta kargalar gagalarını en iyi taşla ve ağaçla törpüleyebilirdi. Peki ya bu Karga'nın amacı bu değil ise?
Mezarın toprağı çekilmeye başlamıştı, inilti sesleri kulağa yavaştan ilişiyordu artık. Karga, o iniltiyi her duyduğunda daha sert vuruyordu gagasını taşa, en sonunda ise çekilmişti.
Topraktan çıkan bir el, zorlukla kendini yukarı çekiyordu. Bir anda ikinci bir el daha çıkmıştı. Dışarıdan bakan her hangi birisi zombi olarak yorumlayabilirdi, ancak bu bambaşka bir şeydi.
İki elin sahibi dirseklerini güçlü bir yere koydu ve kendini yukarı doğru çekmeye başladı. İniltiyle kendini yukarı çeken beden kendisini yana attı ve derin derin soluklanmaya başladı. Bir yandan ise çığlık atıyor, vücudu tarif edilemez bir acıyla titriyordu.
Görüyordu, her şeyi görüyordu.
Nasıl öldüğünü görmüştü, kimin öldürdüğünü görmüştü, sevgilisine tecavüz edilirken nasıl çaresizce izlediğini de görmüştü, sinirle yumruklarını sıktı Gray.
Ayağa kalktı.
"Sıra bende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karga.|| Gruvia.
Cerita PendekThe Crow filminden esinlenmiştir. Efsaneye göre kargalar ölen insanların ruhunu öbür diyara taşır, ancak yarım kalan işlerini tamamlamak üzere bazılarının ruhunu ise bedenine görevi tamamlanıncaya kadar geri koyarmış. Gray Fullbuster sadece bir şan...